29 Ocak 2018 Pazartesi

Trafikte Telefonla Konuşurken, Bakar Kör Olur, Kaza yaparız. Nedeni Beynimizde Saklı!




Öfke Kolik Arkadaş Sohbet Ediyor.
Konu: Değişim körlüğü hayatımızı nasıl etkiliyor? Ne yapmalı?

Kemal: Diğer yazılarım gibi, konuyu Akıllı Öfke Kazansın “A.Ö.K” kanunları odağında tartışıyoruz.

Serdar: Doç. Dr. Emel Gönene göre, trafikte cep telefonu kullanımı kaza riskini 4 kat arttırıyor. "Kulaklık ile konuşmak da kaza riskini azaltmıyor".(2)

A.Ö.K. K.1: Sağlık ve Mutluluk iş yerlerimizde Başlar. Evlerimizde Devam Eder! Öfke Koliklere Yer yok!

Kemal: Gönene göre, " Trafik kazalarında kazaya maruz kalan kişilerin büyük çoğunluğu maalesef ilk kaza olduğu anda ölüyor. Bunların hastaneye ulaşabilenlerin yüzde 30'u ise ilk gün kaybediliyor. Kalan hastaların ise yüzde 32'si ortopedi ve travmatolojiye başvuruyor. Bunların da yüzde 30 kadarı kalıcı sakatlıklara neden olan büyük kırıklarla oluşuyor.

Serdar: Cep telefonu kullanmanın etkisi 8 promil alkole eşdeğer! Biz buna değişim körlüğü diyoruz. Telefonla konuştuğumuz konuya konsantre olan beyin karşısına çıkan bir motor, yaya, trafik ışığını algılamıyor. İnsanların büyük çoğunluğu böyle! Aynı anda sadece tel bir şeye konsantre olabilir.

Can: Beynimizin çalışma şekline yakından bakalım; Beynimiz çalışırken yaklaşık 12 Volt elektrik üretir. Bu bir buzdolabının üçte birinden azdır. Beynimiz spot ışığı mantığı ile çalışıyor. Telefonla konuştuğu olaya spot ışığını yöneltirken, yanından geçen bir motosikletliye çarparak ölümüne neden oluyor. Ailesi de acılara boğuluyor.

A.Ö.K. K.2: Lütfen Kalp Kırmayalım. Öncelikle Kendi Kalbimizi! Yalanlara Yer Yok!

Caner: Örneğin bir otelin resepsiyonunda form doldururken resepsiyon görevlisi değiştiğinde 3 kişiden sadece 1 kişi fark ediyor. Sebebi şöyle; İnsan beyni, insanların/nesnelerin aniden yok olduğuna ihtimal vermez. Bu yüzden resepsiyon görevlisinin değişimini görse bile, ihmal eder. Bunun gibi bir konuyu önemsiz gördüğünden enerji harcamak istemez.

Kemal: “Değişim Körlüğü” nün diğer tanımı da “Dikkat/Algı Yanılsaması” dır dır. Bu nedenle önümüze konan sözleşmelerin satır aralarını okumadan imzalarız. Lokantada yanlış garsonu çeviririz. Gün içinde yaptığımız onlarca dikkat yanılsamasından bazen para kaybeder, bazen de trafikte can alır veya canımızdan oluruz. İş kazalarının da çoğunluğu böyle gerçekleşir.

Serdar: Hırsızlar, yankesiciler bunu kullanarak bizleri soyarlar. Kısa süre dikkatimizi başka yöne çekerek, cüzdanımızı kolayca alırlar. Çünkü beynimiz aynı anda iki şeye birden dikkat edemez. İnsan dikkati iki türlüdür;
§  Yukarıdan aşağı dikkat: Planlama kararlarını böyle veririz.
§  Aşağıdan yukarıya dikkat: Duygusal kararları böyle veririz. Örneğin T.V de çalan telefonu veya yan masada çalan telefonu kendi telefonumuz sayarız.

Can: Günümüzde direksiyonu dizleriyle çevirirken, mesaj yazanlar var. Kendisini yetenekli sanıyor. Oysa aynı adamı trafiğe kapalı buzlu bir yolda, kulaklıkla lafa tutulursa çuvallıyor. Gideceği yolunu bulamıyor.

Caner: İnsanların % 98 i çoklu görevleri yapmakta başarısız olur. Gene de bunu yapmakta ısrar ederler. Kendi canlarını ve başkalarının canlarını tehlikeye atarlar. İçlerinde işlerini kaybedenler, servetlerini tüketenler, eşlerini çocuklarından olanlara rastlarsınız. Nedeni; Beyinlerinin nasıl çalıştığını bilmemekten yatıyor.

Kemal: Yeryüzünde telefonla konuşurken araç kullanımı becerisi düşmeyen hiç kimseyi bulamazsınız. Kendilerine sorsanız, biri bile bunu kabul etmez. Kaza yaptıklarında da suçu başkalarına atarlar. Huylu huyunu bırakmaz.

A.Ö.K. K.3: Şimdiyi yaşayınız! Keşke, Asla, Her Zaman, Mutlaka Demeye son veriniz!

Serdar: Sadece ABD de bu değişim körlüğü yüzünden her yıl yaklaşık binlerce kişi ölüyor. On binlercesi sakat kalıyor. Buna “İstem Dışı Körlük” de diyoruz. Beyin telefonla konuşulan konuya odaklanıyor. Trafikte gördüklerini filtreliyor. Gerçek gördükleri yerine, eski normal trafik görüntülerinden anıları göstermeye başlıyor. Çoğu sürücü bunun farkında değil, yolda giderken mesaj çekiyor, aynı anda sigarasını içiyor ve dizleriyle direksiyonu kullanıyor.

Can: Beyin çoğu şeyi filtreler, böylece az elektrik harcar, hayatı kolaylaştırmak ister. Gün içinde her taraftan görsel, işitsel, duyusal uyarıcılar alır dururuz. Beynimiz bunlardan sadece en önemli olanlarını bize bildirir. Gözlerimizin görmesi faydasızdır. Beynimiz çoğu şeyi filtreler. Biz bakarız ama gerçekte göremeyiz.

Caner: Beynimizde kavramsal siyah noktalar oluşur. Çoğu olayda beynimiz bize gerçeği değil de, gerçeğin bir versiyonunu göstermeyi seçer. Gözümüzün önünde bize bakan cüzdanımızı veya anahtarlarımızı eğer kafamız başka önemli bir sorunla meşgulken bu yüzden göremeyiz. Arabamızın alarmını çalışıp çalıştırmadığımızı hatırlamayız. Tatile giderken suyu ve elektriği kapattık mı diye birbirimize sorarız.

A.Ö.K. K.4: Güç/Tüketim Sarhoşluğundan ayılalım. 6 S Uygulayalım.      

Kemal: Trafikte kulaklıkla olsa bile telefonda öfkeli bir konuşma yaparsak, aniden önümüze çıkan bir motoru gözlerimiz bakar ama görmez, motora çarpmaktan kurtulamayız. Odaklanma gerektiren işlerde “Bakar körlük katsayısı” yüksek olan kişileri çalıştırmak, bu yüzden tehlikelidir.
Serdar: Beynimiz her gün hangi davranışları yapacağını otomatik belirler. Soğuk havada nasıl giyineceğimize beynimiz karar verir. İster sek bunu değiştirebiliriz, beynimizi hipnozla değiştirebiliriz. İstersek beynimizin sıradan dikkatini uç noktalara taşıyabiliriz. Aşırı soğuk bir ortamda kendimize şuna benzer tekrarlar yapmak işe yarar;
§  Ben ısı üretiyorum. Burası çok sıcak
§  Rahat etmem için, üstümdekileri çıkarmalıyım.
§  Sıcak dalgası yüzüme vuruyor. Klima var ama soğutmuyor.

Can: Akşam işten eve döndüm. (2) Zihnim hala işteki bir sorunla boğuşurken kapıyı çaldım. Eşim, açtı. “Merhaba” dedim, öpücük kondurdum. Bir süre sonra yemeğe oturdum. Kapıyı gülümseyerek açan o güzel kadının yüzünden düşenin bin parça olduğunu gördüm. Neye sinirlendiğini bilmediğimi fark ettim. İlgili, sevgi dolu biri olarak hemen olarak hemen sordum.

A.Ö.K. K.5: Öfkeye Karşı Sünger Olmayalım. Teflon Olalım.  Günde 10.000 karar hedefimiz Olsun.

– Hayatım canını sıkan bir şey mi var?
– Saçlarımın rengini beğenmedin galiba, hiç bir şey söylemedin.

Bir anda 13. Cuma filmini müziği kulaklarımda çınlamaya başladı. Bu noktadan sonra vereceğim hiç bir yanıt beni içine düştüğüm çukurdan çıkaramaz; “fark etmedim” desem ayrı bir dert, “beğendim” desem ayrı bir dert, “beğenmedim” seçenek bile değil.

Caner: Hepimiz benzer durumlarla karşı karşıya kalıyoruz. Çevremizde olan biteni, etrafımızda olan değişiklikleri hemen fark ederiz sanırız. Hiç bir detayı atlamayacağımızı düşünürüz. Ne de olsa hiç bir şey dikkatimizden kaçmaz. Oysa dikkatimiz sadece sınırları olan bir kaynak değil aynı zamanda birçok bilişsel ve psikolojik faktöre bağlı sonlu miktarda bir kaynaktır.

A.Ö.K. K.6: Güler Yüz. Güzel Duruş. Güzel Söz. Güzel Enerji göndermek bedavadır!

Kemal: Dünyayı algılayışımızda dikkatin önemine ilk olarak, Bilişsel psikolojinin kurucusu Ulric Nessier’in ortaya atmıştır. Bu yüzde mahkemelerde, görgü tanıklarının sanıldığı kadar da güvenilir olmadığı fark edilmiştir. Bilişsel Psikolojide “Değişim Körlüğü” kuramına göre; görüş alanımız içindeki her şeyi tam olarak algılamıyoruz. Her ne kadar çevreden gelen uyaranların tamamı beynimize ulaşsa da beynimiz sadece eldeki göreve ait ya da başka bir deyişle dikkatin verildiği uyaranların filtrelerinden geçerek zihnimizce algılanmasını sağlıyor.

Serdar:  Nessier sabah saatlerinde tan ağarmak üzere iken pencereden dışarı baktığında ya camda odanın yansımasına ya da dış dünyaya odaklandığını ancak ne kadar istese de ikisine birden dikkatini veremediğini fark ediyor. Hangisine dikkatini verirse diğeri odaktan çıkıyor. Nessier bu durumu “Seçici Görme” olarak adlandırıyor. Çevremizdeki zengin uyaranları bilinçli bir şekilde algılamak için bir miktar dikkatin gerekli olduğunu ortaya koyuyor.

A.Ö.K. K.7:  Sağlıklı yaşayalım: Probiyotik Beslenelim. Bol Kahkaha atalım. 10.000 adım yürüyelim. Alaturka tuvalet kullanalım. Dijital  detoks uygulayalım. Şükredelim ve Dua edelim!

Can: Etrafımızdaki zengin görsel şölenin her detayını algıladığımızı, hatırladığımızı düşünüyoruz gündelik hayatlarımızda. Oysa değişim körlüğü ve dikkat eksikliğine bağlı körlük çalışmaları bir görüntüden diğerine geçerken çevremizde olan bitenin detaylı bir kaydını tutmadığımızı hatta doğal ortamlarda dahi beklenmedik olayları algılamadığımızı gösteriyorlar.  Gerçekte görsel dünyamızın çok azını deneyimliyoruz. Bu deneyim eksikliği ve algılarımıza olan aşırı güvenimizin gündelik hayatımıza yansımaları olması kaçınılmaz. Önce eğlenceli olanlardan başlayıp daha ciddi olanlara doğru gidelim.

Caner: Görgü tanıklığı: Görgü tanıklığının sanıldığı kadar güvenilir olmamasının nedenlerinden biri de bakarken görmememiz. Örneğin bir suça tanık olduğumuzda elinde silah olan saldırganın silahına dikkatimizi odakladığımızda kişinin fiziksel özelliklerine ilişkin detayları algılamıyoruz. Ancak yaşadığımız olayın anlamlı olabilmesi zihnimiz için önemli. Bu nedenle kişinin fiziksel özelliklerine ilişkin detayları gerçekte o kişiye ait olmayan özelliklerle dolduruyoruz. Değişim körlüğü ve dikkat eksikliğine bağlı körlük üzerine yapılan çalışmalardan haberdar olmak sağlıklı ve güvenilir bir adalet sistemi için olmazsa olmaz koşullarından biri; ne de olsa tanıklarınız ne kadar güvenilirse doğru kişiyi suçlu olarak yakalama şansınız o kadar fazla.

Kemal: Çok görevlilik (Multitasking): Dikkatimiz sonsuz miktarda ve sınırları olmayan bir kaynak değil aksine dikkat kapasitemiz sınırlı. Buna rağmen aynı anda birçok işi yapmak hepimizin en sevdiği aktivitelerden olsa gerek. Elde edilen veriler cep telefonu ile konuşan sürücülerin görüş alanlarındaki nesnelere baksalar bile görmekte zorlandıklarını, algılamadıklarını gösteriyor. Kısacası araç kullanırken birden çok işle ilgilendiğimizde dikkat eksikliğine bağlı körlük yaşıyoruz.

Serdar: Araç kullanan herkesin en az bir tane “Bu nereden çıktı görmedim” dediği olay olmuştur. Eğer özel olarak dikkat etmiyor ve beklenmedik olaylara karşı hazır değilsek görüş alanımız içinde duran kamyonu, sola dönen motosikletliyi ya da topları yola kaçmak üzere olan çocukları fark etmeme olasılığımız çok yüksek.


A.Ö.K. K.9:  Birbirimizi Akıllıca Dinleyelim. Empati kuralım! Amaç kavga değildir. Öfkenin kök nedenini yakalayalım!

Can: Peki bakar körlüğün üstesinden gelmek mümkün mü? Dikkatimizin sınırsız olduğu fikri konfirmasyon yanılgısına tipik bir örnek olarak karşımıza çıkıyor. Dikkatimizi çeken değişiklikleri, beklenmedik olayları algılayıp hafızamıza kaydederken dikkatimizden kaçan olaylardan haberdar bile olmuyoruz. Dolayısı ile dikkatimizi değerlendirirken kullandığımız bütün veriler dikkatimizden hiç bir şeyin kaçmayacağı fikrini destekleyen veriler oluyor. Kısacası dikkatimize olan güvenimiz bir yanılgıdan ibaret.

Caner: Dikkatimizi bir nesneye odakladığımızda diğer nesneleri algılamayız. Bu beynimizin normal işleyiş süreçlerinin bir doğal bir parçası! Bu sayede dikkat gerektiren birçok işi kolaylıkla yapabiliyoruz. Bakar körlük bilişsel kapasitemizi verimli kullanabilmemizin bir yan ürünü. Gündelik hayatımızın ayrılmaz bir parçası olan bakar körlüğü yok etmek mümkün değil.

Kemal: Bilişsel yeteneklerimizin sınırlarının farkında olmak yeterlidir. Sezgilerimizin bizi aldatabileceğini bilmeliyiz. Dikkatimizin sınırlı olduğuna dair somut kanıtlara aşina olmalıyız. Bakar körlüğü ortadan kaldıramasak da çevremizi daha iyi algılamaya başlayabiliriz. Bu gördüklerimizi hatırlamak konusunda önemli bir başlangıç noktası olur. Ne de olsa insanın sınırlarını bilmesi başarılı olmasının temeli.

A.Ö.K. K.10:  Çözüm odaklı iletişim kurulur. Ret edilemeyecek bir teklif yapılır. Sonuçta kazanan Akıllı öfkemiz olacaktır!

Son söz: Önemli olan, neye baktığımız değil, neyi gördüğümüzdür.
Faydalanılan kaynaklar:

1.        www.ensonhaber.com
2.        www. Haberturk.com


28 Ocak 2018 Pazar

2 Yıl İçinde Dünyada 7 Milyon Çalışan İşini Kaybedebilir. Bunlardan Biri Olmayalım!




4 İş Kolik Arkadaş Sohbet Ediyor.
Konu: “4. Sanayi Devrimi’neMesleki Uyum” nasıl uyum sağlarız!

Kemal: Yaklaşan Endüstri 4,0 devrimine uyumlu bir meslek sahibi olmak gerekiyor. Bu amaçla şu an işi olan, olmayan herkesin Mesleki Uyum ”unu sorgulamasına ihtiyaç var. Soruna  “KAKEPKazan& Kazandır Eylem Planı odaklı çözümler getirelim.
Serdar: Sohbetimize artık kanıksadığımız üzücü haberlerden biriyle başlayalım.

İzmit'te uzun süreden bu yana iş bulamadığı için bunalıma girdiği öne sürülen 35 yaşındaki Cihan Nazlıgül tek başına oturduğu apartmanın 3'üncü kattaki evinin balkonundan atlayınca öldü.(1)

Olay, öğle saatlerinde İzmit Cedit Mahallesi Bostanlar Sokaktaki 4 katlı Nazlıgül Apartmanı’nda meydana geldi. Uzun süreden bu yana iş bulamadığı için bunalıma girdiği öne sürülen Cihan Nazlıgül'ün intihar etmeden önce eniştesi ile telefonda görüşüp işsizlik sebebiyle sıkıntı çektiğini söylediği belirtildi. 

Telefon görüşmesinden 2 saat sonra Nazlıgül'ün evinin balkonuna çıkarak kendini boşluğa bıraktığı belirtildi. Beton zemine düşen Nazlıgül'ü kanlar içeresinde gören komşuları hemen polis ve 112'yi arayarak yardım istedi. Sevk edilen sağlık ekipleri ilk müdahaleyi yaptıktan sonra ağır yaralanan Nazlıgül'ü ambulans ile Kocaeli Devlet Hastanesi'ne kaldırdı. Burada yapılan tüm müdahalelere rağmen Cihan Nazlıgül kurtarılamadı. Polis soruşturma başlattı.

Can: Hürriyet’ ten Deniz TÜRSEN haberine göre; Dünya çalışanların Yaklaşan 4. Sanayi Devrimi’ neMesleki Uyum ”kriziyle karşı karşıya(2)

Önümüzdeki yıllarda, çalışanlar yetkinliklerini geliştirirlerse daha iyi ve kazançlı işlerde çalışabilecek. Mesleki yetkinliklerini geliştirmeyen, 4. Sanayi Devrimi’neMesleki Uyum” sağlayamayan çalışanları işsizlik bekliyor. İşsizlik ise özellikle bir aile geçindirme sorumluluğu olan çalışanlar için, tam bir yıkım!

KAKEP.1; UYANIŞ: “Bilinç Dışı Körlükten Kurtul”

Caner: Çalışanlara önerim net:  Herkesin 4. Sanayi Devrimi’neMesleki Uyum için basit bir “SWOT Analizi” yapmaları yönünde;
§  Strength: Kuvvetli yanlarınız nelerdir? Muhafaza edin ve geliştirin.
§  Weak: Zayıf yanlarınız nelerdir? Ortadan kaldırın.
§  Opportunuties: Kendiniz, işiniz için olası fırsatlar nelerdir? Ayağınıza gelebilecek ortaları, pasları avuta atmayın, gol yapın!
§  Threads: 4. Sanayi Devrimi’nin getireceği olası tehditlerden yıkılmamak için kendinizi geliştirin.

KAKEP.2 AMAÇ: “Kazan& Kazandır Amaçlarını Belirle”

Kemal: Dünya ekonomik forumuna sunulan Araştırma, yaklaşık bin farklı mesleği yetkinlikler bazında mercek altına alıyor. Çalışanların mevcut becerilerini kullanarak yeni bir rol bulma potansiyelleri ölçülmüş;
§  Sonuçlara göre işini kaybetme riski olanların yüzde 16’sının işsiz kalmaları halinde mevcut yetkinlikleriyle beraber yeni bir rol bulma şansları yok.
§  Yüzde 25’i en fazla üç farklı role kabul edilebiliyorlar.
§  Yüzde 2’si ise 50’den fazla yeni role geçiş yapabilmek için şuan yeterli yetkinliğe sahip.
§  İşini kaybetme riski taşıyan çalışanların yarıdan fazlası da kadın!

Serdar: İşlerini kaybetme ihtimali bulunan kişilerin yüzde 95’i eğer mevcut becerilerini geliştirebilir veya yeni yetkinlikler öğrenebilirlerse şu an yaptıkları işlerden bile daha kalifiye işlere sahip olabilecekler.

Can: Müşteri memnuniyeti önem kazanacak. Dünyada şu an 1,4 milyar kişi tablet bilgisayar kullanıyor. Akıllı telefon kullananların sayısı ise 2 milyarı geçti. Ülkemizde insanlar yaklaşık günde 3 saatlerini telefonda geçiriyor.

Caner: Önceki yazılarımda üstünde durduğum bir hedef var; Çalışanlar ve işletmelerin Sıfır Hata, Sıfır Kaza, Sıfır Hastalık odaklı bir çalışma düzenine geçmeleri gerekiyor. Özetle: Yapılan iş her ne ise;
§  İşler bir defada hatasız ve tam zamanında müşterileri memnun edecek şekilde yapılacak!
§  İşler yürütülürken çalışanın kendisi, arkadaşları, işyeri ve paydaşları için kazalara neden olunmayacak!
§  Aynı şekilde meslek hastalıklarına yakalanmadan mutlu ve huzurlu bir çalışma hayatınız olacak!

Kemal: Müşteriler her hangi bir ürün ve/veya hizmet satın almadan evvel internet üzerinden fiyat ve kalite karşılaştırmasını çok kolay yapabiliyorlar. Saydığım hedefleri ıskalayan şirket ve çalışanların işleri tehlikede!
KAKEP.3 HEDEF: “Hedefini Duyur”

Serdar: Sadece ABD ekonomisinde yetkinliklerini geliştirmeyi başaran çalışanların önüne ortalama 48 farklı iş fırsatı çıkacak. Çalışanlar bu fırsatların 24’ünde mevcut işlerinden daha yüksek maaşlar alabilecekler.
Can: Örneğin ülkemizde mesleki yetkinlik kanunu çıkalı yıllar oldu. Çalışanlar ve şirketler bu kanuna uyum sağlayamadığı için ertelenip duruyor. Kanuna göre çalışan hangi işi yaparsa yapsın, o işte mesleki yetkinliği olduğunu kanıtlayan Milli eğitim onaylı bir diploma ve/veya sertifika sahibi olmak zorunda! Özellikle inşaat sektöründe bu süreç oldukça sıkıntılı!

Caner: Rapora göre, tüm çalışanların yetkinliklerini aynı oranda geliştirmesinin kadınlar ve erkekler arasındaki ücret eşitsizliğini de önemli oranda azaltması bekleniyor. Yetkinliklerini geliştirebilen kadınlar ve erkekler işsiz kalmaktan kurtulacaklar. Ayrıca ortaya çıkacak yeni işlerde, kadınların yüzde 74’ü erkeklerin ise yüzde 53’ü daha yüksek ücretlerle çalışabilecekler.

Kemal: Ancak, Erkekler gene de daha şanslı; Kendilerini geliştiren kadınlar 49 farklı iş fırsatına sahip olurken, erkeklerin en az 80 opsiyonu bulunacak. Yani, erkeklerin önündeki iş fırsatları yine kadınlardan daha fazla olacak.

KAKEP.4 STRATEJİ: “Hedefe Uygun Strateji Seç”

Serdar: Şu an işinizi yaparken; iş birliği, takım çalışması, müşteri odaklı çalışma, inovatif ürün ve/veya hizmetlerin geliştirilmesine katkıda bulunuyorsanız, şanslısınız! Bunun gibi yetkinliklere sahip olan ve belli alanlarda uzmanlaşanlar, farklı rollere çok daha rahat geçiş yapabilecekler.
Can: Tek bir konuda uzmanlaşmış veya tam tersi çok genel bir role sahip kişilerin ise yetkinliklerini geliştirme konusunda daha çok çalışmaları gerekecek. Özetle: “Ne iş olsa yaparım ağabey” yaklaşımı klozetin içine atılmış durumda! Sifonu çekebilirsiniz.

Caner: Man power Türkiye Genel Müdürü Feyza Narlı, 4. Sanayi Devrimi’neMesleki Uyum sorununda çoğu çalışan için gelişim ihtiyacının eğitimlerle çözülemeyeceğini işaret ediyor. Özellikle Z kuşağının çalışacağı işlerin yüzde 65’i şu an dünyada var olmayan işlerden!

Can: Var olmayan bir iş konusunda teknik eğitimi kim verecek? Çalışanların eğitimleri nasıl planlanacak? Bu mümkün değil. İşe alırken kendi kendine öğrene bilirlik yetkinliği yüksek olanlar tercih edilecek.  

Kemal: Narlı’ ta göre, “Artık çok hızlı değişen ve gelişen bir ekosistemin içerisindeyiz. Bu günden başlayarak çalışanlar kolları sıvamak zorunda;
§  İşsiz kalmamak ve hatta yeni işlerde daha yüksek ücretlerle iş bulabilmesi için yeni şeyler öğrenmenin akıllıca yollarını keşfetmeliler
§  4. Sanayi Devrimi’nde kendiişleri ortadan mı kalkacak, rol mü değiştirecek? Buna Adapte olmalılar.
§  4. Sanayi Devrimi demek, inovasyon demek! Yapay zekâ mühendislerin astronomik ücretlerle Google, Microsoft, face book arasında transferlerinin yapıldığı bir dünyada yaşıyoruz. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!

KAKEP.5 RİSK YÖNETİMİ: “Dinamik Önlemler Uygula”

Serdar: Hem mevcut çalışanlar, hem de yeni mezunlar, bu hızlı değişime ayak uydurma zorundalar! İşe girerken istisnasız tüm şirketlerin yeni tür çalışanları tercih edeceklerine inanıyorum, 4. Sanayi Devrimine geçen işletmelerde;
§  Ezberci diplomalılara yer yok uzak,
§  Araştırmacı ve öğrenme yetkinliği gelişmiş kişilere ihtiyaç var.
§  Çalışanlarının teknik becerileri de yetmiyor. Sosyal zekâ/duygusal/ruhsal zekâlarını da geliştirmeleri şart! Bu konuda işe alım testleri geliyor.

Can: Türkiye’de şirketler hızla dijitalleşiyor. Mavi yakalılardan kod yazmalarının istenmesi uzak değil! Yapılan işten bağımsız olarak tüm çalışanların, kendilerini bilişim alanında gece, gündüz yetiştirmeleri isteniyor.

Caner: İşletmelerdeki tüm makine ve teçhizatlar süratle akıllanıyor. Birbirleriyle konuşmaya başlıyorlar. Sürücüsüz arabalar geliyor. Uzaktan arıza, bakım, onarımlarını yapabilecek yeni nesil araç servis elemanlarına ihtiyaç olacak. Buna hazır mısınız?

KAKEP.6 TEKLİF: “Sektör Aktörlerine/Oyuncularına Ret Edilemeyecek Teklifler Getir”

Kemal:  Sizde milyonlarca ofis çalışanından biriyseniz? Bu sözlerim sizedir. Süratle yeni nesil mesleklerden birine yatay ve/veya dikey geçiş yapmak için kendinizi yetiştirmeye başlayınız. Başlamak için en uygun zamanda, şimdidir. Lütfen yarını beklemeyin, şimdi başlayın.
Yapay zekâlı makineler ve robotlarla çalışacak, teknolojik yatırımlar kapsamında kullanılması gereken cihazları tanıyan, sistemleri kullanabilen ve bakımını yapabilen çalışanlardan biri olmaya bugünden başlayınız. Diğer taraftan Narlı ’ya göre otomasyon sonucunda çalışan sayısının en çok azalması beklenen meslekler ise idari ve ofis odaklı merkezler.

Serdar: Yaptığı işte yaratıcılık göstermeyen çalışanlar işsiz kalacak! Bu kesin. Randtsad Türkiye Ticari Müdürü Ener Öztürk, bilgi iletişim teknolojilerinin Türkiye’de halen tamamen kullanılmadığını ancak yakın bir gelecekte kullanımın büyük ölçüde artacağını düşünüyor.

Can: Her çalışanın dijital iş yapma biçimlerini keşfedecek/ayak uyduracak/geliştirecek duruma gelmeli! Bu önemli çünkü
§  İşletmeler teknolojik alanda kendini geliştirmeyen çalışanlarıyla yollarını ayırmak zorundalar!
§  Küresel rekabet daha da büyüyecek,
§  Yeteneğin daha ön planda olduğu yeni meslek grupları ve yeni iş alanları doğacak.

Caner: Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de belirli bir rutini içeren, otomatikleştirilebilecek, insan kaynaklı kusurların devre dışı bırakılabileceği her türlü meslek yakın gelecekte kaybolabilir. Üretim içinde özellikle mavi yakalı çalışanların işlerini yapay zekâlı robotlar yapacak!
§  Ofislerde çalışanların işleri tehlikede!
§  Bugünün yetenekli, kalifiye çalışanları kendilerini 360 derece geliştirmezlerse kısa zamanda yeteneksiz duruma düşebilecekler.
§  Tüm çalışanların 1 numaralı konusu yaratıcılık olacak!
§  Yapay zekâ dünyasında, yeni çalışma şekillerine ancak yaratıcı çalışanlar uyum sağlayabilir.

KAKEP.7 PAYLAŞIM: “Kazandığından Fazla Kazandır”

Kemal: Hürriyetten Ahmet CAN’ ın haberine göre;  Geleceğin mavi yakalılarından kod yazmaları istenecek! Önümüzdeki 10 yılda dünyada ve ülkemizde çalışanları neler bekliyor;


§  Kod yazanlar yani yazılımcılar, dijital dönüşümle şirketlerin en önemli çalışanları olacak.
§  Çocuklara kod yazma eğitimi, ilkokuldan başlayacak. (3)
§  Yaklaşık 10 yıl içinde Türkiye’de kod yazabilen çalışan ihtiyacının 2 milyonu aşması bekleniyor.

KAKEP.8 TAKTİKLER: “Ortaklaşa Kazandıran Taktikler Uygula”

Serdar: Bu şu demek? Geleceğin mavi yakalıları kod yazacak! Şu anda hangi işi yapıyorsanız yapın, yazılım üzerine eğitimler alın. Hatta ilkokula yeni başlayan çocuklarınızı hazırlık kurslarına göndereceğinize yazılım eğitimi aldırın. Yazılım kültürü aşılayın. Diplomalı işsiz olacağına, diplomasız bile olsa kod yazmayı bilen bir çocuk yetiştirin. Ona bırakacağınız ev, araba veya servetten daha önemlidir. Size ömür boyu dua edecektir. Bu sözümü hatırlarsınız.

Kemal: Dünyada şu andan toplam 21 milyon profesyonel yazılımcı var. Stackover Flow göre ise dünyadaki geliştiricilerin yüzde 0.81’i Türkiye’den. Başka bir deyişle Türkiye’de şu anda 100 bin civarında profesyonel yazılımcı bulunuyor. Gelecek nesille birlikte bu rakam her yıl katlanarak büyüyecek. 2020 yılında dünyadaki yazılımcı sayısı 35 milyona, Türkiye’deki yazılımcı sayısı ise 250 bine çıkacak.

Caner: Takvimler 2023’ü gösterdiğinde ise dünyadaki yazılımcı sayısı 70 milyona yaklaşacak, Türkiye’de ise 300 bini aşacak. Ancak asıl büyüme ise 2030’da yaşanacak. Veriler, kod eğitimleriyle dünyadaki yazılımcı sayısının 210 milyona ulaşacağını gösteriyor.

KAKEP.9 KURALLAR: “Kazan& Kazandır Kurallarından Ödün Verme”

Can: Türkiye’de ise bu konuda bir çalışma yok. Ancak dünyadaki yazılımcıların yüzde 1’inin Türkiye’den olacağını hesaplarsak, 2023’te 2,1 milyon yazılımcının yer alacağını ifade edebiliriz. Şöyle bir düşünün; aynı mesleği yapan 2,1 milyon kişi.

Serdar: 2030 yılına geldiğimizde çalışan dünyası nasıl olacak? Gelin birlikte tahmin edelim;
§  Tüm iş kollarında yazılımsız iş yapabilen çalışan kalmayacak. En basit bir işlerde bile çalışanlar kod yazmak zorunda kalacak.

§  Elinde anahtar tutan teknisyenlerin/çalışanların yerine önündeki bilgisayarla kod yazarak üretim hattındaki sorunları çözen yeni nesil mavi yakalı çalışanlar gelecek.
§  Sürücüsüz ve elektrikli otomobiller için oto sanayiler kalmayacak.
§  Bunun yerine otomotiv markalarının yazılım sorunları için dünyanın tek bir noktasında servisler kurulacak
§  Bu merkezlerde çalışan yazılımcılar, araçların yazılım hatalarına anlık olarak erişebilecek.

Kemal: Bu örneklere birçoğunu eklemek mümkün! Kısacası gelecekte yepyeni bir mavi yakalı çalışanlar olacak.

KAKEP.10 SÜREKLİ İYİLEŞTİRME”KAİZEN” “Hedefleri sürekli iyileştir” 

Çalışanların dönüşümünde yaşanacak olan değişim, en çok ülkemizdeki mavi yakalı çalışan istihdamı etkileyecek. Olası çalışma şekilleri değişmek zorunda kalacak;
§  Mavi yakalı çalışanlar, artık mekândan bağımsız olarak çalışabilecek. Uzaktan erişimle fabrikalara gitmek zorunda kalmayacak.
§  Ancak bu ülkemizin istihdam yöntemini değiştirecek. Türkiye’den satın alınan bir ürüne Hindistan’daki bir yazılımcı servis-bakım yapabilecek.

Can: Hatta bunun ipuçlarını şimdiden görmeye başladık. Yapılan araştırmalara göre şu anda Silikon Vadisi’ndeki yazılımcıların sadece yüzde 8’i Silikon Vadisi’nde yaşıyor. Yüzde 92’si başka şehirlerden ve ülkelerden hizmet veriyor.

Caner: Yapılan araştırmalara göre şu anda Türkiye’de yaklaşık 100 bin ile 150 bin kişilik yazılımcı açığı var. Dünyada bu rakam yaklaşık 10 milyon ile 20 milyon arasında. Bu açığı kapatmak için çözüm ise ara eleman kategorisinde nitelikli yazılımcı yetiştirmek.

Kemal: Aileler çocuklarını yanlış yönlendiriyor. Yapılması gereken ilkokuldan itibaren çocukları yazılım kurslarına göndermek! Çocuk yazılımcı olmaya heveslensin yeter ki? İster okusun, ister okumasın, işi garanti! Üstelik istediği yerden çalışabilir. İstediği kadar kazanabilir. Çalışma saati, işyeri açma veya bir işyerinde çalışmaya da ihtiyaç yok.

Serdar: Bundan güzel meslek mi olur? Şu anda meslek liseleri nasıl ara eleman yetiştiriyorsa, gelecekte de benzer durumda kod yazanlar olacak. Üniversiteler ve diğer eğitim kurumları, liseden sonra ön lisans programlarına nitelikli yazılımcı bölümlerini hayata geçirecek. Bunun örnekleri dünyada ve Türkiye’de görülmeye başlandı. Özellikle son dönemlerde açılan 2 yıllık ön lisans programları nitelikli yazılımcı yetiştirmek için atılmış adımların başında geliyor.

Can: Teknoloji devlerinin en büyük yazılımcı açığı yapay zekâ tarafında! Facebook, Amazon ve Google gibi şirketler, birbirlerinden yapay zekâ mühendisi transfer ederek bu açıklarını kapatmaya çalışıyor. Teknoloji blogu The Information’da yer alan bilgilere göre Facebook’un kadrosundaki yapay zeka mühendislerin yüzde 9’u Microsoft’tan, yüzde 7.1’i Google’dan ve yüzde 3 ise Yahoo’dan transfer edildi.

Caner: Amazon’da da benzer bir durum var. Amazon kadrosundaki yapay zeka mühendislerinin yüzde 7.6’si Microsoft’tan, yüzde 4.8’i Google’dan ve yüzde 1.3’ü ise Facebook’tan geliyor. Yapay zekâ mühendislerinin transferi konusunda iddialı diğer bir şirket ise Google. Google’da çalışanların yüzde 5.3’ü Microsoft’tan, yüzde 2.6’sı Amazon’dan ve yüzde 2.2’si Yahoo’dan transfer edildi.

Son Söz: Gelecek de bir gün gelecek!

Faydalanılan kaynaklar

23 Ocak 2018 Salı

5 Yaşında Tahta Çıktı, 72 Yıllık Hükmetti. Kral 14. Louis! Demir Maskeli Adamın İkizi miydi?





4 Öfke Kolik Arkadaş Sohbet Ediyor.
Konu: Kral 14. Louis ve Demir Maskeli Adamın Gizemi!

Kemal: Diğer yazılarım gibi, “Kral 14. Louis ve Demir Maskeli Adamın Gizemi” konusunu, Akıllı Öfke Kazansın “A.Ö.K” kanunları odağında tartışıyoruz.

A.Ö.K. K.1Sağlık ve Mutluluk iş yerlerimizde Başlar. Evlerimizde Devam Eder! Öfke Kolik lere Yer yok!

Can: Demir maskeli adam gerçekten yaşadı mı?
Demir maskeli adam, 1703 yılında Fransa'nın ünlü Bastille hapishanesinde ölmüştür. Demir maskeli adam 14. Luis'in bizzat emriyle 1703 gecesi hapishaneye getirilmiş, o gün sabaha karşı hücresinde ölü bulunmuştur. Hücresindeki tüm eşyalar mobilyalar dahil yakılmış cesedi bilinmeyen bir yere gömülmüş ve hücresindeki duvarlar beyaza boyanarak kazınmıştır. (1)

Caner: Demir maskeli adam kaç yıl hapis yatmıştır?
Kral 14. Louis'in emriyle demir maskeli adam 34 yıl hapishanede kalmış, kralın özel takibatına tabi tutulmuştur. Kralın emriyle (belgeler mevcuttur) kendisine çok iyi bakılması, yüzündeki maskenin kesinlikle çıkarılmaması, kimseyle konuşmaması, sadece gözetim altında tutulması emredilmiştir. Aksi emre itaatsizlik cezası ölümdür.

Serdar: Peki bu kadar gizemin sebebi neydi?
Bu tarihin karanlık sırlarından biri olmaya devam etmektedir hâlâ. Demir maskeli adamın aslında kralın gayrimeşru ikizi olduğu veyahut İngiltere kralının oğlu olduğu ve hapsedildiği, bir başka iddiada 13. Louis'in metresinden olma gayri meşru çocuğu olduğu ve krala çok benzediği için yüzünün kesinlikle gösterilmemesinin emredildiği bir başka teoridir. Aslında kimilerine göre ise gerçek, demir maskeli adam kralın ta kendisiydi. İkizi onun yerine geçip onu hapsettirdi ve krallığın keyfini sürdü.

A.Ö.K. K.2: Lütfen Kalp Kırmayalım. Öncelikle Kendi Kalbimizi! Yalanlara Yer Yok!

Kemal: Demir maskeli adamın yüzünü kimse görebildi mi?
Gerçek şu ki Bastille hapishanesinin teğmenlerinden tutun, kralın özel yazışmaları ne kadar pek çok belgede ve tanık demir maskeli adamın gerçek olduğunu, hapiste kaldığı süre boyunca yüzünü hiç kimse görmediği, kimseyle konuşmadı aşikârdır.

Can: Gizemli demir maskeli adamın arkasındaki Fransa kralı 14. Louis kaç yaşında tahta çıktı?
Yedi yüzyıldan uzun süren hükümdarlık döneminde, Fransa’yı Kral 14. Louis kadar etkileyen insan neredeyse yoktur. 1638 yılında doğan Louis, 4 yaşında tahta yükseldi ve diğer tüm hükümdarlardan daha uzun süre tahtta kaldı. (2)

Caner:  Fransa kralı 14. Louise neden Güneş kralı denmiştir?
Krallığın Tanrı tarafından verildiğine inanan 14.Louis, ülkesini mutlak monarşi ile yönetti. Güneş Kral olarak bilinen hükümdar, bu unvanı yalnızca eski av köşkü olan şatoyu geliştirerek Versay Sarayı’na çevirmesiyle değil, aynı zamanda kendini krallığın merkezi olarak tasavvur ettiği için de almıştır. Güçlü Kral 14.Louis döneminde, Fransa her yerde sözü geçen bir süper güce dönüşmüştür. Öngörüleri ve iş anlaşmalarıyla Fransa’nın ekonomisini geliştirmiş, egemenliğini artırmıştır. Kelimenin doğru anlamıyla 14. Louis için işin ustası diyebiliriz.

Can: Hükümdarlığın süresince yoksul halkın durumu nasıldı?
14.Louis döneminin simgesi Versay Sarayı, müsrifliğin boyutlarını gözler önüne sermektedir. Dönemin aristokratlarını Paris’ten Versay’a taşıyarak balolara, akşam yemeklerine, partilere davet etmiştir. Tüm bu gelişmeler yaşanıyorken halk ise açlık sınırındadır. Versay Sarayı günümüzün en önemli yapılarından olup, sarayın içerisindeki aşırı lüks eşyalar ülkenin ekonomik saygınlığını ifade etse de, 14. Louis’in Fransız kültürüne  önemli bir iz bıraktığını söylemek mümkün.

A.Ö.K. K.3: Şimdiyi yaşayınız! Keşke, Asla, Her Zaman, Mutlaka Demeye son veriniz!

Kemal: Kral 14. Louis Moda konusunda tavrı neydi?
Kral 14. Louis, aynı zamanda hükümdarlığı boyunca lüks endüstrisini de yaratmıştır. Her yeri mobilyalarla, kıyafetlerle, takılarla donatmış, Parisliler’ in üçte birini emrinde çalıştırmıştır. Ayrıca yeni moda ürünlerin senede iki kere yaratılmasını emrederek günümüz moda sezonlarının temellerini atmıştır. Tahta çıktığında modanın başkenti Madrid iken, tahttan indiğinde Paris olmuştur ve günümüzde de öyledir.


Serdar: 14. Louis, kaç yaşında tahta çıkar?
14. Louis, (1638-1715) devlet benim demiş ve Fransa'yı dünya devi yapmıştır. Fransa'nın en uzun süre tahtta kalan kralıdır. Babası 13. Louis o henüz dört yaşındayken ölünce, taht 14. Louis'e kalacaktı. Bacak kadar çocuk yılgın istikrarsız nerdeyse batık durumda ki Fransa'nın başına geçmiştir. (3)

Can: 14. Louis, muhaliflere karşı acımasız tavrı nereden geliyor?
4 yalında tahta çıkınca, koskoca devlet çocuğun eline bırakılamayacağı için annesi ve yakın sırdaşı ve aşığı İtalyan başbakan kardinal Mazerin ile birlikte iktidarı devralır. Çocuk 14. Louis serpilip kral olana dek annesiyle kardinal, icraatlarıyla monarşinin gücünü pekiştirirler. Soyluları kızdırırlar ve en sonunda büyük bir iç savaşa neden olurlar. Neyse ki hünerli Mazerin ayaklanmayı bastırır. Ancak 14. Louis gençliğinde bilinçaltına işlenen ayaklanma korkusu ile yaşamaya mahkûm olmuştur. Bu nedenle kendisine krallığı boyunca hiç muhalif bırakmamıştır.

A.Ö.K. K.4: Güç/Tüketim Sarhoşluğundan ayılalım. 6 S Uygulayalım.      

Caner: 14. Louis, idareyi kaç yaşında ele aldı?
Mazerin, 1650 li yıllarda İspanya'da barış anlaşması yaptı. Ülkeyi derleyip toparlayınca Fransa, Avrupa'nın önemli güçlerinden biri olmuştur. Tüm bunlar yaşanırken iyice serpilen 14. Louis 22 yaşına geldiğinde kuzeni İspanya kralının kızı ile evlendi. Siyasi bir evlilikti. Mazerin 1661’de ölünce 14. Louis nihayet resmen işin başına geçti.

Kemal: “Devlet benim” çıkışı nereden geliyor?
Kral "Tek başına her şeyi ben yöneteceğim dedi. Ben Tanrı'nın temsilcisiyim. Monarşinin elindeki gücü sonuna dek kullanmak bana verilmiş ilahi bir haktır" diyerek güneşi kendine sembol seçti. "Güneş kral" olarak tarihe geçişi de bu şekilde olmuştur. Onunla özdeşleşen "devlet benim" çıkışı da monarşik yaklaşımın ürünlerinden biridir.

Serdar: Ekonomide hangi reformları yaptı?
Kral, idareyi ele alır almaz hemen Fransa'da hem de denizaşırı sömürgelerde reformlarla ekonomiyi mali disipline soktu. Bütçe açığını azalttı, sanayi üretimi artarken orduyu modernize etti. Her zaman sorun yaratmış olan soylu kesimi tavladı bu sayede onların karışıklık çıkarmasının önledi.
Can: Kral, Avrupa’nın Osmanlı korkusuna karşı ne yaptı?

Daha sonra güneş kral 1667 de Veraset savaşı ile burası çeyiz olarak karıma verildi diyerek Belçika'ya saldırdı ardından İngiltere, İsveç ve Hollanda direnişi üzerine 14. Louis İspanya'ya iade etti. Ancak hesap kapanmamış ve tekrar savaş birkaç yıl sonra başladı burada daha çok toprak kazanan 14. Louis Avrupa'nın en güçlü hükümdarı olarak parlamaya başlamıştı.

A.Ö.K. K.5: Öfkeye Karşı Sünger Olmayalım. Teflon Olalım.  Günde 10.000 karar hedefimiz Olsun.

Birkaç yıl sonra durumu kabullenmeyen ülkelerin bir araya gelmesiyle yapılan savaşta çok acımasız oldu. Köyleri yakıp yıktığı kimse canlı bırakmadı psikolojik savaşta İspanyolları yıldırmaya çalışıyordu. Ancak Avrupa'nın başına daha büyük bir sorun açılmıştı doğudan Osmanlılar geliyordu. Yaptığı savaşları Almanları, Avusturyalıların, İspanyolları kutsal ittifaka katılma isteğini reddederek onları Osmanlılarla baş başa bıraktı.

Caner: Savaşmadan İspanyayı nasıl topraklarına kattı?
14. Louis 1678 deki savaşlardan Avrupa'nın en kudretli olarak çıkması sonucu ayrıca Almanya içlerine doğru yayılma isteği, Protestanlara yönelik baskıları, yayılmacı politikaları nedeniyle irili ufaklı güçler ve ülkeler Fransa'nın karşısına dikildi. Büyük ittifak olarak tarihe geçen ittifak ile Fransa yaklaşık 10 yıl savaştı.

Fransa bu büyük kapışmadan elindeki topraklar muhafaza ederek çıksa da kaynakları çok azalmıştı. Bu savaşın ardından İspanya kralı Charles ölünce büyük bir miras kalmıştır. Charles’ in varisi yoktu ve İspanyol mirasa soyunan iki hanedan vardı. Biri 14. Louis, diğeri Avusturya idi. Halsburg yani Avusturyalıların Charles'ın babası 4. Philip ile yakın bağları vardı, ancak bir numaralı varis 15. Louis idi. Yani 14. Louis bu durumda Fransız ve İspanyol tahtlarını birleştirip Avrupa'nın güç dengesini bozacağını inanın Louis'in ağzı sulanıyordu.

A.Ö.K. K.6: Güler Yüz. Güzel Duruş. Güzel Söz. Güzel Enerji göndermek bedavadır!

Ancak Charles, ölmeden kısa bir süre önce vasiyetin değiştirmiş imparatorluğu 15. Louis'e bırakmıştı. Vasiyetname aynen şöyleydi İspanya toprakları bütünlüğü bozulmadan 14. Louis'in torununa kalacak ancak Fransa ve İspanya tahtları birleşmeyecek tir.14. Louis bu teklifi kabul etmezse ta aynı koşullarda taht Avusturyalılara kalacaktır diyordu. Tabi ki 14. Louis vasiyetin üzerine atladı ve şartları kabul etti. Koskoca İspanyol imparatorluğu torununa kalmıştı.

Kemal: Kutsal Roma imparatorluğu neden Avrupa’yı savaşa sürükledi?
Kutsal Roma imparatorluğu bu durumu kabullenmedi. İngiltere Hollanda ve ona bağlı onlarca dukalık hemen Fransa'nın karşısına dikildi! Bu ilk dünya savaşı olarak tarihe geçti. Utrecht barışı ile İspanya'nın parçalanması ile sona erdi.14. Louis torunu İspanya kralı olarak tahta çıksa da bir bu uzun süreli çarpışmalar Fransa'yı kıtlıkları sürükledi. Bu da ülkeyi borç yükü altına sokacak bir duruma getirdi.

Serdar: Askeri açıdan başarılı mı?
Askerlik onun döneminde bir sanata dönüşmüştür. Bonapart dönemi hariç Fransa'nın en ünlü mareşal ve komutanları onun devrinde boy göstermiştir. Gösterişi ve lüksü fazlasıyla seven bir yapısı vardır. Versay sarayında verdiği balolar dillere destandır. Doğudaki savaşlarla, başarılı diplomatik manevralarla Fransa'nın bugünkü doğu sınırı garanti altına almıştır.

Can: Dindar mıydı?

A.Ö.K. K.7:  Sağlıklı yaşayalım: Probiyotik Beslenelim. Bol Kahkaha atalım. 10.000 adım yürüyelim. Alaturka tuvalet kullanalım. Dijital  detoks uygulayalım. Şükredelim ve Dua edelim!

14. Louis koyu bir Katolik olduğu için Protestan kiliseleri yerle bir edilmesi okullarının kapatılması ve din adamlarının ülkeden atılmasını emretti. Tüm çocukları Katolik eğitimden geçecekti. O günlerde Fransa'da neredeyse 1 milyon Protestan yaşıyordu ve çoğu ülkenin kaymak tabakasını oluşturması nedeniyle elit tabaka kaçırılırken Protestan komşuların tepesi atmıştı.14. Louis nihayet 1 Eylül 1715 de 77 nci doğum gününden 4 gün önce Versay Sarayı’nda kangrenden öldüğünde 72 yıllık saltanatı sona ermiştir.

Caner: Kaç kere banyo yaptığı söyleniyor?
Ayrıca 14. Louis, İtalyan bir kimyacının biyolojik silah üretimi buluşunun teklifini almış, bu buluşu beğenerek hiç kimseye söylememesi ve paylaşmaması için Kendisini maaşa bağlamıştır.
Fransa'nın kültürü tarihi ve kaderi üzerinden silinmez bir iz bırakırken tarihi gelişmeleri şahitlik etmiş bir kral olarak savaş ve şatafatlı hayat sürerek dünyadan göçmüştür. Suyu ve Banyoyu hiç sevmediği, hayatında 2 ya da 3 kere banyo yaptığı söyleniyor.

Kemal: Günümüzde hala Portreleri ve koleksiyonları çok ilgi görüyor.
Bu ay Paris’te Versailles Sarayı’nda XIV. Louis ile ilgili saraydaki bazı koleksiyonlar teşhir ediliyor. Mektuplar, ama asıl onunla ilgili portreler, kullanılan eşyalar, sayısız sanat eserlerinden ve ilgili heykellerden seçmeler göz alıyor. (4)

Serginin katalogları çıkmış. Beş yaşından 77 yaşında ölene kadar 72 yıl Fransa kralı olan bu hükümdarın hiç şüphe yok ki muhtelif zamanlarda yapılan portreleri bırakınız bir hükümdarı, bir insanın geçirdiği fizikî değişim açısından çok önemli. IV. Murad gibi değildi ama Louis spor yapmayı bütün Fransız asilleri kadar gerekli görür ve severdi. Askerlikten anlardı; Portrelerinden bu genç, endamlı hükümdarın yavaş yavaş yaşlandığını da görüyorsunuz.

Serdar: Gösterişi severdi!
Kral kumaş ve porselen üretimini teşvik etti
Bilhassa Antoine Benoist’nın 1700’de yaşlı kralın saçlarını ve kıyafetinden kumaş parçalarını kullanarak yaptığı bir portresi fazla realisttir. Ama Lorenzo Bernini’nin 1665’te yonttuğu mermer büstteki genç ve gösterişli adamın yaşlılıkta ne hale geldiğini görürsünüz. Claude Lefevre’in o yıllarda yaptığı portre sahibinin “Güneş Kral” unvanını hak ettiğini gösterir. XIV. Louis Fransa’da kumaş üretimini, bijuteriyi, porselen üretimini teşvik etti, bunu bir ihraç metası haline getirdi. En baş tüketici de kendiydi. Fransa’daki üst sınıfın giyimindeki israf ve pahalılık, sokaktakilerin sefaleti ile mutlak tezat teşkil ediyordu.

Caner: Sansürü severdi!
XIV. Louis Fransa’ya Kardinal Richelieu devrinden miras aldığı iki akademiyi geliştirerek açtı. 1637’de kurulan Fransız Akademisi ve 1648’de henüz o çocuk kralken kurulan Kraliyet Akademisi. Her ikisi de dilin ve sanatların gelişmesini kontrol eden, mutlaka bir devlet sansürünün ama daha önemlisi katı akademik kuralların Fransız medeniyetine öncü olmasıyla, kültürel gelişimi sağlayan kurumlardı.

 A.Ö.K. K.8:  KAİZEN (8) Uygulayalım! Korkularımızı Unutalım. Yaşam Değerlerimiz için yaşayalım!

Kemal: Sanayinin temelleri attı.
5 yaşında tahta geçen ve 77 yaşında ölen kral Fransa tarihine damgasını vurdu. Richelieu ve Mazalin’in bıraktığı sağlam bir merkezi mali sistemin üstüne Colbert gibi akıllı bir başbakan ve maliye nazırının teşviki sayesinde Fransa sanayini kurdu.

Bu gelecekteki ağır sanayinin temeli olan ve 17. asır için öncü bir sistem sayılan devlet sanayisiydi. Fransa’nın kumaşları, mobilyası, porseleni giderek silahları bütün Avrupa’nın ordularını ama asıl önemlisi doymak bilmeyen ve Avrupa’nın her yerinde kalkınan ziraatın zenginleştirdiği hükümdarlar ve soyluların saraylarını doldurdu.

Serdar: Aristokrasiyi nasıl kendine bağladı?
XIV. Louis, 18. yaşından itibaren evvela soy yakınlığı olan İspanya Habsburgları’ yla evlilik yoluyla kurduğu bağ, ardından kendinin ömür boyu hizmetkârı olan Colbert’ in temellerini attırdığı mali sistem sayesinde zenginleşip ortaya çıkan burjuva sınıfından aldığı destekle aristokrasiyi kendine bağladı.

Fransız asillerinin boyunları zaten Mazarin dönemindeki Fronde Savaşları’nda bükülmüştü. XIV. Louis’e kalan, onların kırılan gücü üzerinde teatral bir ihtişamla mutlak monarşiyi sağlamlaştırmaktı. “Teatral ihtişam” sözü lafın gelişi değil, Louis gösterişi seviyordu. O François Girandon’un heykel grubunda görüldüğü gibi bazen Apollon’du, bazen aynı sanatçının yontusunda bir savaş tanrısı Mars’tı. 

Versailles’daki balolar kabul resimleri bu ihtişamı ifade ediyordu. XIV. Louis ve XV. Louis Fransa’sında ilginç kıyafetleriyle ve zenginlikleriyle gelen Osmanlı ve İran elçileri dışında hiçbir sefaret heyeti majestelerinin maiyetini ve Versailles halkını büyüleyememişti. Avrupa’nın en iddialı ve gösterişli sarayı Versailles’dı.

A.Ö.K. K.9:  Birbirimizi Akıllıca Dinleyelim. Empati kuralım! Amaç kavga değildir. Öfkenin kök nedenini yakalayalım!

Can: Soylularının Versailles denen kafese hapsetti!
XIV. Louis 1648 Vestfalya Antlaşması’nın tespit ettiği bir Avrupa bulmuştu. Onu kendine göre değiştirdi. Dönemi barışta geçecek israf ve gösteriş kadar, savaşlarla da doludur. Fransız soylularının beli kırılmıştı, onları Versailles denen kafese hapsetti. En tanınmışları orada yaşamaya zorlandı ve genç soylular da Versailles’in sayısız apartmanları arasında kapı kapı dolaşıp, itaat etmeyi öğrenen bir sınıfın üyeleri haline geldiler.
 Kral sofrada yalnız yemek yerdi ama etrafında bekleyen soyluların ortasında; sabahtan akşama yatana kadar saray halkı onun etrafında dikilip dururdu. 
XIV. Louis yerken, gezerken, avlanırken, dans ederken portreleri ve heykelleri yapılırken kendini “Güneş Kral“ diye uyruklarına ve soylularına kabul ettirmeyi başardı. Güneş Kral büyük bir Fransa kurdu ve ardından sarsılacak bir maliye ve müsrif bir devlet bıraktı; ama Fransız toplumu üretiyordu.

Caner:Bir inanç, bir yasa, bir kral” ilkesiyle ekonomik krizi aştı.
Bu düzen sağlama isteği, iktisadi alan­da da kendini gösterdi ve Louis XIV 1661’de Fouquet’yi görevinden uzak­laştırdı. Onun yerine geçen Colbert, krallığın maliye işlerini yeniden düzene koymaya girişti ve belli bir süre için devlet bütçesini dengeli bir hale getirmeyi başardı. Bununla birlikte, Hollanda savaşı bu girişimleri boşa çıkardı ve 1672’den başlayarak, bütçe dengesinin açık vermesi bir kural halini aldı. yy’ın ikinci yarısı genel bir iktisadi bunalımla kendini gösterdi. Ortaçağ’da ortaya atılmış olan “bir inanç, bir yasa, bir kral” ilkesini, krallığın din alanındaki temel üç sorununa (janseniusçuluk, Gal- likanlık, Protestanlık) titizlikle uygulaması gerekti.

A.Ö.K. K.10:  Çözüm odaklı iletişim kurulur. Ret edilemeyecek bir teklif yapılır. Sonuçta kazanan Akıllı öfkemiz olacaktır!

Kemal: Farklı dinlere hoşgörü göstermedi:
Döneminin öbür prensleri gibi Louis XIV de kendisininkinden başka bir dine hoşgörü göstermedi. İlk aşamada, 1679’a kadar güneyde, batıda ve Pa­ris’te bulunan çok sayıdaki Protestan’ı tümüyle boyun eğmek zorunda bıraktı; 1679’dan başlayarak Protestan güçlerine sürekli karşı çıkmayı yoğunlaştıran Louis XIV şiddete başvurdu; krallık dinini birleştirme zamanının geldiğine inanarak 18 Ekim 1685’te Nantes fermanını yürürlükten kaldırdı.

İktisatta önemli yer tutan Protestanların krallığı terk ederek komşu Protestan ülkelere gitmeleri Fransız iktisadının bozulmasına yol açtı. Fransa dış ülkelerde kendisine karşı bir araya gelen Protestan güçleriyle çatışmak zorunda kaldı.

Son sözler:

Can: Ölümünden sonra hanedan fazla dayanamadı!
Parlak XIV. Louis Fransa’sı ve Bourbon Hanedanı onun 1715’teki ölümünden sonra ancak 70 yıl dayanabildi. Prusya krallığı gerekli sosyal reformlarını ve israfta kısıntıyı yapmış, hayatta kalmıştır. Avusturya, Fransız ihtilalinin dehşetini görerek Marie Antoinette’in kardeşi imparator II. Joseph’in reformlarıyla hayatına devam edebilmiştir. Rusya Çarlığı’ nın ise böyle reformlar yapmasına hiç lüzum yoktu; adaletsizlik ne Çar’ın ne de halkın umurlarında dahi değildi, ta ki 1917 kışına kadar.

Faydalanılan kaynaklar:
(1) http://www.tarihkomplo.com/2015/08/demir-maskeli-adamn-gizemi-gercek-mi.html
(6) http://www.panoramitalia.com/en/arts-culture/history/curious-case-man-iron-mask/748/