4 Öfke Kolik Arkadaş
Sohbet Ediyor.
Konu: Ego
Kemal: Eric Berne’ nin “Hayat Denen Oyun” adlı kitabı var;
Bizler olaylara 3
benlik durumundan biriyle tepki veriyoruz.(1) Bütün ilişkilerimiz, duygularımız,
tepkilerimiz hangi benlik durumuza endeksli!
Olaylar karşısında
duygularımızı kontrol edebiliriz. Bir olaydan memnun kalmamız, sinirlenmemiz ya
da tatmin olmamız buna bağlı! Bunu bilirsek, karşımızdaki kişinin hangi
iletişim kanalından konuştuğunu anlayabiliriz. Sonuçta iş, özel, sosyal yaşamda
tüm ilişkilerimizi de bir düzene koyabiliriz.
A.Ö.K. K.1: Sağlık ve Mutluluk iş
yerlerimizde Başlar. Evlerimizde Devam Eder! Öfke Kolik lere Yer yok!
Serdar: Berne” göre her birimiz 3 ana benlik/kalıp durumunda iletişim kurarız.
Ebeveyn iletişimi: Kurallar koyan, kurallardan, normlardan,
kanunlardan, her şeyin “doğrusu” ve
“yanlışı” odaklı iletişim kalıbıdır. Evvelki yazılarımda ben bunu aptal öfke iletişimi diye
tanımlamıştım. “Ben değersizim, sen
değerlisin” iletişimi diyebiliriz.
Kılıbık koca eşine;
“Bulaşıkları durulmada bana yardım eder misin, işe geç kalıyorum da”,
“Akşam yemeğini nerede
yiyeceğimize sen karar ver hayatım”.
“Evi temizlerken sana
nasıl yardım edebilirim, sevgilim” ?
Yetişkin iletişimi: Olaylardan,
gerçeklerden, nesnel verilerden, çözümlerden ve ölçümlerden bahseden benliktir.
Evvelki yazılarımda ben bunu akıllı öfke
iletişimi diye tanımlamıştım. “Ben
değerliyim, sen de değerlisin” iletişimi diyebiliriz.
İşyerine yeni giren
bir çalışan, kıdemli iş arkadaşına: “ Bu işler böyle mi yapılıyordu arkadaşım?”
İşyerinde müdür, çalışanına; “Biz hiç
yöneticilerimize böyle davranamazdık”
Çocuk iletişimi: Duygulardan,
neşeden, öfkeden, üzüntüden ve utançtan bahseden benliktir. Evvelki yazılarımda
ben bunu korkak öfke iletişimi diye
tanımlamıştım. “Ben değerliyim, sen
değersizsin ama bunu sana söylemeye korkuyorum” iletişimi diyebiliriz.
Öğretmeni öğrencisine:
“Benimle bu şekilde konuşmalısın”,
Annesi, kızına:
“Üstüne bir şey giy, üşütme”,
3 farklı Ego durumu da
birbiri yerine ikame edilebilir. Peki, en sağlıklısı hangi kombinasyondur?
A.Ö.K. K.2: Lütfen Kalp
Kırmayalım. Öncelikle Kendi Kalbimizi! Yalanlara Yer Yok!
Can: İnsanlar genellikle biz onlara hangi rolü verirsek o rolü oynama
eğilimindedirler. Ve davranışlarımız yerine göre değişmekle birlikte, biz yetişkinlerden
beklenen ve özellikle iş hayatında ilerlemeye etkisi olacak ve çatışmalardan
koruyacak durum Yetişkin - Yetişkin modeli diğer deyişle akıllı öfke iletişimi olacaktır.
Çünkü açıklamasında da belli olduğu üzere, Yetişkin benlik durumu, olaylara,
gerçek bakış açısıyla objektif yaklaşan, nesnel verilere önem veren, çözüm
odaklı yaklaşım sergileyen, yapıcı bir benliktir ki iş yaşamında en çok da bu
yetkilikler üzerinde durulur.
Caner: Özetliyorum;
Ebeveyn/aptal öfke iletişim: değerler, inançlar, kural ve kalıplar
Yetişkin/akıllı öfke iletişimi: kararlar, tercihler, akıl, mantık, somut ve
sahici
Çocuk/korkak öfke iletişimi: ihtiyaçlar, korkular ve duygular
Hepsinden farklı olan
ve benim gündelik hayatta çok rastladığım bir iletişim modeli de” Saldırgan öfke iletişimi” dir, bunu “ben değerliyim, sen değersiz sin”
şeklinde tanımlayabilirim. Trafik canavarı, kaza sonrası diğer sürücüye: “Sen
benim kim olduğumu biliyor musun”? şeklinde üstüne yürüyerek belindeki
tabancayı göstermesidir.
Kemal: Saldırgan öfke iletişimi gösterenlerin egosunun sık sık, vücudunun ödeyebileceğinden daha yüksek
fatura çıkardığını söylemek yanlış olmayacaktır.
Sonuç olarak gündelik
yaşamda, yukarıda ki 4 iletişim/öfke/ego durumunun farkına varmak işe
yarayacaktır. Çok daha başarılı, sağlıklı ve mutlu iletişimin adresi ise akıllı
öfke iletişimden geçtiği şüphesiz!
A.Ö.K. K.3: Şimdiyi
yaşayınız! Keşke, Asla, Her Zaman, Mutlaka Demeye son
veriniz!
Serdar: Kainatta sadece insanoğlunda bulunan bir şeydir ego. Hayvanlarda bulunmaz.
Gereklidir. Kişiyi cesur, azimli, savaşçı, dirayetli kılar. Ego olmadan
başarılı olmak zordur. Egosu olmayan insanların zaten başarılı olmak gibi bir
derdi de yoktur.
Önemli olan
saldırgan/korkak/aptal öfke iletişimlerine akıllı öfke/akıllı ego iletişimiyle
cevap verebilme becerisidir. Doğal olarak kendimizi de geçmişte gelen akılsız
ego alışkanlıklardan kurtarmalıyız. Bunu akıllı öfke/ego güncellemesini yaparak
kazanırız. (2)
A.Ö.K. K.4: Güç/Tüketim Sarhoşluğundan
ayılalım. 6 S Uygulayalım.
Can: İş hayatında başarılı olmak için ne yazık ki hırs, az ile tatmin olmama,
hep daha fazlasını isteme, azim, çalışma ve sürekli başarı gerekiyor. Bunun
için de hem egoya gerek var, hem de bu başarılar geldiğinde ister istemez ego
kendisini göstermeye başlıyor. Bu yüzden üst düzey yöneticilerimizi ve satış
ekibimizi egosu yüksek kişilerden seçme mecburiyetimiz var.
Caner: Akıllı Ego/ Öfke/İletişim davranışları yeterince güçlü olmayan çalışanlar
belki İnsan Kaynakları, PR gibi daha sosyal, uzlaşmacılık, empati ve
yatıştırıcılık gerektiren fonksiyonlarda kullanılabilir. Oysa savaşmak gereken
pozisyonlarda sadece akıllı ego/öfkesi tavan yapmış çalışanlar daha başarılı
olacaklardır.
Akıllı Ego, yaşam savaşıdır, hayatta kalma mücadelesidir. Akıllı Ego;
aptal/korkak/saldırgan ego davranışlarının tam tersidir. Akıllı Ego DNA’mıza kodlanmış ve sürekli kendini yenileyen bir
yazılımdır. Belli etsinler veya etmesinler, tüm başarılı insanlar Akıllı Ego sahibidirler Akıllı Ego özgüven verir, cesaret
verir, hırs ve savaşma gücü verir, para kazandırır.
A.Ö.K. K.5: Öfkeye Karşı Sünger
Olmayalım. Teflon Olalım. Günde 10.000 karar hedefimiz Olsun.
Kemal: Akıllı Ego; başarı için gereken
yakıtı sağlar. Ancak o keskin ve çift taraflı bir silah gibidir. Kontrol
edilemezse Aptal/Korkak/Saldırgan Ego
ya dönüşebilir. Kişiye, başkalarına, ailelere, arkadaşlara, şirketlere ağır zararlar
verebilir. Amaç ve araç birbirine karışır. Örneğin Saldırgan Öfke/Ego insanın kendini olduğundan daha güçlü, daha zeki,
daha başarılı, daha bilgili zannetmesine neden olur. Kişiyi olduğundan
fazla güvende hissettirir. Tedbiri elden bıraktırır, açıklar verdirir, acımasız
hale getirir, saldırganlaştırır, riske sokar, iletişimi engeller, saygıyı yok
eder, nefret uyandırır, gizli düşmanlar yaratır.
Serdar: Bu nedenlerle Akıllı/ Aptal/Korkak/Saldırgan Ego iş hayatındaki
en büyük tuzaklardan biridir. Yarardan çok zarar getirebilir. Ego genelde
başarıların sonucunda ortaya çıkan ve başarıyla birlikte büyüyen bir duygudur.
O yüzden genelde ‘ego=haklılık’ olarak algılanır. Oysa Saldırgan Öfke/Ego ne yazık ki doyuma eriştirilebilen bir duygu
değildir. Sürekli yenilenmek, doğrulanmak ve çapını aşmak ister.
A.Ö.K. K.6: Güler Yüz. Güzel
Duruş. Güzel Söz. Güzel Enerji göndermek bedavadır!
Can: Saldırgan Öfke/Ego sahibi
insanlar genelde kendilerinden çok emindirler. Emirler yağdırırlar, yeterince
iletişim kurmazlar, danışmazlar, dinlemeden yargılarlar, anlamadan cevap
verirler, peynir kırıntısını görseler mandıra kuracak bilgiyi bulduklarını
zannederler. Böyle işyerlerinde verim düşer, çalışma barışı olmaz, diğer
insanlar aşağılandıklarını düşünüp egolu insanın başarısız olması için gizli
düşmanlık yapmaya başlarlar, bu da firmaya zarar verir.
Kemal: Sadece başarılı değil başarısız insanların da gizli egosu olabilir. Onlar
genelde Korkak Öfke/Ego Davranışları sergilerler.
Başarısız, ancak korkak egolu insanlar neyi bilmediklerinin farkında olmazlar.
Neyi anlamadıklarının da pek farkında olmazlar. Anlamadıkları, göremedikleri
şeylere karşı çıkar ve bir şeyler yapmaya çabalayanları dumur ederler. Ancak
gizli egosu olan başarısız insanlar kendi başlarına bir şey de geliştiremezler.
Bu tür insanlar başarısızlıklarını örtmekte ve suçu dış etkenlere atmak
konusunda ustadırlar.
Can: Saldırgan Öfke/Ego sahibi
insanların en büyük zaafı ise sahibi tarafından hiçbir zaman
anlaşılamamasıdır. Ego dışarıdan rahatça anlaşılabilir, ancak sahibi
haricindeki kişilerce. Bu tür Ego davranışları, firmada pek çok çatışmalara
neden olur, bu nedenle engellenmesi gereken bir enerji kaynağıdır. Akıllı Ego ise, genelde başarılı patronlarda
bulunur veya başarılı üst düzey yöneticilerde, özellikle başarılı satış
yöneticilerinde!
Caner: Hayatımızın
ayrılmaz bir parçası olan Akıllı/ Aptal/Korkak/Saldırgan Ego
davranışları, iş dünyasının da en büyük dertlerinden biridir aslında. Ama biliyoruz
ki ego hayatımızın her alanında var. Bu nedenle öncelikle günlük hayattan bir
giriş yapmak isterim.(4)
İnsanlar bulunduğu çevreye göre bazı kişilikler kazanır. Bu kişilikler
aslında bizim kendi özelliğimiz değillerdir. Toplum, ailemiz, mahallemiz ve
diğer kurumlar tarafından bize dayatılan baskılarla kabul görmüş kurallardır.
Fakat belli bir süre sonra biz bunları kendimize ait bir kişilikmiş gibi
algılayarak tamamen kendimizle özdeşleştiririz ve ortaya kendimizin dışında
oluşan farklı bir kişi oluşur. Bu kişiliğin adı
-ego -dur.
Kemal: Ego,
toplumun bize biçtiği bir roldür. Bizler farkında olmadan toplum isteklerinin
bizim isteklerimiz ve hedeflerimiz olması durumu egomuzun varlığını gösterir.
Örneğin, acıktığımız zaman alt bilincimiz hemen bir şeyler bulup yemeyi
amaçlar. Ama bir davette isek çantamızdan bir şeyler çıkarıp yemek etraftakiler
tarafından hoş karşılanmayacaktır. İşte ego burada devreye giriyor ve bunun
daha uygun bir zamanda olması veya olmaması gerektiğini hatırlatıp onu
dizginliyor. Kısacası, topluma göre hareket ediyoruz ve bize biçtiği rolü
oynuyoruz.
Serdar: İş
dünyasında sık karşılaştığımız ego ve hırs, özgüvenle yakından ilgili. Saldırgan
Egosu kabarmış gururlu insan; hayata, olaylara, insanlara, objektif bakamaz.
İşlerde terslik olursa çözmek yerine bağırıp çağırmayı tercih eder. Mantığıyla
değil egosuyla karar verir, egoyla birlikte hırsta olursa, hesapsız işlere
girer, etrafındaki insanların uyarılarını dikkate almaz.
Oysa Akıllı Öfke/Ego farklıdır.
Birey artılarını ve eksilerini bildiğinde 2 uca da kaymadan özgüveni yerinde
davranışlar sergileyebilir. Ne tamamen duygularının esiri olur ne de tamamen
dışa bağımlı ve yönlendirilmeye açık bir kişilik. Sahip olduğumuz egoyu, başkasına
üstünlük aracı olarak değil de dengeli bir özgüven aracı olarak kullanırız. İlişkilerimizin
daha olumlu gideceğini görebiliriz.
Can: İş
hayatında her zaman daha başarılı olmak isteyen, hırslı hep önde olmak isteyen
kişilikler olacaklardır, ancak bu süreci Akıllı/ Ego
odağında yönetemezlerse hırslarının esiri de olabilirler. Ego tatmin edildiği
sürece kişiye yeni başarılara yelken açması için itici bir güç olabiliyor ama
tatmin edilemeyen Aptal/Korkak/Saldırgan Ego hem
sahibine hem de çevresindekilere zarar veriyor.
Caner: Saldırgan Egosu yüksek kişi
birtakım başarılara imza atabiliyor ama bu sınırlı kalıyor. Hitler bir
saldırgan öfke örneğidir. Avrupa da milyonlarca insanın ölümüne yol açmıştır.
Sonunda hem kendisini hem ulusunu felakete sürüklemiştir.
Çünkü bu kişilerin egosu çok su yüzüne çıktığında ekip çalışmasına uyum
sağlayamadıkları için bir süre sonra başarı grafikleri düşüyor. Onun için iş
hayatlarımızda egomuzun bizi esir almasını engelleyerek, takım ruhunu
yaşatarak, çok daha insani ve büyük başarılara kucak açmak mümkün.
A.Ö.K. K.7: Sağlıklı yaşayalım: Probiyotik Beslenelim. Bol
Kahkaha atalım. 10.000 adım yürüyelim. Alaturka tuvalet
kullanalım. Dijital detoks uygulayalım. Şükredelim ve Dua
edelim!
Kemal: İnsanlar
kendilerini güvende hissetmek, elinde olan fırsatları kaçırmamak için sürekli
çalışır ve takdir bekler. İnsan, egoları tatmin edildiği sürece kendini çok iyi
ve güçlü hisseder. Fakat asıl sorun egoların tatmin edilememesiyle başlar.
İnsan, doğası gereği hep daha fazlasını istediği için zaman zaman egonun tuzaklarına
kapılabiliyor.
Serdar: Egosu
tatmin olmayan çalışanların mutsuz ve verimsiz çalıştığını fark etmişsinizdir.
Patronlarının sürekli kendilerini övmelerini bekliyorlar ama ödül ya da övgü
alamazlarsa hayal kırıklığı yaşıyorlar. Ödül beklentisi olan çalışanlar patronu
tarafından ödüllendirilmediği zaman işyerindeki düzeni bozuyor. Bu agresifliğin
sebebi, patronu tarafından daha fazla ödüllendirildiğini düşündüğü diğer
arkadaşlarına tepki gösteriyor olmaları sanırım. Çalışanlarınızı yüceltmeye
başladığınız andan sonra, diğer çalışanlarınızın buna alınması fazla zaman
almayacaktır. Bu durum işyerinde kaos ortamı oluşmasına neden olabilir.
Yöneticiler tüm çalışanlarına gerekli ödülü verirlerse işyerinde bu gibi
sorunların yaşanmasının önüne geçebilirler diye düşünüyorum.
Can: Yöneticiler
çalışanlarının egolarından faydalanarak onların işyerindeki verimliliklerini
arttırabilirler. Örneğin, çalışanlarını motive etmek adına onların başarıları
karşısında çeşitli ödüller sunmak çalışanların egosunu tatmin edecektir.
Elbette bunu adil bir şekilde yapabilmek gerekir. Bunu yapmanın yolu Akıllı/ Ego
davranışlarından geçer.
İyi bir yöneticinin çalışanlar arasında ego dengelerini iyi kurması
şart. Yöneticilerin ego yönetimi konusunda yaptıkları en büyük hata
çalışanların başarılarını kıyaslamalarıdır. Bu kıyaslamayı yaparken tartışmalardan
uzak durmakta fayda var. Çünkü kırılan bir ego, takım çalışmasının başarısına
gölge düşüreceği gibi aşırı pohpohlanan bir çalışan diğer çalışanlar tarafından
zamanla dışlanabilir. Bu nedenle dengeyi kurmak gerekir.
Caner: Yöneticinin
çalışanlar arasında kıyaslama yaparken uygulayacağı en iyi tutum, bir çalışanı
diğerlerine örnek gösterdikten sonra, tek tek her çalışanın başarı yönlerine
vurgu yapmasıdır. Böylece takımın her bir üyesi kendini tek tek değerli
hissedip çalışmalarına motive olmuş şekilde devam eder.
Öğrenci çekinerek ustasına soruyor:
“Ustam saldırgan
ego nedir?”(5)
Usta yüzünü buruşturarak öğrencisine dönüp,
“Bu ne kadar aptalca bir soru. Bunu sadece bir aptal sorabilir” diye
cevap veriyor.
Öğrenci allak bullak oluyor. Öfkeden kıpkırmızı kesiliyor.
Öğrencisinin haline gören usta gülümsüyor ve şöyle diyor:
“İşte evlat saldırgan
ego budur!”
A.Ö.K. K.8: KAİZEN Uygulayalım! Korkularımızı Unutalım.
Yaşam Değerlerimiz için yaşayalım!
Bu nasıl bir güç ki, söylenen bir kelime yüzünden, ruh halimiz
değişiyor, kızıyor, kabul edemiyor hatta küsebiliyoruz. İşte öğrenciyle usta
örneğindeki gibi, buna “saldırgan
ego” deniyor.
Kemal: 1930’lu
yıllarda Sigmund Freud insan bilincinin oluşum süreçleri üzerinde çok ciddi
toplumsal ve ruhbilimsel araştırmalar yapmıştır. Freud insanı toplumsal gelişim
teorisi ekseninde ele almış, bilinci; id, ego ve süper ego olarak üç ayrı
ruhsal kategoriye ayırmıştır. Buna göre:
İd:
Kendisini yalnızca ihtiyaçlara göre ayarlayan, eleştiri kabul etmeyen, güdüsel,
durdurulamayan yanımızdır. Buna verilebilecek en iyi örnek cinsellik,
saldırganlık, açlık, kin vb. Bu yönü ağır basan birey vicdan olgusundan
yoksundur.
Ego: Benlik
yani bilincin orta aşaması; doğa ya da çevre ile id arasında bir denge
unsurudur. Çevrede ya da doğada bulunan maddelerin uygunluğunu yine tarafsız
bir zeminde kontrol eder ve bu nesnelerin uygun olup olmadığını belirler. Aynı
zamanda eleştiri yapan bölüm olup, güdüleri durdurma ile ilgilenir. Örneğin alt
bilinç olarak izah edilen id, acıktığı zaman hemen bir şeyler bulup yemeyi
amaçlar. Ancak benlik (ego) bunun daha uygun bir zamanda olması veya olmaması
gerektiğini hatırlatıp onu dizginler.
Süper ego: Üst benlik,
kural ve değerler bütünlüğü içinde insana yön veren bölümdür. Bu bölüme vicdan
da denilebilir. Bu bölüm daha çok emir ve yasaklara göre bir yol belirler. İyi
ya da kötüyü birbirinden ayırmaya başladığımız süreçlerde gelişir ve
olgunlaşır. Zamanla aile, anne ve baba, çevre, okul, din, geleneklerden
öğrendiklerimiz içselleştirilir ve bizim değer ve kurallar bütünlüğümüzün
oluşmasına yardım eder.
A.Ö.K. K.9: Birbirimizi Akıllıca
Dinleyelim. Empati kuralım! Amaç kavga değildir. Öfkenin kök
nedenini yakalayalım!
Serdar: Toplum
ve kültür yapısı süper egoyu etkiliyor.
İçinde bulunduğumuz topluma ve kültür yapısına göre süper egomuz
değişiklik gösteriyor (öğrenilmişlik ve ahlaki yapı). Egomuz yani “ben” diyen
iç sesimiz, tamamen yapımızla ilgili olup kontrol edebileceğimiz bir durum
olarak karşımıza çıkıyor. Kısaca EGO, alt benlik ve üst benlik arasında bir
denge görevi görüyor. Ya şayet doğru denge kurulamazsa…(!)
Freud egoyu, şahlanmış
bir at üzerindeki şövalye olarak tanımlıyor. Özellikle iş
hayatında savaşa hazır bu şövalyeyi kontrol altında tutmak ve savaş
girişiminden önce engellemek gerekiyor. Örneğin; hatalı yapılan bir davranışın,
(hata kabul edilse bile) itiraf edilmesine saldırgan ego engel oluyor. Bu da
işleri çıkmaza sürüklüyor ve bazen tartışma bile yaratabiliyor. Çalışanlar,
yöneticisinin saldırgan egosu karşısında, yutkunarak içine atıyor ancak kendi
egoları öfke beslemeye, saldırganlaşmaya ve şahlanmaya başlıyor. Ufacık bir
fırsatta atağa geçiyor. Çatışmalar başlıyor. Yöneticiyse saldırgan egosuyla
çalışanını hiç acımadan ezebiliyor.
Can: Aslında
iş hayatında ve özel yaşantımızda oluşturduğumuz kimlikler bizi yansıtıyor ve
korumak için kaygılanıyoruz. Küçük düşme korkusu, altta kalmama, ezik
hissetmeme, mükemmeliyetçilik, her şeyin en iyisini yapma isteği, yapılan
hatalar karşısında kötü hissetme, toplumsal kimlik, üstünlük hissi, başarılı
olma çabası, yönetme duygusu, “ben” ve yaptıklarım…Bunların çoğu çalışanlarda
saldırgan/korkak/aptal öfke ve/veya ego davranışların yansıyor.
A.Ö.K. K.10: Çözüm odaklı iletişim kurulur. Ret
edilemeyecek bir teklif yapılır. Sonuçta kazanan Akıllı öfkemiz olacaktır!
Caner: Ego iş
hayatını nasıl etkiler?
Toplumsal koşulların ve iş hayatının yarattığı stres, zaten bir çok
konuda sağlıklı davranış sergilememize engel oluyor. Ufacık bir negatif enerji,
seri bir şekilde hızla yayılarak ciddi tartışmalara sebep oluyor. Hal böyleyken
saldırgan/korkak/aptal egoyu durdurmak çok daha zor hale geliyor. Kısaca öfke
anında ego kontrolümüzün dışına çıktığı vakit (alt benlik ve üst benlik
arasında dengeyi yitirdiği an), çok tehlikeli bir silah olabiliyor. Ve maalesef
herkes sakinleştiğinde, savaş alanının yıkıntıları arasında, kullanılan yanlış
kelimelerden, davranışlardan kırılan kalplerin tamiri mümkün olmuyor. Çünkü
zaman geriye alınmıyor! Çözüm böyle durumlarda akıllı ego yu devreye almaktır.
Kemal: İşte
karşılaşılan bir olumsuzlukta, kendisini tehdit altında algılayan ego (gerek id
ve süper egonun uyumsuzluğundan, gerekse yukarıda bahsedilen konulardan)
yaşanılan kaygıyı azaltmak ya da bu kaygılardan kurtulmak için (kendisini
korumak amacıyla) savunma mekanizmalarını kullanıyor. Bastırma, yansıtma, neden
bulma, karşıt tepkiler gösterme, yön değiştirme, inkar etme, abartma, yüceltme,
hakaret etme, küçümseme… İşte insanlar bu sebeple “ego yapıyor”, “egosu yüksek”
diye adlandırdığımız davranış şekillerini sergiliyor… Bunların hepsi saldırgan/korkak/aptal
ego davranışlarıdır.
Serdar: Hadi
gelin saldırgan ego ile ilgili küçük bir test yapalım. Yanınızda kişiye dönün
ve beğenmediğiniz bir yönünü söyleyin. Aman dikkat! Bu diyalog sizin de egonuzu
şahlandıracak sözlerle bitebilir…
Yapılan yanlışlardan, hatalardan daha önemlisi; “farkında olmaktır”.
Çünkü kendimizde farkında olduğumuz her şeyi, kontrol altına alabiliriz. En
azından denemeliyiz…
Siz büyürken kendinizle, kim olduğunuzla ilgili -kişisel ve kültürel
koşullanmanıza dayanan- bir zihinsel imaj oluşturursunuz. Buna hayalet benlik,
ego diyebiliriz. O zihin faaliyetinden oluşur ve ancak kesintisiz düşünmeyle
sürdürülebilir. Ego terimi farklı insanlara farklı şeyler ifade eder, ama ben
burada onu zihinle bilinçsizce özdeşleşme sonucunda yaratılan sahte benlik/saldırgan
ego anlamında kullanıyorum.(5)
Kemal: Üstat
şimdinin gücü kitabında “Saldırgan” Ego için neler söylüyor, bir hatırlayalım;
Ego şimdiki an mevcut değildir. O sadece geçmişi ve geleceği önemli görür.
Gerçeğin bu tam tersine çevrilişi egosal zihnin bu kadar bozuk-işlevli oluşunun
nedenidir.
O daima geçmişi canlı tutmakla ilgilenir, çünkü geçmişiniz olmadan siz
kimsinizdir? O varlığının sürmesini sağlamak ve orada bir tür rahatlık,
kurtuluş ya da doyum aramak için kendisini sürekli geleceğe projekte eder. O
der ki: “Bir gün bu ya da şu gerçekleştiğinde ben iyi, mutlu, huzurlu olacağım”
Serdar: Ego
şimdi ile, yaşanan an ile ilgileniyormuş göründüğünde bile, onun gördüğü şey
şimdi değildir: O yaşanan anı geçmişin gözleriyle gördüğünden, onu tümüyle
yanlış algılar. Ya da yaşanan anı -hedefe götüren- bir vasıtaya indirger, ki bu
daima zihnin-projekte ettiği gelecekte yatan bir hedeftir. Zihninizi
gözlemleyin, bunun böyle işlediğini göreceksiniz.
Can: Şimdiki
an özgürlüğün anahtarını barındırır. Ama siz zihniniz olduğunuz sürece şimdiki
anı bulamazsınız.
Aydınlanma, düşüncenin üzerine yükselmek demektir. Aydınlanmış halde,
siz düşünen zihninizi yine, gerektiğinde kullanırsınız, ama bunu eskisinden çok
daha odaklanmış ve etkili bir biçimde yaparsınız. Onu çoğunlukla pratik
amaçlarla kullanırsınız, ama şimdi istemdışı iç diyalogdan kurtulmuşsunuzdur,
ve içsel bir sessizlik ve sükunet vardır.
Caner: Siz
zihninizi kullandığınızda, ve özellikle yaratıcı bir çözüme ihtiyacınız
olduğunda, her birkaç dakikada bir düşünce
ile sessizlik, düşünce ile düşünce’sizlik arasında gidip gelirsiniz.
Düşünce’sizlik hali düşünce’siz bilinçtir. Ancak bu şekilde yaratıcı biçimde
düşünmek mümkündür, çünkü ancak bu şekilde düşünce gerçek bir güce sahip
olabilir. Düşünce, çok daha geniş bilinç alemine bağlı olmadan, tek başına
hızla kısır, anlamsız ve yıkıcı hale gelir.
Faydalanılan kaynaklar:
2.
https://tr.linkedin.com/pulse/i%C5%9F-hayat%C4%B1n%C4%B1n-itici-g%C3%BCc%C3%BC-ego-kaan-%C3%B6zrodop