Mahşerin Dört Öfkelisi; Kemal, Can, Serdar,
Caner "
"Öfkesiz Hayatları " tartışıyor!
Kemal: Kendimi bir palavracı, yalancı, narsist olarak
görmekten kurtulamıyorum.
Benim gibi bir eşle evlenenler ne yapmalı?
Can: Bizim gibiler evli olsa
da çapkınlıkları sürer gider.
Beni
beğenen başka kadınlar olmadan yaşayamam!
Serdar: Ben bunu “Sürekli
Doğrulatma Sendromu” diyorum.
Ben
yalnız kalmaktan korkarım!
Çapkınlığa
sığınırım.
Serdar: Evli ol samda,
yalnızlığımın ömür boyu olduğuna inanmışımdır.
Ben
dahil, kimse yalnızlıktan kaçamaz!
Evli
de olsam da, bekâr olsam da, değişmez!
Sevgilim
olsa da, olmasa da fark etmez!
Yalnızlıktan
kaçamam.
Yalnızlık
ömür boyudur.
Kemal: Çoğu zaman yalnız olduğumun
farkına varmam.
Bu
konuda kendimize yalanlar söyleriz! (1)
Can: Evliyken nasıl yalnız
hissederiz?
Bunu
konuşalım.
Kemal: Hepimiz dünyaya farklı
zamanlarda geliyoruz.
Farklı
kültürlerden, farklı ailelere mensubuz.
Farklı
dinlere inanıp, farklı eğitimler aldık.
Maddi
durumlarımız, işlerimiz farklıdır.
Hayat
tecrübelerimiz bize özel!
Böyle
bir kadınla evlendiğimi düşünüyorum da!
Sonunda
yalnız hissetmem çok normal!
Can: Âşık olduğumda yalnız hissetmiyorum.
Caner: O zaman başka!
Gene
de bu kısa sürer.
Bir
sevgilim varsa ortak kesişmeler olur.
Gene
de bu istisna sayılır.
Uzun
dönemde yalnız hissetmem kaçınılmazdır.
İstediğim
kadar âşık olayım, sevgili olsun fark etmez!
Evleneyim,
çoluğa, çocuğa, toruna, torbaya karışayım ne değişecek ki?
Günün
sonunda başımı yastığa koyarım;
Yalnız
olduğumu düşünürüm!
Serdar: Yapmam gereken bir
itiraf var!
Can: Ben de öyle! Er veya
geç bunu yapmalıyım!
Yalnız
olduğumu fark etmek zorundayım.
Yalnız
öleceğimden kuşkum yok.
Dünya
kurulduğundan beri değişmeyen tek gerçek bu!
Serdar: Bunu
kendime itiraf etmem, çok zor!
Kendime
palavralar ve yalanlar söylemek daha kolay ve güvenli!
Kemal: Ben bile, yalnız
öleceğim.
Tabiat
ve bizi yaradan yüce Rab’
bim in isteği
böyle!
Her
ölümden sonra isyan etmek istemiyorum.
Bu
boşuna!
Günler,
haftalar, aylar boyunca dövünmek istemiyorum
Bu
yararsız!
Can: Ölümün arkasında
kendimi paralamak benim tarzım değil!
Serdar: Ölümlü olduğuma inanmam
çok zor!
Benim,
dünyada yaşayan diğer insanlardan farkım ne?
Gene
de daha uzun yaşayacağıma inanırım.
Doğal
olarak, eşimin, çocuklarımın ve sevdiklerimin hiç ölmeyeceğine inanırım.
Hiç
ölmeyeceklermiş sanırım.
Bu
konuda kendimi sürekli yalanlar/palavralar söylemeyi sürdürürüm.
Caner: Oysa gerçek farklıdır.
Çoğu
kez ölümler habersiz kapıyı çalar.
Ölüm
vakitsizdir, erkendir.
Artık
o noktada herkes gibi ben de isyan ederim.
Bu
oldukça ilginçtir.
Aslında
kızdığım, zamansız ölüm değil!
Bu
konuda kendime söylediğim yalanlara isyan ediyorum!
Can: Sağlığım için bugün neler
yaptım!
Akıllı
Öfke' nin 10 Kanunu No.7
Sağlıklı
yaşayalım: Probiyotik Beslenelim. Bol Kahkaha atalım. 10.000
adım yürüyelim.
Alaturka
tuvalet kullanalım. Dijital detoks uygulayalım. Şükredelim ve
Dua edelim!
Her 5 saatte bir C vitamini alıyorum.
Her
derde devadır.
Can: Öfkeli olduğumda rahatlamak
sırımı paylaşayım.
İlk bulduğum tuvalete gider, aynanın
karşısında kahkaha patlatırım.
Kemal: Ben de, öncelikle C
vitamini alıyorum.
Stresim
azalır, bağışıklığım kuvvetlenir.
Nezle,
gribi olmam.
Her
türlü kansere karşı korunurum.
Yalnız
C vitamini vücutta depo edilmez.
Her
5 saatte 1 sıfırlanır.
Aman
dikkat…
Serdar:
Öfke durumunda, diyaframdan derin
bir nefes alırım.
Göğüsten
alınan soluk rahatlatmaz.
Soluğum
karından gelmeli.
Caner: “Rahatla”, “aldırma”
gibi sakinleştirici ve yatıştırıcı sözcüklerim var.
Onları
yavaşça, kendime tekrarlarım.
Bu
arada derin soluklar alırım.
Hayal
gücümü kullanırım,
Beni
rahatlatan bir deneyimimi anımsarım.
Kemal: Her sabah yoga yaparım.
Stres
içermeyen egzersizlerle, güne başlarım.
Kaslarımı
gevşetir, kendimi yatıştırırım.
Serdar: Buna benzer teknikleri gün
boyu tekrarlarım.
Stresli
ortamlarda daha rahat olmaya çalışırım.
Akıllı
öfke kanunlarını otomatik olarak uygulamaya çalışırım.
Kemal: Düşünce şeklimi değiştirmeye
çalışıyorum?
Caner: Öfkemin yönetiminden
çıkmaya çalışıyorum!
Geçmişte
öfkeli olduğumda çokça küfür ederdim.
İçimden
geçen duyguları yansıtırdım.
Kaba
sözcükler kullanırdım.
Çoğu
kez, düşüncelerimi abartırdım.
Dramatik
şekiller verirdim.
Artık
bunu yapmıyorum.
Can: Ben de öfke kolik duygularımı
bırakıyorum.
Daha
rasyonel duygulara geçtim,
Bundan
böyle, düşünme şeklimi tersyüz ediyorum.
Bunun
için gayret sarf ediyorum.
Örneğin,
“Eyvah! Her şey mahvoldu”, “felaket” “rezalet” vesaire benzeri yorumları terk
ettim.
Kemal: “Bu durum beni bunalıma
sürükleyebilir.
Beni
altüst edebilir.
Ancak
bu dünyanın sonu değil diyorum.
Öfkelenerek
ben bu durumdan çıkamam”
Böylesi
telkinlerde bulunmayı tercih ediyorum.
Serdar:
Kendim “Ölü Ozanlar Derneği Filmi” ndeki
repliği tekrarlarken buluyorum.
“Hepimiz
bir gün öleceğiz!
Solucanlara
yem olacağız!”
Ben
bile!
Can: Eşimle birlikteyken anı
yaşamaya çalışırım.
Akıllı Öfke' nin
10 Kanunu No.3:
Şimdiyi yaşayınız! ,
Keşke, Asla, Her
Zaman, Mutlaka Demeye son veriniz!
Ayrıca
kendimle veya yabancılarla konuşurken kelimelerime dikkat ederim.
“Asla”
veya “Daima” gibi sözcükleri dikkatli kullanırım.
Örnekliyorum;
“Sen
zaten benim söylediklerimi daima kulak arkası ediyorsun”.
“Bu
aptal makine hiçbir zaman çalışmaz” benzeri cümleler söylemekten kaçınırım.
Kemal: Çünkü bu tür cümleler
doğru değiller!
Sorunun
çözümüne katkı da sağlamıyor.
Kaldı
ki bu sözcüklerin tek faydası muhataplarının kalplerini kırmak.
Kişi
kendisini aşağılanmış veya dışlanmış hissediyor.
Sonuçta
yardım edeceği varsa bile etmiyor.
Akıllı Öfke' nin
10 Kanunu No.2:
Lütfen Kalp
Kırmayalım.
Öncelikle
Kendi Kalbimizi!
Yalanlara
Yer Yok!
Caner: İçimdeki öfke ile aklım
sürekli bir savaş halinde!
Can: Artık biliyorum!
Saldırgan/korkak/aptal
öfkeli davranışlarım çözüm üretmiyor.
Öfkemin
kendimi rahatlatmadığını fark ettim.
Tam
tersi kendimi daha kötü hissetmeme yol açıyor!
Serdar: Aksine Akıllı Öfke' nin 10 Kanunu çözüm üretir.
Böylece
öfkem aklımın kontrolüne geçer.
Aklımın
öfkeyi yeneceğine inanırım.
Çünkü
öfkenin kontrolüne girmem ölümcüldür.
Haklı
bir tepki olduğuna inanmam fark etmez.
Öfkeliyken
çok kısa bir süre içinde mantık dışına çıktığımı hissederim.
Kemal: Öfkelendiğimde, çevremden
adalet, övgü beklerim;
İşler
kendi istediğim gibi yürümeli!
Bunu
arzu ediyorum.
Bunlar
olmadığı zaman saldırganlaşırım!
Büyük
bir hayal kırıklığı yaşarım.
Sonunda
bu hayal kırıklığım patlar.
Giderek
saldırgan öfkeye öfkeye dönüşür.
Can: Aklımı nöbete sevk
etmeyi başardığımda işler düzeliyor.
İlk
aşamada öfkeli olduğumun farkına varıyorum.
Öfkenin
ilk işaretlerini tespit ederim
Saldırganlık
aşamalarına geçmiyorum.
Kendimi
frenliyorum.
Akıllı Öfke' nin
10 Kanunu No.3:
Şimdiyi yaşayınız!
Keşke, Asla, Her
Zaman, Mutlaka Demeye son veriniz!
Serdar: Öfke nöbetleri
geldiğinde, kendimi daha sık dinlerim.
Düzenli
olarak vücuduma yoğunlaşırım.
Fiziksel
belirtilerin bulunup bulunmadığını fark ederim.
Dişlerimi
veya yumruklarımı sıkıyor olabilirim.
Mideme
kramplar girebilir.
Yutkunma
zorluğu çekebilirim.
Dudaklarımı
ısırabilirim.
Kaşınma'
dığım halde sürekli olarak aynı bölgeyi kaşıdığım' ı fark ederim.
Caner: Belki sizler de
sinirlendiğiniz anları hatırlarsınız.
Öfkelendiğiniz
zamanları anımsayın.
Benimkine
benzer belirtiler sergilersiniz.
Caner: Öfkemizin gerçek
nedenini nasıl bulacağız?
Can: Öfkemin
gerçek nedenini keşfetmeyi öğreniyorum.
Şunu
öğrendim;
Bana
acı veren veya korku uyandıran duygularımın farkına varıyorum.
Onları
öfke maskesinin ardında gizlemeyi bıraktım.
Umutsuz,
korkak, çaresiz hissetmeyi kestim.
Suçlu,
yitik, terk edilmiş gibi görünmek bana göre değil!
Kemal: Öfke ile salgılanan
adrenaline kanmak tehlikeli buluyorum.
Bundan
kaynaklanan güçlülük hissinin beni aldatmasına izin vermiyorum.
Akıllı
Öfke' nin 10 Kanununa sarılıyorum.
Serdar: Çocukluktan beri
alışmışım.
Öfkelendiğimde
genelde sessiz, sakin olurum.
Öfkemi
içime atmaya eğilimliyimdir.
Can: Geçmişte yaşadığım öfke ve
bunalımları düşünüyorum?
Hayatımda
kaçamadığım bazı sorunlar oldu.
Onlardan
kaynaklandığını düşünüyorum.
Yaşadığım
öfke nöbetlerim akıllıca olmadığını öğrendim.
Tümünün
beni yanlış hedeflere yönelttiğini hatırlıyorum.
Kemal: Her sorunumun öfkesiz bir
çözümü olduğunu öğrenmek güzel!
Öfkelenip
bunalıma girmekten iyidir.
Çözümsüz
gözüken durumlarda olacaktır.
Akıllı
Öfke' nin 10 Kanunu hep işe yaramıştır.
Sorunları
en az riskle çözmeyi öğreniyorum.
Serdar: Öfke anında nasıl
iletişim kurmayı öğreniyorum.
Caner: Soğukkanlı ve sakin bir
iletişim kurmayı öğrenmem zaman alacak!
Sakin
konuşmalıyım.
Geçmişe
farklıydı.
Öfkelendiğimde
hemen sonuca odaklanırdım.
Anında
eyleme geçiyordum.
Sonrada
Keşke diye hayıflanırdım.
Can: Bende öyle! Sonuçların çoğu
doğru olmayabiliyordu.
Artık
çok ateşli bir tartışmanın içindeyken bir ara duraklıyorum.
Önce
sakin olmaya çalışırım.
Tepkilerimi
denetim altına alırım.
Aklıma
gelen ilk şeyi dile getirmem.
Diğerlerinin
söylediklerini dikkatlice dinlerim.
Ardından Akıllı
Öfke' nin 10 Kanunu na uygun davranırım…
Can: Eleştirilere ölçülü bir
mizah duygusu geliştirmeyi öğreniyorum.
Eskiden
eleştirilere tahammülüm yoktu!
Kemal: Bende Herkes gibiyim.
Eleştiri
karşısında savunmaya geçerim.
Artık
savunmamın saldırı haline dönüşmesine izin vermiyorum!
Önce
muhatabımın eleştirilerini açıklamasına izin vermek akıllıca oluyor.
Hatta
sorular sormaya çalışırım.
Ancak
öfkem tartışmayı rayından çıkartmamalı!
Buna
izin veremem.
Serdar: Sakin kalmam çok
önemli!
İletişim
kurduğumda işler, daha yapıcı bir yola giriyor.
Öfkeli
bir muhataba biraz mizah!
Yararlı
oluyor!
Caner: Benim yöntemim şöyle!
“Aptalca espriler”imin öfkeyi pek çok
açıdan yatıştırdığını gördüm!
Daha
dengeli bir perspektif kazanmaya başladım.
Örneğin
birlikte çalıştığımız kişiye öfkelendim diyelim.
Onu
tek hücreli bir yaşam formu olarak düşünürüm!
Espri
üretirim.
Bu stresli
bir ortamdaki gerginliği azaltır.
Can: Dr. Deffenbacher’ a
göre;
Esprili
yaklaşımlara dikkat!
Alaycı
olmamalı!
Kırıcı
espriler ters teper!
Buna
gayret edelim.
Deffenbacher,
“Kendisini aşırı ciddiye alan insanlar”
dan olmamızı önermiyor.
Ben
her koşulda haklı olamam.
Ara
sıra planlarım bozulabilir.
Buna
tahammül etmeliyim.
Kemal: Ben de buna katılıyorum.
Öfke
ciddi bir duygu!
Ancak
öfkeme eşlik eden duygular oluyor.
Sonradan
düşününce fikrim değişiyor.
Beni
güldürecek kadar gayri ciddi olabiliyor.
Kemal: Çoğu kez, öfkeli
ortamdan uzaklaşmam, iyi gelir.
Serdar: Bazen içinde bulunduğum
ortam beni öfkelendirir.
Sırtıma
yüklenen sorunlar ve sorumluluklar omuzlarımı çökertir.
Bende
kapana kıstırılmış duygusu uyandırır.
Bu
gibi durumlarda kendime bir mola veririm.
Stres
yüklü anlardan kaçarım.
Kişisel
kaçış planları yaparım.
Can: Örneğin işten eve
döndüm diyelim.
Kendime
şöyle derim;
“Evde yangın çıkmadıkça kimse benimle 15
dakika konuşmasın”
Kendime
soluk alacak bir zaman yaratmam lazım.
Bu
15 dakika bana her zaman iyi gelmiştir.
Çocuklarımın
taleplerini karşılık verebilirim.
Daha
büyük bir sabır gösteririm!
Kısacası,
her şeyi görmem! Her şeyi duymam!
Caner: Tartışmaların kavgaya
dönüşmesine izin vermem.
Yorgun
olduğum zamanlarda tartışmaya girmem.
Bu
anlarda tartışmalardan uzak duruyorum.
Akıllı Öfke' nin
10 Kanunu No.5
Öfkeye Karşı
Sünger Olmayalım.
Teflon
Olalım. Günde 10.000 karar hedefimiz Olsun.
Kemal: Bazı şeyleri göz ardı
ederim!
Serdar: Örneğin, çocuğumun odası
dağınık olabilir.
Aslında,
bu karımı öfkelendirecektir.
Yapılacak
şey bilirim.
Çocuğuma
şunu söylerim;
“Odanın kapısını kapalı tut”
Karıma
da şunu derim;
“Seni kızdıran olaylardan ve nesnelerden
uzak dur!”
Kendime
de şunu öğütlerim.
“Çocuğum nasılsa bir gün odasını toplar.
Eşim
de kendisine sinirlenmemesini telkin eder.
Eşimin
hedefi sükûnetini korumak olmalı!
Caner: Beni Öfkelendiren olay
ve kişilerden kaçınmaya çalışırım.
Buna
karşı alternatifler oluşturmaya çalışırım?
Can: Ben şöyle şeyler
yapıyorum;
İşe
gidip gelirken trafikten rahatsız oldum diyelim.
Farklı
yolları denemeye çalışırım.
Beni
öfkelendirmeyecek yeni seçenekler yaratırım.
Serdar: Genelde öfkemin doğal
dışa vurmaktan kaçınırım.
Şiddetli
bir tepki göstermem sorunu daha büyütür.
Gerçekte
öfkemin, tehditlere karşı doğal bir uyum tepkisi olduğunu bilirim.
Öfkem,
saldırıya uğradığım zaman mücadele etmemi sağlar.
Kendimi
savunmamı sağlıyor.
Bu
mağara döneminde yaşayan atalarımdan bana kalan genetik bir mirastır.
Cilalı
taş devrinden miras kalan, güçlü, çoğunlukla saldırgan bir öfke duygusuyla baş
etmeyi öğrenmek zorundayım!
Can: Öfkemin bu doğal hali, Tamamen
gereksiz değil.
Dolayısıyla
hayatta kalmamı sağlıyor.
Yaşamsal
bir önemi var.
Sorun
öfkemin aklımın önüne geçmesinde!
Kemal: Beni sinirlendiren, kızdıran
herkese saldıramamayı yavaş yavaş öğreniyorum.
Her
şeyi, herkesi fiziksel olarak yok edemeyeceğimi anlamak zorundayım.
Yasalar,
sosyal normlar ve sağduyu beni frenliyor.
Caner: Öfkemi ifade etmemem
daha büyük sorun!
Can: Öfkemi İfade etmem
gerekiyor.
Öfkem
başka sorunlara gebe olmamalı!
Pasif
-saldırgan davranışlarıma engel olmalıyım.
Öfkelendiğimde
kızdığım insanla akıllıca yüzleşmeyi öğrenmeliyim.
Dolaylı
yollardan ondan acısını çıkartmam hoş olmaz.
Hastalıklı
tepkilere yol açmak istemem.
Serdar: Zaman zaman, sürekli
alaycı ve düşmanca duygularla beslenirim.
Böyle
kişilik bozuklukları yaşadığım oldu.
Nadirende
olsa, yanımdakileri aşağıladığım olmuştur.
Tartıştığım
insanları eleştiren, alaycı yorumlar yaptığım anları hatırlıyorum.
Bu
huyumu bırakmayı çalışıyorum.
Çünkü
artık öfkemi yapıcı bir şekilde ifade etmenin akıllıca olduğunu anladım.
Böylece
sağlıklı ve uzun süreli ilişkiler kurmayı tecrübe ediyorum.
Kemal: Bazen öfkeme hâkim olamadığım
oluyor!
Serdar: Colorado Eyalet
Üniversitesi’nden,
Psikolog
Dr. Jerry Deffenbacher şöyle diyor;
"Bazı
insanlar ortalama bir insana göre daha çabuk öfkelenir.
Onlar
öfkelerini daha yoğun yaşarlar."
Kemal: Öfkemi sesli olarak dışa
vurmaya gayret ediyorum.
Gene
de, kronik olarak sinirli tanınmak istemem.
Öfkelenince
bir köşeye çekilip, somurtmak istemem.
Çok
nadir de olsa, eğer yalnızsam, şunu denerim;
Oturduğum
koltuktan kalkıp bağırırım.
"Artık
dayanamıyorum. Çok kızgınım çok!"
Bu kendimi
iyi hissettirir.
Can: Çabucak öfkelendiğim
anlar oluyor!
Sanırım,
engellenmeye karşı toleransım düşük!
Yapmak
istediklerimin engellenmesini sevmem.
Set
çekilmesine bana uymaz!
Sorunlarla
karşılaşmaya tahammül edemem.
Dahası haksızlığa
uğradığımı düşünürüm!
Öfkem
daha da büyür.
Akıllı
Öfke' nin 10 Kanunu No.9
Birbirimizi
Akıllıca Dinleyelim.
Empati
kuralım!
Amaç
kavga değildir.
Öfkenin
kök nedenini yakalayalım!
Örneğin
birisi yeni aldığım kıyafetimi, eleştirmemeli!
Bana
uymaz!
Büyük
bir tepki gösteririm.
Kemal: Çocukken ailemin öfke
sorunları var dı!
Serdar: Ara sıra büyük bir öfkeye
kapılırım.
Nedenlerinin genetik
veya fizyolojik kökenli olduğunu düşünürüm.
Çocukken
akranlarımdan daha sinirliydim.
Daha
alıngan ve daha öfkeliydim.
Fakir
bir ailede yetiştim.
Sosyokültürel
etki de olabilir.
Ailem
öfkeyi olumsuz bir duygu olarak algılardı.
Öfke,
depresyon veya diğer duygular yasaklıydı.
Açıkça
ifade etmem doğru karşılanmazdı.
Öfke
duygum kontrol altında tutulurdu.
Bunun
daha doğru olduğu öğretilmişti.
Çocukken,
öfkem ile nasıl başa çıkacağım öğretilmedi.
Kemal: Benim gibi, çok çabuk
öfkelenenler sorunlu ailelerden gelmiştir.
Nedeni
şiddet içeren, sevgisiz ortam olduğunu düşünürüm.
Kaotik,
duygusal iletişimin çok zayıf olduğu aile ortamı bende bu etkiyi yarattı.
Can: Hayatımda, öfkelendiğim
çok anlar oldu.
Diğer
insanlardan rahatsızlık duyduğum olmuştur.
Gün
içinde birçok kereler böyle duygular yaşardım.
Akıllı
Öfke' nin 10 Kanunu No.8
KAİZEN
Uygulayalım!
Korkularımızı
Unutalım.
Yaşam
Değerlerimiz için yaşayalım!
Serdar: Toplu taşıma araçlarında
kendisini sıkıştıranları dövenler var.
İş
yerinde eleştirildiği için şiddet kullananlar var.
Karısının
bir sözüne cinayet işleyenleri biliyoruz.
Bu
tür krizlerin nedeni yalan/palavra/narsizm
sarmalından saldırgan öfke davranışlarına yuvarlanmak olabilir.
Kemal: Öz denetim
egzersizlerinin faydalarını görüyorum.
Özdenetim
egzersiz güçlendirilebilir de…
Serdar: İradenizi
Güçlendirme eksersizlerim, mutluluk ve huzurumu arttırıyor.
Kemal: Kriminologlar ve
sosyologlar dikkatimizi çekiyor;
Özdenetimi
zayıf olan insanlara dikkat!
Fırsat
buldukları anda suç işleyebilirler,
Güney
Galler Üniversitesi’ nden Psikolog Thomas F. Denson
“Bu
bir dürtü” diyor.
“Özdenetim
ve saldırganlık arasında çok sıkı bağlar var.”
Caner: Öz denetim konusunda
bilimsel deneyler yapılmış.
Serdar: Kentucky Üniversitesi’nden
C.Nathan
DeWall,
Northwestern
Üniversitesi’nden
Eli
J. Finkel,
İnsanlarda
öz denetimi azaltan deneyler gerçekleştirdiler.
Deneklerin
önüne bir tabak kurabiye kondu.
Deneklerin
yememeleri tembih edildi.
Deneklerin
bir süre kendilerini frenleyebildiler.
Sonra
daha saldırgan bir tavır aldılar.
Kurabiyelere
saldırdılar…
Çünkü
deneklerin öz denetimleri zayıflatılmış oldu.
Çevreden
gelen herhangi olumsuz bir geribildirim karşısında zayıfladılar.
Daha
saldırgan bir tepki verdiler.
Kemal: Öz denetim, egzersiz
yoluyla güçleniyor.
Denson,
Piyano
deneyleri yapar;
Deneklere,
genel olarak kullanmadıkları ellerini kullanır.
İki
hafta boyunca daha sık kullanmaları istenir.
Sağ
ellerini kullanan denekler sol ellerini kullanır.
Denson
şöyle ilave eder;
Mouse
kullanmak, kahve karıştırmak, kapı açmak davranışlarını tersyüz
edenler özdenetimlerini güçlendirir.
Sorun
yaratmayacak işlerde kullanılmayan el ve ayakları kullanarak özdenetimi
güçlendiririz.
Saldırganlık
dürtülerimiz daha iyi kontrol ederiz.
Bir
diğer deneyde daha yapılır;
Aynı
denekler başka bir öğrencinin hakaretlerine -hafif ölçekte- maruz
bırakıldılar.
Öz
denetimlerini güçlendiren deneklerin hakaretlere çok fazla tepki
vermediği izlendi.
Kemal: Dijital detoks konuşalım?
Serdar: Amerika da ortalama
dikkat süresi 8 saniyeye düşmüş!
Sorumlusu
dijital aletlere bağımlılığımız olduğu söyleniyor.
Caner: Dijital bağımlılığımız
kitap okumamızı engelliyor.
Günde
kitap okumaya ortalama 1 dakikamız var.
Cep
telefonuyla konuşmaya 179 dakika ayırıyoruz. (3)
Kemal: Gene bir başka
araştırma var;
Türkler
cep Telefonu ile günde ortalama 2 saat 59 dakika geçiriyor.
Televizyon
karşısında ortalama 2 saat 14 dakika harcıyor.(4)
Kitap
okumak ihtiyaç listemizde 235. Sıraya gerilemiş!
Serdar: Dijital dünya;
internet, telefon, televizyon bağımlılığı bizi gitgide aptallaştırıyor!
Kemal: Yolda, trafikte,
çalışırken, okurken dikkatimiz dağılıyor, dikkat süremiz düşüyor.
Yerken,
içerken, sıç… arken, sevi. irken sanki başka alemlerdeyiz.
Elimizde
telefon ve internet varken, dikkatimiz dağılıyor, dikkat süremiz düşüyor.
Caner: Akşam eve geldiğimizde
geçiyoruz T.V karşısına!
Sabun
köpüğü dizileri izlerken alkol almış gibi uyuşuyoruz.
Yalan,
palavra, narsizm sarmalında öfke sarmalında boşluğa yuvarlanıyoruz.
Can: İncir çekirdeğini
doldurmayan futbol tartışmaları bizi uyuşturuyor!
Hiç
bir akılcı çözüme ulaşmayan tartışma ve açık oturumlar zihnimizi H-A-S-T-A
ediyor.
Serdar: Sonuçta daha az okuyoruz,
daha az bilgi ediniyoruz.
Gerçek bilgi sahibi olmadıkça,
sabit fikir sahibi oluyoruz.
Can: Ekran karşısında ne
kadar fazla zaman geçirirsek sorun o kadar büyüyor.
Farkındalık,
dikkat ve atiklik performansımız o oranda düşüyor!
Caner: Şöyle bir deney var;
Yoğun
bir ekran bağımlısının performans değerleri ölçülüyor;
24
saat telefon, bilgisayar, televizyon kullanan denekler izlenmiş!
Dijital
detoks uyguladıktan sonra tekrar ölçüm yapılmış!
Dikkat
performanslarında: % 5 den % 9 a yükselme.
Reaksiyon
hızı performanslarında: 40 saniyeden 25 saniyeye iyileşme!
Problem
çözme performansında: % 65 den % 84 artma olduğu görülmüş!
Durum
ortada…
Dijital
detoks, acil meselemiz!
Özellikle
çocuklarımız için!
Sizce
de öyle değil mi?
Devam edecek…
(1)Alain De Button” Aşk Zamanı”
(2) t24.com.tr/haber/7-maddede-ofkeyi-kontrol-etmenin-yollari,203679
(3) Posta gazetesi 18. Eylül 2017
(4) /www.123rf.com/photo_35001160_angry-bull-cartoon.html
(4) /www.123rf.com/photo_35001160_angry-bull-cartoon.html
(4) Hürriyet 20 Eylül 2017 doğan hızlan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder