27 Kasım 2017 Pazartesi

Öfke Baldan Tatlı Diyen, Halt etmiş!




(4)


Mahşerin Dört Öfkelisi; Kemal, Can, Serdar, Caner " 

"Öfkesiz Hayatları " tartışıyor!

KemalKendimi bir palavracı, yalancı, narsist olarak görmekten kurtulamıyorum.
Benim gibi bir eşle evlenenler ne yapmalı?
Can: Bizim gibiler evli olsa da çapkınlıkları sürer gider.
Beni beğenen başka kadınlar olmadan yaşayamam!

Serdar: Ben bunu  “Sürekli Doğrulatma Sendromu” diyorum.
Ben yalnız kalmaktan korkarım!
Çapkınlığa sığınırım.

Serdar: Evli ol samda, yalnızlığımın ömür boyu olduğuna inanmışımdır.
Ben dahil, kimse yalnızlıktan kaçamaz!
Evli de olsam da, bekâr olsam da, değişmez!
Sevgilim olsa da, olmasa da fark etmez!
Yalnızlıktan kaçamam.
Yalnızlık ömür boyudur.

Kemal: Çoğu zaman yalnız olduğumun farkına varmam.
Bu konuda kendimize yalanlar söyleriz! (1)

Can: Evliyken nasıl yalnız hissederiz?
Bunu konuşalım.

Kemal: Hepimiz dünyaya farklı zamanlarda geliyoruz.
Farklı kültürlerden, farklı ailelere mensubuz.
Farklı dinlere inanıp, farklı eğitimler aldık.
Maddi durumlarımız, işlerimiz farklıdır.

Hayat tecrübelerimiz bize özel!
Böyle bir kadınla evlendiğimi düşünüyorum da!
Sonunda yalnız hissetmem çok normal!

Can: Âşık olduğumda yalnız hissetmiyorum.

Caner: O zaman başka!
Gene de bu kısa sürer.
Bir sevgilim varsa ortak kesişmeler olur.
Gene de bu istisna sayılır.

Uzun dönemde yalnız hissetmem kaçınılmazdır.
İstediğim kadar âşık olayım, sevgili olsun fark etmez!
Evleneyim, çoluğa, çocuğa, toruna, torbaya karışayım ne değişecek ki?
Günün sonunda başımı yastığa koyarım;
Yalnız olduğumu düşünürüm!

Serdar: Yapmam gereken bir itiraf var!
Can: Ben de öyle! Er veya geç bunu yapmalıyım!
Yalnız olduğumu fark etmek zorundayım.
Yalnız öleceğimden kuşkum yok.
Dünya kurulduğundan beri değişmeyen tek gerçek bu!

Serdar: Bunu kendime itiraf etmem, çok zor!
Kendime palavralar ve yalanlar söylemek daha kolay ve güvenli!

Kemal: Ben bile, yalnız öleceğim.
Tabiat  ve bizi yaradan yüce Rab’ bim in isteği böyle!
Her ölümden sonra isyan etmek istemiyorum.
Bu boşuna!
Günler, haftalar, aylar boyunca dövünmek istemiyorum
Bu yararsız!

Can: Ölümün arkasında kendimi paralamak benim tarzım değil!

Serdar: Ölümlü olduğuma inanmam çok zor!
Benim, dünyada yaşayan diğer insanlardan farkım ne?
Gene de daha uzun yaşayacağıma inanırım.

Doğal olarak, eşimin, çocuklarımın ve sevdiklerimin hiç ölmeyeceğine inanırım.
Hiç ölmeyeceklermiş sanırım.
Bu konuda kendimi sürekli yalanlar/palavralar söylemeyi sürdürürüm.

Caner: Oysa gerçek farklıdır.
Çoğu kez ölümler habersiz kapıyı çalar.
Ölüm vakitsizdir, erkendir.
Artık o noktada herkes gibi ben de isyan ederim.
Bu oldukça ilginçtir.
Aslında kızdığım, zamansız ölüm değil!
Bu konuda kendime söylediğim yalanlara isyan ediyorum!

Can: Sağlığım için bugün neler yaptım!

Akıllı Öfke' nin 10 Kanunu No.7
Sağlıklı yaşayalım: Probiyotik Beslenelim. Bol Kahkaha atalım. 10.000 adım yürüyelim. 
Alaturka tuvalet kullanalım. Dijital  detoks uygulayalım. Şükredelim ve Dua edelim!

Her 5 saatte bir C vitamini alıyorum.
Her derde devadır.
Can: Öfkeli olduğumda rahatlamak sırımı paylaşayım.
 İlk bulduğum tuvalete gider, aynanın karşısında kahkaha patlatırım.

Kemal: Ben de, öncelikle C vitamini alıyorum.
Stresim azalır, bağışıklığım kuvvetlenir.
Nezle, gribi olmam.
Her türlü kansere karşı korunurum.
Yalnız C vitamini vücutta depo edilmez.
Her 5 saatte 1 sıfırlanır.
Aman dikkat…

Serdar:  Öfke durumunda, diyaframdan derin bir nefes alırım.
Göğüsten   alınan soluk rahatlatmaz.
Soluğum karından gelmeli.

 Caner: “Rahatla”, “aldırma” gibi sakinleştirici ve yatıştırıcı sözcüklerim var.
Onları yavaşça, kendime tekrarlarım.
 Bu arada derin soluklar alırım.
Hayal gücümü kullanırım,
Beni rahatlatan bir deneyimimi anımsarım. 

Kemal: Her sabah yoga yaparım.
Stres içermeyen egzersizlerle, güne başlarım.
 Kaslarımı gevşetir, kendimi yatıştırırım.

Serdar: Buna benzer teknikleri gün boyu tekrarlarım.
Stresli ortamlarda daha rahat olmaya çalışırım.
Akıllı öfke kanunlarını otomatik olarak uygulamaya çalışırım.

Kemal: Düşünce şeklimi değiştirmeye çalışıyorum?

Caner: Öfkemin yönetiminden çıkmaya çalışıyorum! 
Geçmişte öfkeli olduğumda çokça küfür ederdim.
İçimden geçen duyguları yansıtırdım.
Kaba sözcükler kullanırdım.
Çoğu kez, düşüncelerimi abartırdım.
Dramatik şekiller verirdim.
Artık bunu yapmıyorum.

Can: Ben de öfke kolik duygularımı bırakıyorum.
Daha rasyonel duygulara geçtim,
Bundan böyle, düşünme şeklimi tersyüz ediyorum.
Bunun için gayret sarf ediyorum.
Örneğin, “Eyvah! Her şey mahvoldu”, “felaket” “rezalet” vesaire benzeri yorumları terk ettim.

Kemal: “Bu durum beni bunalıma sürükleyebilir.
Beni altüst edebilir.
Ancak bu dünyanın sonu değil diyorum.
Öfkelenerek ben bu durumdan çıkamam”
 Böylesi telkinlerde bulunmayı tercih ediyorum.

Serdar: Kendim “Ölü Ozanlar Derneği Filmi” ndeki repliği tekrarlarken buluyorum.
“Hepimiz bir gün öleceğiz!
Solucanlara yem olacağız!”
Ben bile!

Can: Eşimle birlikteyken anı yaşamaya çalışırım.

Akıllı Öfke' nin 10 Kanunu No.3:
Şimdiyi yaşayınız! ,
Keşke, Asla, Her Zaman, Mutlaka Demeye son veriniz!

Ayrıca kendimle veya yabancılarla konuşurken kelimelerime dikkat ederim.
 “Asla” veya “Daima” gibi sözcükleri dikkatli kullanırım.

Örnekliyorum;
 “Sen zaten benim söylediklerimi daima kulak arkası ediyorsun”.
“Bu aptal makine hiçbir zaman çalışmaz” benzeri cümleler söylemekten kaçınırım.

Kemal: Çünkü bu tür cümleler doğru değiller!
Sorunun çözümüne katkı da sağlamıyor.
Kaldı ki bu sözcüklerin tek faydası muhataplarının kalplerini kırmak.
Kişi kendisini aşağılanmış veya dışlanmış hissediyor.
Sonuçta yardım edeceği varsa bile etmiyor.

Akıllı Öfke' nin 10 Kanunu No.2:
Lütfen Kalp Kırmayalım. 
Öncelikle Kendi Kalbimizi! 
Yalanlara Yer Yok!

Caner: İçimdeki öfke ile aklım sürekli bir savaş halinde!
Can: Artık biliyorum!
Saldırgan/korkak/aptal öfkeli davranışlarım çözüm üretmiyor.
Öfkemin kendimi rahatlatmadığını fark ettim.
Tam tersi kendimi daha kötü hissetmeme yol açıyor!

Serdar: Aksine Akıllı Öfke' nin 10 Kanunu çözüm üretir.
Böylece öfkem aklımın kontrolüne geçer.
Aklımın öfkeyi yeneceğine inanırım.
Çünkü öfkenin kontrolüne girmem ölümcüldür.
Haklı bir tepki olduğuna inanmam fark etmez.
Öfkeliyken çok kısa bir süre içinde mantık dışına çıktığımı hissederim.

Kemal: Öfkelendiğimde, çevremden adalet, övgü beklerim;
İşler kendi istediğim gibi yürümeli!
Bunu arzu ediyorum.

Bunlar olmadığı zaman saldırganlaşırım!
Büyük bir hayal kırıklığı yaşarım.
 Sonunda bu hayal kırıklığım patlar.
Giderek saldırgan öfkeye öfkeye dönüşür.

Can: Aklımı nöbete sevk etmeyi başardığımda işler düzeliyor.
İlk aşamada öfkeli olduğumun farkına varıyorum.
Öfkenin ilk işaretlerini tespit ederim
Saldırganlık aşamalarına geçmiyorum.
Kendimi frenliyorum.

Akıllı Öfke' nin 10 Kanunu No.3:
Şimdiyi yaşayınız! 
Keşke, Asla, Her Zaman, Mutlaka Demeye son veriniz!

Serdar: Öfke nöbetleri geldiğinde, kendimi daha sık dinlerim.
Düzenli olarak vücuduma yoğunlaşırım.
Fiziksel belirtilerin bulunup bulunmadığını fark ederim.
Dişlerimi veya yumruklarımı sıkıyor olabilirim.

Mideme kramplar girebilir.
Yutkunma zorluğu çekebilirim.
Dudaklarımı ısırabilirim.
Kaşınma' dığım halde sürekli olarak aynı bölgeyi kaşıdığım' ı fark ederim.

Caner: Belki sizler de sinirlendiğiniz anları hatırlarsınız.
Öfkelendiğiniz zamanları anımsayın.
Benimkine benzer belirtiler sergilersiniz.
Caner: Öfkemizin gerçek nedenini nasıl bulacağız?

Can: Öfkemin gerçek nedenini keşfetmeyi öğreniyorum.
Şunu öğrendim;
Bana acı veren veya korku uyandıran duygularımın farkına varıyorum.
Onları öfke maskesinin ardında gizlemeyi bıraktım.
Umutsuz, korkak, çaresiz hissetmeyi kestim.
Suçlu, yitik, terk edilmiş gibi görünmek bana göre değil!

Kemal: Öfke ile salgılanan adrenaline kanmak tehlikeli buluyorum.
Bundan kaynaklanan güçlülük hissinin beni aldatmasına izin vermiyorum.
Akıllı Öfke' nin 10 Kanununa sarılıyorum.


Serdar: Çocukluktan beri alışmışım.
Öfkelendiğimde genelde sessiz, sakin olurum.
Öfkemi içime atmaya eğilimliyimdir.

Can: Geçmişte yaşadığım öfke ve bunalımları düşünüyorum?
Hayatımda kaçamadığım bazı sorunlar oldu.
Onlardan kaynaklandığını düşünüyorum.
Yaşadığım öfke nöbetlerim akıllıca olmadığını öğrendim.
Tümünün beni yanlış hedeflere yönelttiğini hatırlıyorum.

Kemal: Her sorunumun öfkesiz bir çözümü olduğunu öğrenmek güzel!
Öfkelenip bunalıma girmekten iyidir.
Çözümsüz gözüken durumlarda olacaktır.
Akıllı Öfke' nin 10 Kanunu  hep işe yaramıştır.
Sorunları en az riskle çözmeyi öğreniyorum.

Serdar: Öfke anında nasıl iletişim kurmayı öğreniyorum.

Caner: Soğukkanlı ve sakin bir iletişim kurmayı öğrenmem zaman alacak!
Sakin konuşmalıyım.
Geçmişe farklıydı.

Öfkelendiğimde hemen sonuca odaklanırdım.
Anında eyleme geçiyordum.
Sonrada Keşke diye hayıflanırdım.

Can: Bende öyle! Sonuçların çoğu doğru olmayabiliyordu.
Artık çok ateşli bir tartışmanın içindeyken bir ara duraklıyorum.
Önce sakin olmaya çalışırım.
Tepkilerimi denetim altına alırım.

Aklıma gelen ilk şeyi dile getirmem.
Diğerlerinin söylediklerini dikkatlice dinlerim.
Ardından Akıllı Öfke' nin 10 Kanunu na uygun davranırım… 

 Can: Eleştirilere ölçülü bir mizah duygusu geliştirmeyi öğreniyorum.
 Eskiden eleştirilere tahammülüm yoktu!

Kemal: Bende Herkes gibiyim.
Eleştiri karşısında savunmaya geçerim.
Artık savunmamın saldırı haline dönüşmesine izin vermiyorum!
Önce muhatabımın eleştirilerini açıklamasına izin vermek akıllıca oluyor.
Hatta sorular sormaya çalışırım.
Ancak öfkem tartışmayı rayından çıkartmamalı!
Buna izin veremem.

Serdar: Sakin kalmam çok önemli!
İletişim kurduğumda işler, daha yapıcı bir yola giriyor.
Öfkeli bir muhataba biraz mizah!
Yararlı oluyor!

Caner: Benim yöntemim şöyle!
Aptalca espriler”imin öfkeyi pek çok açıdan yatıştırdığını gördüm!
Daha dengeli bir perspektif kazanmaya başladım.

Örneğin birlikte çalıştığımız kişiye öfkelendim diyelim.
Onu tek hücreli bir yaşam formu olarak düşünürüm!
Espri üretirim.
Bu stresli bir ortamdaki gerginliği azaltır.

Can: Dr. Deffenbacher’ a göre;
Esprili yaklaşımlara dikkat!
Alaycı olmamalı!
Kırıcı espriler ters teper!
Buna gayret edelim.

Deffenbacher,
Kendisini aşırı ciddiye alan insanlar” dan olmamızı önermiyor.
 Ben her koşulda haklı olamam.
Ara sıra planlarım bozulabilir.
Buna tahammül etmeliyim.

Kemal: Ben de buna katılıyorum.
Öfke ciddi bir duygu!
Ancak öfkeme eşlik eden duygular oluyor.
Sonradan düşününce fikrim değişiyor.
Beni güldürecek kadar gayri ciddi olabiliyor.

Kemal: Çoğu kez, öfkeli ortamdan uzaklaşmam, iyi gelir.

Serdar: Bazen içinde bulunduğum ortam beni öfkelendirir.
Sırtıma yüklenen sorunlar ve sorumluluklar omuzlarımı çökertir.
Bende kapana kıstırılmış duygusu uyandırır.
Bu gibi durumlarda kendime bir mola veririm.
Stres yüklü anlardan kaçarım.
Kişisel kaçış planları yaparım.

Can: Örneğin işten eve döndüm diyelim.
Kendime şöyle derim;
 “Evde yangın çıkmadıkça kimse benimle 15 dakika konuşmasın
Kendime soluk alacak bir zaman yaratmam lazım.

Bu 15 dakika bana her zaman iyi gelmiştir.
Çocuklarımın taleplerini karşılık verebilirim.
Daha büyük bir sabır gösteririm!

Kısacası, her şeyi görmem! Her şeyi duymam!


Caner: Tartışmaların kavgaya dönüşmesine izin vermem.
Yorgun olduğum zamanlarda tartışmaya girmem.
Bu anlarda tartışmalardan uzak duruyorum.

Akıllı Öfke' nin 10 Kanunu No.5
Öfkeye Karşı Sünger Olmayalım.
Teflon Olalım.  Günde 10.000 karar hedefimiz Olsun.

Kemal: Bazı şeyleri göz ardı ederim!
Serdar: Örneğin, çocuğumun odası dağınık olabilir.
Aslında, bu karımı öfkelendirecektir.
Yapılacak şey bilirim.
Çocuğuma şunu söylerim;
Odanın kapısını kapalı tut

Karıma da şunu derim;
Seni kızdıran olaylardan ve nesnelerden uzak dur!”

Kendime de şunu öğütlerim.
 “Çocuğum nasılsa bir gün odasını toplar.
Eşim de kendisine sinirlenmemesini telkin eder.
Eşimin hedefi sükûnetini korumak olmalı!

Caner: Beni Öfkelendiren olay ve kişilerden kaçınmaya çalışırım.
Buna karşı alternatifler oluşturmaya çalışırım?

Can: Ben şöyle şeyler yapıyorum;
İşe gidip gelirken trafikten rahatsız oldum diyelim.
Farklı yolları denemeye çalışırım.
Beni öfkelendirmeyecek yeni seçenekler yaratırım.

Serdar: Genelde öfkemin doğal dışa vurmaktan kaçınırım.
Şiddetli bir tepki göstermem sorunu daha büyütür.
Gerçekte öfkemin, tehditlere karşı doğal bir uyum tepkisi olduğunu bilirim.
Öfkem, saldırıya uğradığım zaman mücadele etmemi sağlar.
Kendimi savunmamı sağlıyor.

Bu mağara döneminde yaşayan atalarımdan bana kalan genetik bir mirastır.
Cilalı taş devrinden miras kalan, güçlü, çoğunlukla saldırgan bir öfke duygusuyla baş etmeyi öğrenmek zorundayım!

Can: Öfkemin bu doğal hali, Tamamen gereksiz değil.
Dolayısıyla hayatta kalmamı sağlıyor.
Yaşamsal bir önemi var.
Sorun öfkemin aklımın önüne geçmesinde!

Kemal: Beni sinirlendiren, kızdıran herkese saldıramamayı yavaş yavaş öğreniyorum.
Her şeyi, herkesi fiziksel olarak yok edemeyeceğimi anlamak zorundayım.
Yasalar, sosyal normlar ve sağduyu beni frenliyor.

Caner: Öfkemi ifade etmemem daha büyük sorun!

Can: Öfkemi İfade etmem gerekiyor.
Öfkem başka sorunlara gebe olmamalı!
Pasif -saldırgan davranışlarıma engel olmalıyım.
Öfkelendiğimde kızdığım insanla akıllıca yüzleşmeyi öğrenmeliyim.
Dolaylı yollardan ondan acısını çıkartmam hoş olmaz.
Hastalıklı tepkilere yol açmak istemem.

Serdar: Zaman zaman, sürekli alaycı ve düşmanca duygularla beslenirim.
Böyle kişilik bozuklukları yaşadığım oldu.
Nadirende olsa, yanımdakileri aşağıladığım olmuştur.
Tartıştığım insanları eleştiren, alaycı yorumlar yaptığım anları hatırlıyorum.
Bu huyumu bırakmayı çalışıyorum.
Çünkü artık öfkemi yapıcı bir şekilde ifade etmenin akıllıca olduğunu anladım.
Böylece sağlıklı ve uzun süreli ilişkiler kurmayı tecrübe ediyorum.

Kemal: Bazen öfkeme hâkim olamadığım oluyor!
Serdar: Colorado Eyalet Üniversitesi’nden,
Psikolog Dr. Jerry Deffenbacher şöyle diyor;
"Bazı insanlar ortalama bir insana göre daha çabuk öfkelenir.
Onlar öfkelerini daha yoğun yaşarlar."

Kemal: Öfkemi sesli olarak dışa vurmaya gayret ediyorum.
Gene de, kronik olarak sinirli tanınmak istemem.
Öfkelenince bir köşeye çekilip, somurtmak istemem.
Çok nadir de olsa, eğer yalnızsam, şunu denerim;
Oturduğum koltuktan kalkıp bağırırım.
"Artık dayanamıyorum. Çok kızgınım çok!"
Bu kendimi iyi hissettirir.

Can:  Çabucak öfkelendiğim anlar oluyor!
Sanırım, engellenmeye karşı toleransım düşük!
Yapmak istediklerimin engellenmesini sevmem.
Set çekilmesine bana uymaz!

Sorunlarla karşılaşmaya tahammül edemem.
Dahası haksızlığa uğradığımı düşünürüm!
Öfkem daha da büyür.

Akıllı Öfke' nin 10 Kanunu No.9
Birbirimizi Akıllıca Dinleyelim. 
Empati kuralım! 
Amaç kavga değildir. 
Öfkenin kök nedenini yakalayalım!

Örneğin birisi yeni aldığım kıyafetimi, eleştirmemeli!
Bana uymaz!
Büyük bir tepki gösteririm.

Kemal: Çocukken ailemin öfke sorunları var dı!

Serdar: Ara sıra büyük bir öfkeye kapılırım.
Nedenlerinin genetik veya fizyolojik kökenli olduğunu düşünürüm.
Çocukken akranlarımdan daha sinirliydim.
Daha alıngan ve daha öfkeliydim.
Fakir bir ailede yetiştim.
Sosyokültürel etki de olabilir.

Ailem öfkeyi olumsuz bir duygu olarak algılardı.
Öfke,  depresyon veya diğer duygular yasaklıydı.
Açıkça ifade etmem doğru karşılanmazdı.
Öfke duygum kontrol altında tutulurdu.
Bunun daha doğru olduğu öğretilmişti.
Çocukken, öfkem ile nasıl başa çıkacağım öğretilmedi.

Kemal: Benim gibi, çok çabuk öfkelenenler sorunlu ailelerden gelmiştir.
Nedeni şiddet içeren, sevgisiz ortam olduğunu düşünürüm.
Kaotik, duygusal iletişimin çok zayıf olduğu aile ortamı bende bu etkiyi yarattı.

Can: Hayatımda, öfkelendiğim çok anlar oldu.
Diğer insanlardan rahatsızlık duyduğum olmuştur.
Gün içinde birçok kereler böyle duygular yaşardım.

Akıllı Öfke' nin 10 Kanunu No.8
KAİZEN Uygulayalım!
Korkularımızı Unutalım.
Yaşam Değerlerimiz için yaşayalım!

Serdar: Toplu taşıma araçlarında kendisini sıkıştıranları dövenler var.
 İş yerinde eleştirildiği için şiddet kullananlar var.
 Karısının bir sözüne cinayet işleyenleri biliyoruz.
Bu tür krizlerin nedeni yalan/palavra/narsizm sarmalından saldırgan öfke davranışlarına yuvarlanmak olabilir.

Kemal: Öz denetim egzersizlerinin faydalarını görüyorum.
Özdenetim egzersiz güçlendirilebilir de…


Serdar:  İradenizi  Güçlendirme eksersizlerim, mutluluk ve huzurumu arttırıyor.

Kemal: Kriminologlar ve sosyologlar dikkatimizi çekiyor;
Özdenetimi zayıf olan insanlara dikkat!
Fırsat buldukları anda suç işleyebilirler,

Güney Galler Üniversitesi’ nden Psikolog  Thomas F. Denson
“Bu bir dürtü” diyor.
“Özdenetim ve saldırganlık arasında çok sıkı bağlar var.”
Caner: Öz denetim konusunda bilimsel deneyler yapılmış.

Serdar: Kentucky Üniversitesi’nden
C.Nathan DeWall,
Northwestern Üniversitesi’nden
Eli J. Finkel,
İnsanlarda öz denetimi azaltan deneyler gerçekleştirdiler.

Deneklerin önüne bir tabak kurabiye kondu.
Deneklerin yememeleri tembih edildi.
Deneklerin bir süre kendilerini frenleyebildiler.
Sonra daha saldırgan bir tavır aldılar.
Kurabiyelere saldırdılar…

Çünkü deneklerin öz denetimleri zayıflatılmış oldu.
Çevreden gelen herhangi olumsuz bir geribildirim karşısında zayıfladılar.
Daha saldırgan bir tepki verdiler.

Kemal: Öz denetim, egzersiz yoluyla güçleniyor.
Denson,
Piyano deneyleri yapar;

Deneklere, genel olarak kullanmadıkları ellerini kullanır.
İki hafta boyunca daha sık kullanmaları istenir.
Sağ ellerini kullanan denekler sol ellerini kullanır.

Denson şöyle ilave eder;
Mouse kullanmak, kahve karıştırmak, kapı açmak davranışlarını tersyüz edenler özdenetimlerini güçlendirir.
Sorun yaratmayacak işlerde kullanılmayan el ve ayakları kullanarak özdenetimi güçlendiririz.
Saldırganlık dürtülerimiz daha iyi kontrol ederiz.

Bir diğer deneyde daha yapılır;
Aynı denekler başka bir öğrencinin hakaretlerine -hafif ölçekte- maruz bırakıldılar.
Öz denetimlerini güçlendiren deneklerin hakaretlere çok fazla tepki vermediği izlendi.

Kemal:  Dijital detoks konuşalım?
Serdar: Amerika da ortalama dikkat süresi 8 saniyeye düşmüş!
Sorumlusu dijital aletlere bağımlılığımız olduğu söyleniyor.

Caner: Dijital bağımlılığımız kitap okumamızı engelliyor.
Günde kitap okumaya ortalama 1 dakikamız var.
Cep telefonuyla konuşmaya 179 dakika ayırıyoruz. (3)

Kemal: Gene bir başka araştırma var;
Türkler cep Telefonu ile günde ortalama 2 saat 59 dakika geçiriyor.
Televizyon karşısında ortalama 2 saat 14 dakika harcıyor.(4)

Kitap okumak ihtiyaç listemizde 235. Sıraya gerilemiş!
Serdar: Dijital dünya; internet, telefon, televizyon bağımlılığı bizi gitgide aptallaştırıyor!

Kemal: Yolda, trafikte, çalışırken, okurken dikkatimiz dağılıyor, dikkat süremiz düşüyor.
Yerken, içerken, sıç… arken, sevi. irken  sanki başka alemlerdeyiz.
Elimizde telefon ve internet varken, dikkatimiz dağılıyor, dikkat süremiz düşüyor.

Caner: Akşam eve geldiğimizde geçiyoruz T.V karşısına!
Sabun köpüğü dizileri izlerken alkol almış gibi uyuşuyoruz.
Yalan, palavra, narsizm sarmalında öfke sarmalında boşluğa yuvarlanıyoruz.

Can: İncir çekirdeğini doldurmayan futbol tartışmaları bizi uyuşturuyor!
Hiç bir akılcı çözüme ulaşmayan tartışma ve açık oturumlar zihnimizi H-A-S-T-A ediyor.

Serdar: Sonuçta daha az okuyoruz, daha az bilgi ediniyoruz.
Gerçek bilgi sahibi olmadıkça, sabit fikir sahibi oluyoruz.

Can: Ekran karşısında ne kadar fazla zaman geçirirsek sorun o kadar büyüyor.
Farkındalık, dikkat ve atiklik performansımız o oranda düşüyor!

Caner: Şöyle bir deney var;
Yoğun bir ekran bağımlısının performans değerleri ölçülüyor;

24 saat telefon, bilgisayar, televizyon kullanan denekler izlenmiş!
Dijital detoks uyguladıktan sonra tekrar ölçüm yapılmış!
Dikkat performanslarında: % 5 den % 9 a yükselme.
Reaksiyon hızı performanslarında: 40 saniyeden 25 saniyeye iyileşme!
Problem çözme performansında: % 65 den % 84 artma olduğu görülmüş!
Durum ortada…

Dijital detoks, acil meselemiz!
Özellikle çocuklarımız için!
Sizce de öyle değil mi?
Devam edecek…

(1)Alain De Button” Aşk Zamanı”
(2)      t24.com.tr/haber/7-maddede-ofkeyi-kontrol-etmenin-yollari,203679   
(3) Posta gazetesi 18. Eylül 2017
(4) /www.123rf.com/photo_35001160_angry-bull-cartoon.html

(4)  Hürriyet 20 Eylül 2017 doğan hızlan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder