Konu: İlk
izlenim? Nedir, Ne yapmalı?
Kemal: Konuyu A.Ö.K Kanunları odağında tartışalım.
Dokuz saniyenin nasıl geçtiğini bile fark etmeyebilirim. Beynim bu
kısacık süre içinde tam 15 tane yargıda bulunur. Görüştüğüm kişiler, benim
hakkımda ilk 9 saniyede bir takım yargılarda bulunur. Doğal olarak, benim
beynimde karşı tarafı yargılar, onun hakkında bir karar verir; olumlu veya
olumsuz! (1) Peki beyinlerimiz ilk 9
saniyede kaç yargıda bulunabilir.
Serdar: 15, evet
yanlış okumadınız ONBEŞ. Eğitimli, eğitimsiz, batılı, doğulu, bilinçli,
bilinçsiz, farkında olarak ya da olmayarak, hepimiz ilk kez karşılaştığımız
biri hakkında ilk dokuz saniyede bir takım yargılarda bulunuruz. Onlar da bizim
hakkımızda! Bu yargılar doğal olarak ilk izlenimle oluşur. Peki, ilk izlenimi neler oluşturur?
Can: Kıyafetimiz,
aksesuarlarımız, ayakkabımız, makyajımız, sesimiz, diksiyonumuz, kelimelerimiz,
kokumuz, beden dilimiz, bakışlarımız, ellerimiz, oturuşumuz, bunlar sadece ilk
aklıma gelenler!
A.Ö.K. K.1: Sağlık
ve Mutluluk iş yerlerimizde Başlar. Evlerimizde Devam Eder! Öfke
Kolik lere Yer yok!
Caner: Özellikle
öfke kolik birini tanırım. Öfkesi, beden diline ve davranışlarına yansır. Ben
de bunu düşmanca bir tavır olarak algılarım. Sonuçta beynimin verdiği karar,
olumsuz olur. Akıllı öfke kanunlarını uygulayarak kendimize ve karşımızdakine
verdiğimiz değeri beden diliyle ifade etmemiz önemli!
Kemal: İş
mülakatı ele alalım. Benimle görüşme yapacak olan kişi mülakat teknikleri
konusunda uzman ve deneyimli olabilir. Benden çok daha genç ve görüşme
teknikleri konusunda acemi de olabilir (ki büyük olasılıkla ilk görüşmede böyle
olur!). Bu hiç fark etmez çünkü ‘Her şey yalan, algı gerçektir’. İlk izlenim
her şeydir. İlk izlenim son izlenim olabilir. Ben ne anlatırsam anlatayım,
karşımdakinin anladığı kadardır... Bu cümlelerin sayısını daha da artırabilirim
ama sizin meramımı anladığınıza eminim. İşte bu yüzden iş görüşmesine giderken
ilk 9 saniyeye odaklanırım.
A.Ö.K. K.2: Lütfen Kalp Kırmayalım. Öncelikle
Kendi Kalbimizi! Yalanlara Yer Yok!
Serdar: Ne
giyeceğimi önceden düşünür ve kıyafetimi bir gün önce hazırlarım. Kıyafetlerin
renk uyumuna, temizliğine, herhangi bir yerinde yırtık, sökük olmamasına dikkat
ederim (eksik ya da düşmek üzere bir düğmeye, kaçmış çoraba dikkat!). Parlak
takım elbise giymem. Mülakata giden bir bayan arkadaşım ise, çok dar pantalon
veya dar/kısa etek, abartılı dekolte, iç gösteren gömlek giymemesini ve göğüs
bölgesindeki iki düğme arasına dikkat etmelerini öneririm.
Can: Bir kaç
sektör hariç. Yaratıcılık gerektiren reklam, yazılım gibi sektörlerde kıyafet
özgürlüğü vardır. Bu sektörlerde olan bir firma ile iş görüşmesine giderken kot
pantalon ve spor ayakkabı giymeyi tercih ederim.
A.Ö.K. K.3: Şimdiyi yaşayınız! Keşke, Asla, Her
Zaman, Mutlaka Demeye son veriniz!
Caner: Renk
seçimine gelince; koyu renkler her zaman garantidir. İşveren kurumun kurumsal
renklerini web sitesinden öğrenirim. Şirketin renklerini taşıyan bir kravat ya
da eşarp çok iyi bir etki bırakır. Diğer yandan danışmanlık yapacaksam; mavi ve lacivert bilişim ve finans, kırmızı,
yeşil ve turuncu gıda ve hızlı tüketim malları sektörlerinde kullanmaya dikkat
ederim. Hangi sektör olursa olsun, kahverengiyi iş hayatımda tercih etmem. Bayan
bir arkadaşım görüşmeye gidiyorsa, aksesuarlarını kesinlikle abartılmamasını
öneririm. Sallanan küpe ve hareket ettikçe ses çıkaran bilezikler kesinlikle
takılmamalıdır. İnci küpe ve kolye iletişim ve iknada her zaman ve seviyede çok
etkilidir. Tabii ki bunları biz erkeklere önermiyorum.
A.Ö.K. K.4: Güç/Tüketim Sarhoşluğundan ayılalım. 6 S
Uygulayalım.
Kemal: Ayakkabıların
ille de yeni olmasına gerek yok ama çamurlu, tozlu olmaması ve boyalı olması
önemli. Kadınların ise açık ayakkabıdan uzak durması bence şart! Eğer işe
alınmamak istiyorlarsa aşırı makyaj yapmaları, bunu garanti edecektir.
Can: Ses
tonunun ve konuşmanın önemini ne kadar vurgulasam az olur. İletişimde sesin en
kuvvetli silahlardan biri olduğunu biliyorum. Geçmişte bir T.V çekimine
gidecektim. Gitmeden evvel konuşmamı videoya kaydedip izledim. İnanır mısınız,
kendi sesimi duyduğunda şaşırdım ve tanıyamadım. Ondan sonra, sesimi tanımaya
odaklandım.
Her görüşme öncesi, sesimi kaydedip dinleme alışkanlığı kazandım. Sesin
tınısı, tonu ve rengi vardır. Monoton bir ses tonuyla konuşursam ve sesimin
rengi olmazsa en azından ‘sıkıcı’ olacağımın bilincindeyim. Yaptığım
görüşmelerde, ses tonumun iniş çıkışlı, sesimin renginin duygularıma ve
söylediklerime uygun olmasına dikkat ediyorum. Böylece kesinlikle dinlenir
olmamı, akılda kalmamı, karşımdakini etkilemeyi garantiye alıyorum.
A.Ö.K. K.5: Öfkeye Karşı Sünger Olmayalım.
Teflon Olalım. Günde 10.000 karar hedefimiz Olsun.
Caner:
Okuldan yeni mezun olduğumda ilk iş görüşmesine gittiğim günü hatırlıyorum.
Sesim titrediğini, nefesimin yetmediğini ve bu yüzden çok heyecanlı olduğumu ve
sürekli terlediğini hiç unutamam. O iş görüşmesinde ne kadar maaş istediğim
sorulmuştu. Bende şirket politikasına uygun bir maaşın yeterli olacağını
söylemiş ve bu yüzden işe alınmamıştım. Görüşmeyi yapan yönetici bana şöyle
demişti” kendine değer vermeyene, kimse değer vermez” . O günden sonra fazla
tevazu göstermemeye hep dikkat etmişimdir.
Kemal: Ses
titremesini ilk zamanlar bende verdiğim eğitimlerde sıkça yaşamışımdır. Daha doğrusu
nefesimi doğru kullanmadığım için cümlemi bitirmeme nefesim yetmezdi. Cümle
arasında sık sık nefes aldığım için dinleyenler benim heyecanlı olduğumu
zannederdi. Ben de sık sık nefes almaktan ağzım kurur sonra konsantrasyonum
bozulurdu, sonuçta da sunum sırasında performansım düşerdi. Sordum soruşturdum,
öğrendiklerim bana yetmedi, diksiyon kursuna gittim. Size de mutlaka öneririm.
Hayatta başarılı olmak isteyen herkes mutlaka ve mutlaka diksiyon kursuna
gitmeli, gitmeli ve gitmeli! Çözümün çok basit olduğunu öğrendim; diyafram
nefesimi kullanmaya başladım! Sorun çözüldü..
A.Ö.K. K.6: Güler Yüz. Güzel
Duruş. Güzel Söz. Güzel Enerji göndermek bedavadır!
Serdar:
Gelelim biz erkeklerin hayatlarındaki en önemli konuya; ilk buluşmada kadınları etkilemenin yollarını
konuşalım. (2)
İlk ve en önemli konu dakik olmaktır. Her şeyden önce kızlar daha ilk
buluşmada bir erkeğin kendilerini bekletmelerine sinir olurlar. Hayat bu her
şey olabilir, trafiğe takılabilir ya da son anda uğraşmam gereken acil bir
durum olabilir. Bu mazeretlere kadınların tolerans göstermeleri için çok ikna
edici olmalıyız. Genelde olası
gecikmeleri göz önüne alarak buluşmaya erken gitmeyi tercih ederim.
Can: Şık
Giyinirim. İlk buluşmamızda çok sıradan aktiviteler de yapıyor olabilirim(örneğin
sinemaya gitmek, sıradan bir restorana ya da bara gitmek) kıyafetime çok dikkat eder ve kıyafetimle kadının
aklında yer etmeye çalışırım. Şık olmaktan kastım klasik bir takım elbise ve
kravat takması değil, aksine spor ve rahat bir kıyafetle de çok şık olabilir.
Giyinme tarzlarımız kişiliğimizle ilgili çok büyük mesajlar veriyor.
Görünüş her şey değildir, fakat kişiliğimizi anlatmamız açısından oldukça
önemlidir. Temiz olmak, tırnakların özenli kesilmiş, ütülü giyinmek, kendime
dikkat ettiğimi ve buluştuğum kadına beğendirmeye çalıştığımı gösterir. Aynı zamanda
sorumluluk sahibi olduğumu da kadına anlatır.
Caner:
Kadının önünden kapıyı açıp yol verme alışkanlığım vardır.
Kadınların en etkilendiği anlardan biri de kapılarının açılmasıdır. Kadını
evinden alacaksam ona mesaj yazıp “Seni arabada
bekliyorum.” demem. Bunun yerine kapısına gidip zile basar, kapıyı açmasını
beklerim ve ona arabaya kadar eşlik ederim. Kapısını ben açarım ve bindikten
sonra da nazik bir şekilde kaparım. Aynı nezaketi kesinlikle arabadan inerken
de tekrarlarım ve kapısını açmak için öne atılırım. Ne kadar nazik değil mi, bu
kadınları peri masalında hissettirecek türden bir nezakettir! Aynı şekilde
sinemaya ya da tiyatroya gittiğimizde de kapıları açmak ve ilk geçişi ona
vermek biz erkeklerin görevidir.
A.Ö.K. K.7: Sağlıklı yaşayalım: Probiyotik
Beslenelim. Bol Kahkaha atalım. 10.000 adım yürüyelim. Alaturka
tuvalet kullanalım. Dijital detoks uygulayalım. Şükredelim ve
Dua edelim!
Kemal:
Arabamı temiz tutarım.
Temizliğe oldukça önem veririm. Eğer önceden planlanmış bir buluşmam
varsa, mutlaka önceden zaman ayırıp arabamı temizletirim. İnsanların karşısına
kirli araba ile çıkmak hiç de güzel bir izlenim bırakmaz. Arabanın içinde
bitmiş yiyecek kutuları ya da içecek şişelerinin olması benim sorumsuz ve kirli
bir yemek alışkanlığı olduğunu gösterir. Kadına yeterli özeni gösterip o
çöpleri orada tutmam! İlk görüşmemde kadını temiz bir araba ile karşılıyorsam
bu evimin de temiz düşündürür!
Serdar: Bayan
arkadaşımın ceketini giymesinde ve çıkarmasında yardımcı olurum.
Kapı açıp kapama meselesi gibi ceketini giyerken ve çıkarırken kadına
yardımcı olmak çok büyük bir inceliktir. Her erkeğin özellikle bu tarz ilk
buluşmalarda bu centilmenliği göstermesi gerekir. Bu hareketin yapılmaması bir
kadında büyük hayal kırıklığı yaratabilir ve tüm gece boyunca bu nezaketsizliği
unutmaz! Ne yazık ki bu davranış günümüzde pek kalmadı ama halen kadınların çok
dikkat ettiği ve kesinlikle beklediği bir davranış!
A.Ö.K. K.8: KAİZEN Uygulayalım! Korkularımızı
Unutalım. Yaşam Değerlerimiz için yaşayalım!
Can: Sandalyenin
Çekilmesi önemlidir.
Ceketin çıkarılmasında yardım edilmesi ne kadar önemliyse bir bayanın
otururken sandalyesinin çekilmesi de o kadar önemlidir, fakat ne yazık ki bu
hoş ve nazik davranış da artık pek çok zaman uygulanmıyor. Ne yazık! Bu
hareketlerin yapılması kadınların çok hoşuna gider ve kesinlikle bu hareketleri
yapan erkeklerden çok daha fazla etkilenirler! İstisnasız her erkeğin bu
davranışları çocukluğunda annesinden ve babasından öğrenmiş olması gerekir ve
her buluşmada kız arkadaşına bu nezaketi göstermelidir.
Caner: Sorular
sorar ve dikkatli bir şekilde dinlerim.
Yeni tanıştığım bir bayan arkadaşımın hoş, güzel ve özel bir kadın
olduğunu fark ettiğimi gösteren sorular sorarım! Bunun nasıl mı yaparım? Çok
basit! Bir düşünün bayan arkadaşıma eğitimin, ailesi, yaşam tarzı, kariyeri ya
da arkadaşlarıyla ilgili sorular sorsam, iyi bir izlenim bırakmaz mıyım? Sadece
sormakla kalmam, verdiği cevapları dikkatli bir şekilde dinleyip aklında tutarım.
Her zaman bayanların kendileriyle ilgili soruların sorulmasından ve bu sorulara
verdikleri cevapların dikkatli bir şekilde dinlenmesinden çok etkilendiklerine
şahit olmuşumdur.
A.Ö.K. K.9: Birbirimizi Akıllıca
Dinleyelim. Empati kuralım! Amaç kavga değildir. Öfkenin kök
nedenini yakalayalım!
Kemal: Göz
teması kurarım.
İlk buluşmadayım ve gece boyunca bayan arkadaşımla göz temasını hiç
koparmıyorum ve gözlerinin içine bakıyorum! Bu şekilde arkadaşıma verdiğim
mesaj şudur: Gözlerine bakınca büyüleniyorum ve güzelliğinin karşısında
tutuldum! Harika… Bir erkek her fırsatta kadın arkadaşıyla göz teması kuruyorsa
ona gerçekten önem veriyordur ve ona hayrandır! Bir düşünsenize ilk buluşmada bayan
arkadaşıyla konuşmak ve onunla ilgilenmek yerine telefonuyla meşgul ya da
yalnızca yemek yiyen bir adam olduğunuzu düşünün. Ne kadar kötü ve üzücü bir
buluşma! Bu tarz buluşmalarda erkek olarak kadınla vakit geçirdiğinde memnun ve
mutlu olduğumu ona ispatlamam önemlidir. Bunun en kolay yolu ise hiç kuşkusuz
göz temasıdır.
Serdar: İlk
buluşmada hesabı ödemeye dikkat ederim.
Her zaman hesap ödeme konusunda kadın erkek eşitliğine inanırım ve her
zaman erkeklerin hesabı ödemesini olumsuz bir şekilde eleştiririm. Fakat söz
konusu ilk buluşma ve romantik bir atmosferse kadının eli cüzdanına
gitmemelidir. Tüm masrafların erkek tarafından ödenmesi gerekir, dediğim gibi
yalnızca ilk buluşma için bu geçerli! Sonuçta kadınlar, erkeklerin küçük
çocukları değil!
Kemal: Gelelim, tekrar iş hayatındaki görüşmelere!
Varsayalım, ilk
karşılaşmanızda her şey ters gitti; birkaç araba önünüzde olan kazadan dolayı
toplantıya yarım saat rötarla gittiniz. (3) Üstelik her 10 dakikada bir telefon
edip görüşeceğiniz kişinin sekreterine yol durumu raporu verdiniz. Oysa yarım
saat sürecek görüşmeyi ayarlamak için araya kimleri sokmamıştınız ki!
Sonuç, toplantıya ayrılan sürenin sonunda kan ter içinde toplantı
salonuna geldiniz. Sizin toplantınızın olacağı yerde başka bir toplantının
hazırlıkları yapılıyor. Hemen telefonda sıkıntılarınızı paylaştığınız sekreteri
buldunuz, kızın yüzünde "artık bir daha zor görüşme ayarlarsınız, çok
üzgünüm" gibi bir ifade var.
Tam o sırada, ofisinden toplantısına geç gittiğiniz Nihat Bey çıkıyor.
İşte o an elinize geçen son fırsat olabilir, gecikmeden dolayı oluşturduğunuz ilk
izlenimi silebilir misiniz?
Can: New
York Üniversitesi Psikoloji Profesörü Dr. James Uleman'a göre, ilk izlenim
bırakmak için ikinci bir şansınız olamaz. Birçok farklı profesyonel çevrede
kişilerin bir araya geldiği doğrudur ancak ilk izlenimler ve kulaktan dolma
bilgilerle oluşturulan yargılar, henüz kişiler birbirlerini gördüklerinde, çoğu
zaman vücut dilinin etkisiyle, konuşmadan oluşturulmakta.
2009'da Kişilik ve Sosyal Psikoloji Bülten'inde yayınlanan çalışmada
kişinin giyiminden, duruşuna kadar birçok fiziksel faktörün ilk izlenimde
önemli rol oynadığını göstermekte. Nisan 2011'de Social Influence dergisinde
yayınlanan bir çalışmaya göre, gevşek bir el sıkışma kişinin pasif bir kişilik
olarak algılanmasına sebep olmaktadır.
Caner: Malcolm
Gladwell kitabı Blink'te ilk izlenimlerin çoğu zaman doğru olduğunu ve zaman
içinde kendini doğruladığını iddia eder. İnce dilimleme teorisine dayandırdığı
bu görüşüyle bir insanı saniyeler süresince tanımanın kişinin geneliyle ilgili
iyi bir değerlendirme için yeterli olduğunu savunur. O birkaç saniyelik sürede
tanınan insan, bir ekmeğin incecik dilimi gibidir, o incecik dilim taze ve
lezzetliyse, iyi bir izlenim yaratılır. Ola ki ekmeğin o dilimi dışarda kalıp
bayatladıysa, tüm ekmeğin bayat olduğu varsayılır. Oysa bazen dış etkenler
insanın olduğundan farklı görünmesine sebep olabilir. Kimi zaman henüz
birisiyle yüz yüze görüşmeden bir izlenim bırakırız, kimi zaman da o ilk
görüşme anında çeşitli terslikler olur, gaflar yapılır, o ya da bu sebepten iki
insan arasında bir elektrik olmaz.
Kemal: Elime
ikinci bir şans geçse bu ilk izlenimi nasıl değiştirebilirim?
Öncelikle yapmam gereken neyin ters gittiğini bulmaktır. Tanışma veya
toplantının ilerleyen dakikalarında ne zaman tuhaf sessizlikler yaşandı veya
toplantı yaptığım kişi beklenmedik tepkiler verdi, geriye dönük düşünürüm.
Toplantının garip geçmesini önlemek çoğu zaman elimde değildir ancak sebeplerini
doğru teşhis edersem, bir sonraki görüşmede olanları açıklama ve iyileştirme
fırsatım olabilir.
Serdar: Harvard
Business Review'un bir yazısında Heidi Grant Halvorson ilk izlenimin üç lensini
anlatan bir yazı kaleme almış.
1."Güven Lensi":
Kişinin samimiyetini ve yapabilirliğini ölçüyor;
2. "Güç
Lensi": Gözlemleyen kişiye sizin nasıl bir fayda sağladığınızı ölçüyor;
3. "Ego
Lensi": Bu, yeni tanışılan kişinin bir ortak mı yoksa potansiyel bir tehdit mi
olduğunu değerlendiriyor.
Can: Aynı
fotoğraf makinesinin lensleri gibi, ilk izlenim lensleri de saniyelik algı
üzerine çıkarımlar yapıyor.
Aslında henüz ilk karşılaşmada hiç kimse ağzını dahi açmamışken bu
lensler işini bitirmiş oluyor. Kişi "merhaba tanıştığımıza çok memnun
oldum" dediğinde beynimizdeki amigdala çoktan lenslerdeki bilgileri
toplamış, analiz etmiş ve bize kişiyle ilgili milisaniyede oluşturduğumuz
yargılara temel hazırlayan raporlar veriyor.
Caner: Kötü
bir ilk izlenimi düzeltmek için şunları yaparım;
İlk izlenimi ikinci bir denemeyle düzeltmeye çalışacaksam öncelikle
buna zaman ve çaba harcama değecek mi ona karar veririm.
İlk izlenim gerçekten ne kadar kötüydü?
Bazen kendime acımasız davranıp, kötümser yaklaştığım olur. Olayları olduğundan daha kötü görürüm.
Gerçekten kötü bir görüşme mi geçirdim? Toplantıda kesinlikle ters giden şeyler
mi oldu? Önce geriye dönük düşünür ve emin olurum. Araştırmalara göre,
karşımızdakilerin bizi nasıl algıladığını tahmin etme konusunda çoğumuz
yetersiz kalıyoruz hatta alakasız sonuçlara varabiliyoruz.
Kemal: Özür
dileme amaçlı bir takip yapmadan önce, iki tarafı da tanıyan bir tanıdığımdan
durumu değerlendirmesi için yardım alırım. Görüşmeyi baştan sona anlatırım.
Bana göre kötü geçen anları detaylandırırım. Başka birine anlatmak hafızamı
netleştirir. Bir yandan da kafamın içinde çok daha kötü gibi görünen durumlar
konuşmaya dökülünce daha olumlu hisler verir.
Serdar: Yüz
yüze görüşme talep ederim:
Eğer benim tarafımdan bir hata olduğuna karar verdiysem ve ikinci bir
şans yakalamak için harekete geçmek istiyorsam, mümkünse tarafsız bir yerde yüz
yüze görüşme talep ederim. Çok yoğun kişilerle kısa süre içinde ikinci bir
görüşme ayarlamak oldukça zor olacaktır. Ancak telefon veya e-posta yoluyla
kişiye ulaşmak ve saygısını kazanmak neredeyse imkansızdır. Yüz yüze görüşmede
amaç samimiyetimi ve yeterliliğimi karşımdakine göstermektir.
Kemal: Halvorson'un
sözünü ettiği lensler düşünce prosesinin ilk fazını oluşturur. İkinci fazda
ise, kendimi kanıtlamam gerekir. İlk izlenim iyi de olsa, kötü de olsa, ikinci
faza gelindiğinde karşı taraf benden kanıt bekleyecektir.
Bıraktığım ilk izlenim kötüyse, kanıtlar daha da önem kazanır. Karşımdakine
dolu dolu, dikkat gerektiren, konuma hâkim olduğumu gösteren kanıtlar sunarım.
Elimdeki çalışmaların, geçmiş başarılarım, istatistikler vs. karşımdakinde
yarattığım ilk izlenimin aksine tutarlı, bilgilendirici ve ikna edici olmasına
odaklanırım.
Can:
Anlamaya çalışırım, anlaşılmaya değil:
İçe dönük insanların iş ortamlarında sosyalleşmede başarılı olmalarının
en önemli sebebi, olayları okumak ve insanların hedeflerini ve duygularını
anlamak konusundaki özel yetenekleridir.
Eğer birçok dışa dönük insan gibi, karşındaki insanın kim olduğunu,
hassasiyetlerini, önem verdiği şeyleri anlamadan bir espri yaparsam veya gereğinden
fazla bilgi verirsem, durup dururken karşımdakini rahatsız eder, pot kırar,
hatta hakaret eder duruma düşebilirim.
Caner:
Kendime güvenirim:
İlk izlenimde çuvalladıktan sonra kendime güvenmek pek de kolay
olmayabilir. Neticede bir yanlış
anlaşılma söz konusu oldu veya hatalar yaptım. Bir yandan bunların bilincinde
olduğumu gösterirken diğer yandan karşımdakini, işimi en iyi şekilde yaptığıma
ikna etmek için kendime güvenimin tam olması gerekir. Mütevazı olurum ancak hep
alttan alır konumda kalmam.
Kemal: İlk
izlenim maalesef oldukça kısa zamanda yaratılan bir şeydir. Nasıl olacak da
aklında kalmayı istediğimiz insanların aklında 5 dakikadan fazla kalacağız? (4) Nasıl bizi daha fazla tanımak istemelerini
sağlayacağız?
Serdar: Kötü
ruh halinden kurtulurum:
İmaj içten dışa oluşur. Ben kendimi nasıl algılıyorsam başkaları da
öyle algılayacaktır. Kötü bir gün geçirmiş olabilirim. Moralim dibe vurmuş
olabilir. Bunun tam da iyi bir izlenim
bırakmam gereken ortama girmemden önce olması çok kötü bir durum olur, ama yapacak
bir şey yok. Ya hemen modumu değiştirecek ya da eve döneceğim.
Maalesef kötü mod ilk izlenimi tamamen etkileyebilecek bir
durumdur. Vücut dilime, konuşmalarıma
yansıyacaktır. Vücut dilinin bu tip görüşmelerde oldukça önemli olduğuna daha
önce de değinmiştik. Modumu değiştiremiyorsam gitmemeyi tercih ederim.
Ortalıkta gamlı baykuş gibi dolanarak risk almam ve tanışmayı başka zamana
bırakırım.
Can: Önceden
stratejimi belirlerim;
İyi izlenimin hedefi nedir? Amacım nedir? Yemeğe mi gidiyorum, iş
çıkışı bir içkiye mi? Önemli birisiyle tanışmam mı gerekiyor? İnsanlar beni
nasıl hatırlasın istiyorum? Önce bunu bir düşünürüm. Kiminle tanışmak istiyorum,
nasıl bir iletişim kurmak istiyorum? Gitmeden önce küçük bir strateji hazırlarım.
Görüşeceğim kişiye ret edemeyeceği bir teklif hazırlarım. Beni kim tanıştırabilir
bu kişilerle? Böylelikle enerjimi doğru yere aktarmış ve boşa zaman harcamamış
olurum.
Caner: Gülümserim;
Tanıştığınız insanları kocaman bir gülümsemeyle karşılarım.
Negatif insanlardan kimse hoşlanmaz. Hepimiz bir ortamdaki en güleryüzlü
ve enerjik insanlara doğru doğal olarak meylederiz. Ben de onlardan biri olurum.
Özellikle tanıştığım insanları kocaman bir gülümseme ile karşılarım. Öylesine
bir gülümsemeden bahsetmiyorum. “Sizi tanıdığıma gerçekten de çok memnun oldum”
hissi veren gerçek bir gülümsemeden bahsediyorum. Arkadaşça ve samimi bir
gülümseme kesinlikle iyi bir ilk izlenim yaratmanıza yardımcı olur.
Kemal: İnsanlara
isimleriyle hitap ederim;
Konuşurken karşımdakinin gözlerine bakar ve isimleriyle hitap ederim.
Cümle arasında tekrar isimlerini geçiririm. Kesinlikle iyi bir izlenim yaratmak
için garantili bir yöntemdir. Sohbet esnasında sohbete ve kişinin
söylediklerine odaklanırım. Sakın karşınızdaki konuşurken sağa sola bakmayın. O
zamanı onunla geçirdiğime çok memnun olduğumu gösteririm. Konuşurken
ilgilendiğimi gösteren sorular sorar ya da anlattığı şeyi biraz daha detaylandırmasını
isterim. Dinlediğim şey ne kadar sıkıcı olursa olsun bunu yaparım. Unutmayın
bir amacınız var.
Serdar: Olumlu
bir sohbet oluştururum;
Sürekli ters giden şeylerden bahsetmem. Sabah servisi kaçırmışımdır,
sırada saatlerce beklemişimdir ya da desteklediğim takım yenilmiştir. Üst üste
olumsuz eleştiri yapmaya müsait konulardan mümkün olduğunca kaçınır ve kaçamasam
da mutlaka olumlu bir bakış açısıyla konuyu kapatmaya çalışırım. Kimse söylenip
duran mızmız insanlardan hoşlanmaz.
A.Ö.K. K.10: Çözüm odaklı iletişim kurulur. Ret
edilemeyecek bir teklif yapılır. Sonuçta kazanan Akıllı öfkemiz
olacaktır!
Can: Takipte
kalırım;
Gece bitmiş olsa da istediğim kişilerle tanışmış olsam da hala yapmam
gerekenler var. Takipte ve iletişimde kalmak! En iyi yöntem de e-posta
atmaktır. “Sizinle tanıştığıma çok memnun oldum” içerikli bir e-postayı arayı
çok açmadan yollamak iyi bir izlenim yaratmak için gereklidir. Aynı e-postada
konuştuğum konuyla ilgili link eklemek ya da önümüzdeki günlerde kahve içmeye
davet etmek de yapılabilecekler arasında sayılabilir.
Caner: Bir iş
görüşmesinde görüşmeyi yapanla, mülakata
giren adayın zihinlerinden şöyle düşünceler geçebilir.(4)
“İş görüşmesi süper geçiyor. Rahat halimi fark ediyor olmalı; kapıdan
girdiğimden beri ona ismiyle hitap ediyorum. Beni kesin işe alacak!”
“O etkileyici özgeçmişi gönderen çocuk bu mu? Onu hayatta işe almam!
Daha işe girmeden böyle davranıyorsa kim bilir sonradan neler yapar?”
Kemal: Gencin kötü bir izlenim bırakmasına yol açan
üç şey nedir?
1. Gencin giysileri iş görüşmesi için uygun değil.
2. Konuşma tarzı (işverene ismiyle hitap etmesi) aşırı samimi.
3. Vücut dili saygı yansıtmıyor.
Serdar: Diyelim ki, daha önce hiç
yemediğin bir yemek önüne geliyor. Tadının hoşuna gidip gitmediğini anlaman ne
kadar süre alır? O yemeği bir daha yiyip yemeyeceğini, hatta önündeki tabağı
bitirip bitirmeyeceğini anlaman için tek bir lokma yeterlidir.
Biriyle ilk tanışmanda da aynı şey olur. Sadece saniyeler içinde o kişi
hakkında bir izlenim edinirsin. Ancak şunu da unutma: Aynı süre içinde o kişi
de senin hakkında bir izlenim edinir.
Can: Aşırıya
kaçmam!
Konuş FAKAT sohbeti ele geçirme
Soru sor FAKAT sorguya tutma
Samimi ol FAKAT kur yapma
Kendine güven FAKAT övünme
UNUTMA! Sözlerin başkalarının senin nasıl biri olduğunu görebildiği, iç
dünyana açılan bir pencere gibidir, bu nedenle güzel bir manzara görmeleri için
elinden geleni yap.
Faydalanılan kaynaklar:
1.
http://www.gencgelisim.com/v2/kategoriler/45-beyin-gucu/5212-9-saniyede-beynin-sirlari.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder