Öfke Kolik Arkadaş Sohbet Ediyor.
Konu: “Hayatınızda Her Şey Ters Mi Gidiyor”? Ne yapmalı?
Kemal: Her
zamanki gibi, Akıllı Öfke Kazansın “A.Ö.K” kanunları odaklı çözümler peşindeyiz.
Serdar: Beraber seyrettiğimiz bir film var; Umudunu Kaybetme (Orijinal adı: The
Pursuit of Happyness), Hayatımızı değiştiren filmlerden biri! Sizinkini bilmem
ama benim için belki de ilk 3 te diyebilirim.
Can: Katılıyorum. Gabriele
Muccino'nun yönetmenliğini üstlendiği Amerikan yapımı dram filmi! Chris
Gardner'ın biyografisi niteliğinde olan filmde Gardner'ı Will Smith canlandırıyor.
Filmin senaristliğini üstlenen Steven Conrad, yine Umudunu Kaybetme adını
taşıyan kitaba bağlı kalarak filmin senaryosunu hazırlamıştır. Kitap, Gardner
tarafından anılara bağlı kalınarak yazılmıştır.
Caner: Film, Columbia Pictures tarafından 16 Aralık 2006 tarihinde çıkmıştır.
Smith, filmdeki performansı ile Akademi Ödülleri ve Altın Küre'de En İyi Erkek
Oyuncu ödülüne aday gösterilmiştir. Önce
filmin konusunu özetleyelim: San
Francisco'da karısı Linda ve oğlu Christopher yaşayan Chris Gardner, 1981
yılında pahalı ve çabuk demode olan bir teknoloji olan kemik tarayıcı
ürünlerinin satışını üstlenir. Bu ürünlerin satışında başarı sağlayamaması
üzerine karısı Linda tarafından terk edilir.
A.Ö.K. K.1: Sağlık
ve Mutluluk iş yerlerimizde Başlar. Evlerimizde Devam Eder! Öfke
Kolik lere Yer yok!
Kemal: Maddi kazanç sağlamak için değişik alanlara yönelen Gardner Dean
Witter'dan bir yönetici ile tanışır ve bir Rubik Küpü'nü çözerek onu etkiler.
Tanıştığı yeni kişi sayesinde borsacı olabilmek adına bir şans yakalar. Dean
Witter'da stajyer olur ve ücret almasa da programın sonunda iş ve parlak bir
gelecek elde edeceğini umarak kabul eder.
Serdar: Parasal güvencesi olmayan Chris ve oğlu, kısa süre sonra oturdukları
daireden çıkartılırlar ve düşkünler evi, otobüs durağı, tuvalet gibi geceyi
geçirmek için bulabildikleri her yerde kalırlar. Chris, babalık görevini sevgi
ve özenle yerine getirmeye devam eder. Oğlunun da kendisine karşı duyduğu sevgi
ve güveni karşısına çıkan engelleri aşmak için kullanır.(2)
A.Ö.K. K.2: Lütfen Kalp
Kırmayalım. Öncelikle Kendi Kalbimizi! Yalanlara Yer Yok!
Kemal: Filmde, Chris Gardner, hayatta en sevdiği varlık olan minik oğluyla
birlikte hayatta kalma mücadelesi veriyor. Film yaşanmış gerçek bir öyküye dayanıyor.
Sokaklarda yaşayan gerçek Gardner'in oğlu bu serüven sırasında henüz bir
bebekmiş. Yapımcılar ise senaryoyu 5 yaşında bir çocuğa göre kurmayı daha uygun
görmüşler.
Can: Ayakta kalma mücadelesi veren Chris Gardner'in mücadelesi, özellikle "baba" olmanın sorumluluklarını iyi
bilen çoluk çocuk sahibi erkek izleyicilerin, tek kelimeyle kalplerini
parçalıyor. Bu film için yapımcılardan Jason Blumhental, "Bir babanın,
çocuğunu güvende tutmak ve koruyabilmek için hangi sınırlara kadar
gidebileceğinin öyküsü" demiş.
A.Ö.K. K.3: Şimdiyi
yaşayınız! Keşke, Asla, Her Zaman, Mutlaka Demeye son
veriniz!
Caner: Gerçekten de "Umudunu Kaybetme" nin özeti sayılabilecek bir
cümle bu. Kucağındaki bebeğini benzin istasyonlarındaki umumi tuvaletlerin
lavabolarında yıkadığını anlatan Gardner'in hatıraları, bundan yıllar önce,
televizyon başındaki milyonlarca Amerikalıyı gözyaşlarına boğmuştu.
Kemal: Steven Conrad 15 dakikalık bir televizyon programı yapar, Sonrasında, gerçek
Gardner' in kendisine danışmanlık yapar. Anlattıklarından senaryoyu yazar. Defalarca
seyrettim, her seferinde; bazı sahnelerde acı acı gülerr, bazen yumruklarımı sıkar, bu kadar da olmaz
diyerek, bağırmamak için kendimi zor tutarım, çoğu sahnede erkek de olsanız,
kadında gözyaşlarınıza hâkim olamazsınız.
Serdar: Hele de evlatlarınız için benzer türde mücadeleler vermiş, hayatınız fedakârlıklar
içinde geçen bir babaysanız, bu filmden ruhen yenilenmiş olarak çıkacağınız garanti!
A.Ö.K. K.4: Güç/Tüketim Sarhoşluğundan ayılalım. 6 S Uygulayalım.
Will Smith, Gardner'ı -aslında konunun da gayet elverişli
kılabileceği şekilde- ucuzcu bir oyunculuğa zerre kadar prim vermeden
canlandırıyor. (3) Bizlere neredeyse bunun bir flim olduğunu unutturuyor, Onunla
birlikte kızıyor, onunla birlikte seviniyorsunuz. Kendisine gerçek hayatta da
oğlu olan Jaden Smith eşlik ediyor.
Can: En az fedakâr baba Chris karakteri kadar önem taşıyan bir rolden söz
ediyoruz. Ancak, söylendiğine göre, bu kritik rol, kendisine babasının
torpiliyle verilmemiş. Kasting ekibinin son derece dürüstçe yürüttüğü çocuk
oyuncu seçmelerinden sonra teslim edilmiş. Baba-oğul Smith'ler arasındaki
duygusal yakınlığın filmin inandırıcılığına önemli katkılarda bulunduğu bir
gerçek. Ki öykü bu ön bilgiyle izlenince daha da keyifli ve etkileyici bir hâl
alıyor.
A.Ö.K. K.5: Öfkeye Karşı Sünger Olmayalım.
Teflon Olalım. Günde 10.000 karar hedefimiz Olsun.
Caner: Küresel servetin yaklaşık % 50 sini, nüfusun % 1’ nin neredeyse zorla
aldığı bir dünyada yaşıyoruz. Film diğer yandan yoksullar ve zenginler
arasındaki geçişlerin zorluğunu/kolaylığını gözümüze sokuyor. Yapımcılar, ilk aşamada filmin İtalyan
yönetmeni Gabriele Muccino'ya, özellikle de finaliyle epeyce
"Amerikalı" olan bu projeyi teslim etmekte bir hayli tereddüt
geçirmişler.
Kemal: Bir yapımcı, şöyle demiş; "Bu Amerikan rüyasını anlatan bir film;
fakat siz Amerikalı değilsiniz, bu durum konuyu kavramanızda ciddi bir sorun
oluşturabilir". Muccino, "Dünyanın her yerinde yoksulluk ve yoksullar
var. Bu konuda bir öykü anlatmayı da sizden öğrenecek değiliz" anlamında
bir tepki göstermiş. Bu söz üzerine de tereddüt içindeki yapım ekibi fikrini
bir anda değiştirmiş.
A.Ö.K. K.6: Güler Yüz. Güzel
Duruş. Güzel Söz. Güzel Enerji göndermek bedavadır!
Serdar: İyi de etmişler; çünkü filmin içerdiği, kısmen Roberto Benigni'nin
"Hayat Güzeldir" ini andıran o naiflik ve duygusallık, tamamen
yönetmenden gelen "Akdeniz dokunuşu" nun bir eseri. İnandırıcılıktan
çok uzak, her an ağdalı bir melodrama dönüşmesi riski içeren bu kırılgan
öyküye, kanımca sıradan bir Amerikalı yönetmen bu denli yoğun insan sıcaklığı
katamaz, ortaya en fazla bir "Rocky-1" çıkarırdı.
Can: Oysa, Muccino'nun elinde doğan film, insanı insan yapan o fedakârlık,
paylaşım, ailenin değeri, anne-baba olmanın önemi, hayatını hiç karşılık
beklemeksizin başkalarına adamak gibi bütün değerlerin alabildiğine
yüceltildiği gerçek bir "beyaz sinema" örneği...
Caner: Bu filmi gerek öyküsü, gerek anlatımı, gerekse verdiği olağanüstü güzellikteki
mesajlarla çok seviyorum. "Umudunu Kaybetme", hiç kuşkusuz ki
yalnızca bugünlerde değil, sonsuza dek, filmleri hayatına anlam katmak için
seyreden biz sinemaseverlerin gönül arşivlerinde yerini alacaktır. Sinema
tarihi boyunca, seyreden herkesin yüreklerine dokunmaya devam edecektir. Her
sabah doğan güneşin taze bir başlangıç olduğunu ve her sabah dünyanın yeniden
kurulduğu mesajlarını seyircilere geçirecektir. Gönüllerimize taht kuran, "temiz"
filmlerinden biri olarak sinema tarihinde yerini alacak.
A.Ö.K.
K.7: Sağlıklı
yaşayalım: Probiyotik Beslenelim. Bol Kahkaha atalım. 10.000
adım yürüyelim. Alaturka tuvalet kullanalım. Dijital detoks uygulayalım. Şükredelim
ve Dua edelim!
Kemal: "Umudunu Kaybetme" filmini,
çoluk çocuğunuzla birlikte seyretmenizi öneriyorum. Yalnız sizi uyarıyorum,
eşinizin ve çocuklarınızın yanında ağlamanıza engel olamayabilirsiniz! Filmin
en önemli yanı diyalogları, diyalogların anaokulundan, üniversiteye kadar tüm
öğrencilerin yollarını aydınlatacağına inanıyorum. Ben olsam tüm okulların konferans
salonlarında gösterilmesini önerirdim. Sonrasında öğrencilerde film hakkında
sınıfta tartışmalarını teşvik ederdim.
Serdar: Başta kadın cinayetlerinden,
boşanmalara, intiharlardan, işsizlik sorununa toplumun temel sorunlarında beyaz
bir sayfa açacağını düşünüyorum. Bunu nereden mi çıkartıyorum? Filmdeki
diyaloglardan;
Chris oğluna şöyle diyor;
“Bir daha kimsenin sana bir şey yapamayacağını söylemesine izin
verme, benim bile.
Bir hayalin varsa peşini bırakmamalısın (onu korumalısın)
İnsanlar,
kendilerinin yapamadıkları şeyleri senin de yapamayacağını söylerler,
Bir şeyi istiyorsan peşini bırakma; Git ve Al, O kadar”
A.Ö.K.
K.8: KAİZEN Uygulayalım!
Korkularımızı Unutalım. Yaşam Değerlerimiz için yaşayalım!
Can: Baba, oğul
arasında geçen şu konuşmaya kulak verelim.(1)
Baba dinle şunu. Bir gün adamın
biri suda boğuluyormuş. Bir gemi gelmiş ve demiş ki, ''Yardıma ihtiyacın var
mı?''
Adam demiş ki, ''Hayır, sağ ol,
Tanrı beni kurtarır''
Sonra başka bir gemi gelmiş ve
demiş ki, ''Yardıma ihtiyacın var mı?''
Adam gene, ''Hayır, sağ ol, Tanrı
beni kurtarır'' demiş. Ve adam boğulmuş
Tanrıya demiş ki, ''Neden beni
kurtarmadın''
Tanrı da demiş ki, ''Aptal sana 2
gemi yolladım ya''
Caner: Chris’ in iş
görüşmesinde mülakat sırasında verdiği şu cevaba dikkat edelim;
Chris başına gelen aksilikler
yüzünden iş görüşmesine badana yaptığı kıyafetle gitmek zorunda kalır. Chris' in
bu durum karşısında olası işverenine verdiği zekice cevap:
İşveren: Chris sen ne
dersin? Bir adam görüşmeye gömleksiz gelseydi ve onu işe alsaydım sen ne
düşünürdün?
Chris: Herhalde
pantolonu çok iyi olmalı diye düşünürdüm..
A.Ö.K. K.9: Birbirimizi Akıllıca
Dinleyelim. Empati kuralım! Amaç kavga değildir. Öfkenin kök
nedenini yakalayalım!
Can: Eğitimlerde
kullandığım bir kısa bir belgesel film var, yazımızı oradan aldığım
diyaloglarla sonlandıralım.
“Fazla kalabalık olmayan bir sokaktayız!
Kaldırımda gözleri görmeyen bir dilenci oturuyor. Siyah gözlükleriyle yoldan
geçenlerden yardım bekliyor! Önünde teneke bir para kutusu! Onun önünde
yırtılmış bir karton parçası!
Kartonun üzerinde “Görmüyorum” yazıyor!
Kamera sokaktan gelip geçenlere
odaklı! Kutuya çok seyrek para atılır. Gökyüzü güzel. Güneşli bir hava var.
Az sonra sokağın başında çok hoş
giyimli bir bayan belirir. Yüksek topuklu ayakkabıları ile gelip dilencinin
önünde durur!
Sonrasında eğilerek karton
parçasını ters çevirip, arkasına bir
şeyler yazar. Biz göremeyiz. Esrarengiz bayan geldiği gibi topuklarını
vurarak gözden kaybolur.
Dalın ucuna gitmekten korkma, meyve
oradadır.”
—ALDOUS HUXLEY
Bu andan sonra ilginç bir şey
olur. Seyredenler ve dilenci şoktadır! Teneke kutuya nerdeyse para yağmaya
başlar. Kutu kısa sürede dolma noktasına gelir. Dilencinin yüz ifadesinden
sevinci anlaşılmaktadır! Ve de şaşkındır.
A.Ö.K. K.10: Çözüm odaklı iletişim kurulur. Ret
edilemeyecek bir teklif yapılır. Sonuçta kazanan Akıllı öfkemiz
olacaktır!
Bu esnada uzaktan ritimli bir
topuk sesi duyulur. Dikkatlice bakıldığında az evvelki esrarlı bayanın geri
geldiği görülür. Gelip dilencinin önünde tekrar durur!
Dilenci elleriyle ayakkabılarını
yoklar. Kim olduğunu anlamıştır. Kafasını kaldırır ve sorar?
Kısık bir sesle” Ne yazdın” diye sorar. Bayan eğilir!
Dilencinin kulağına şu sözleri fısıldar;
“Aynı şeyi yazdım ama farklı kelimelerle”
Kamera yazılan cümleyi gösterir. Bizler kartona yazılı şu
cümleyi okuruz;
“Bu gün çok güzel bir gün ama ben göremiyorum”
Ardından JENERİKTE şu kelimeler okunur:
Kelimelerini değiştir! Dünyanı değiştir…
Ben bu sözleri biraz değiştirdim:
Kelimelerini Değiştir! Hayatını/Ters
Giden Şeyleri Değiştir…
Bu çok güçlü bir fikir! Bu gerçekten yüksek bir standart!
Ve çok önemli!
Chris bunu başardı, O şimdi bir $ milyoneri, Ailesi ve
çocuklarıyla mutlu bir hayat sürüyor!
Ya siz?
Faydalanılan kaynaklar:
3. https://www.yenisafak.com/sinema/haftanin-filmi-umudunu-kaybetme-babaligin-anlamini-yalnizca-gercek-babalar-bilir-32564
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder