(1)
Mahşerin Dört Öfkelisi; Kemal, Can, Serdar, Caner!
“Şeytan Üçgeni" konusunu
tartışıyor!
Serdar: Atlantik okyanusunda 500.000
mil karelik bir alan var.
Amerika’nın
Atlantik okyanusuna açılan güneydoğu sahillerinde esrarengiz bir bölge!
Miami,
Bermuda ve PUERTO RİCO sınırları içerisinde kalıyor.
Üçgen
şeklinde bir alan!
Okyanusun
bu kısmında yüzlerce gemi ve uçak enkazı bulunuyor.
Bunlar
son 100 sene içerisinde olmuş.
B-A-T-A-N gemi, düşen uçak ve kaybolan
insan sayısı 1000’lerle ifade ediliyor.
Kemal: Gelin beraberce bir
oyun oynayalım.
Varsayalım
ki insan zihninde bir “Okyanus”!
“Öfke gemilerimiz” zihin Okyanusumuz içinde hareket halinde
olacaktır.
Can: Sanırım Bermuda Üçgenine benzeri bir Şeytan
Üçgeni benzetmesine
geleceksin?
Serdar: Aynen! Zihin
okyanusumuz içindeki “Şeytan Üçgeni” ni tanımlıyorum;
Şeytan Üçgeni köşeleri Korkak,
Aptal, Saldırgan Öfke adalarıyla
çevrilidir!
Zihin
Okyanusumuzda
neler oluyor?
Gelin
konuşalım.
Caner: Gündelik rutin içinde
her birimiz yüzlerce karar vermemiz isteniyor.
Örnekliyorum;
Akıllı öfkem aktif olduğunda, örneğin araç
sürerken yaya geçidine adım atan bir yaya görürsem dururum.
Saldırgan öfkem aktif olduğunda, bana kırmızı
ışıkta yansa da, yayada görsem kırmızı ışıkta geçerim.
Kemal: Saldırgan öfke durumunda zihnimin Şeytan Üçgeninin içinde
olduğumu düşünürüm.
Serdar: Şeytan Üçgeni içinde kalma sürem
uzadıkça, davranışlarım otomatikleşmeye başlar.
Palavra,
yalan, öfke sarmalında gelgitler yaşarım.
Öfke
kolik davranışlarım, benim ve çevremin hayatını cehenneme çevirir.
Aklım
devreye girer. Otomatikleşen öfkeli davranışlarım azalır.
Akıllıca Dinleme’ye başlarım.
Empati yeteneğim devreye girer.
Serdar: Elbet otomatik vermemiz
gereken kararlar da vardır.
Başka
türlü hayatta kalamayız.
Örneğin
kırmızı ışıkta durur, yeşil ışıkta geçeriz.
Yalnız
birkaç kere kırmızıda geçip bir bedel ödemezsem, zihnimin şeytan üçgeni bunu
otomatikleştirmek ister.
Böylece
aklımı devre dışı bırakır.
Artık
trafik ışıkları ne yanarsa yansın geçemeye başlarım.
Kemal: Örnek veriyorum;
Ülkemizde
sosyal güvenlik kurumlarının açıkları devamlı tartışma konusudur.
Çevremde
sigortasız işçi çalıştıranlar var.
Çevremde
sigortalı çalıştıranının primleri ödeyenler var, ödemeyenler var.
Medyada
sık sık sigorta, vergi borçları hakkında af ve/veya ödeme kolaylıkları
çıktığını duyuyorum.
Can: Çevremde vergilerini
zamanında ödeyenler var, ödemeyenler var!
Oysa
kamuya ait borçlarını zamanında ödemeyenlere “Ret Edilemeyecek Bir Teklif” yapılabilir.
Serdar: Sorum şu, onlar bunu
neden yapıyor?
§
Borçlular,
kamuya borçlarının bir şekilde affa gireceğine inanıyor.
§
Borçlular,
borcunu zamanında ödemeyenlerin orta/uzun vadede kazançlı çıktığını düşünüyor.
§
Borçlular,
kendilerine “Ret Edilemeyecek Bir Teklif”
yapılmadığı kanısındalar.
§
Borçlular,
işlerinin bozuk olmaları nedeniyle ödeme yapamadıkları yalanını kendilerine
söyler dururlar.
§
Borçlular,
sigortasız işçi çalıştırmanın ve/veya vergi kaçırmanın ahlaken bir sorun
olmadığına inanırlar.
§
Borçlular,
kamu hakkı ve/veya kul hakkı yemenin inançlarına bir zarar vermediğini düşünür.
Caner: Tüm yukarda saydıklarım
kendi kendine yalan söyleme hastalığı değil midir?
Bu
insanlar, kendi kendine palavra sıkanlar sayılmaz mı?
Bu
insanlar, kendilerine söyledikleri bu yalanlara ve palavralara acaba neden
inanırlar.
Bu insanlara
yalancılar ve palavracılar diyebilir miyiz?
Kemal: Aslında kamu bu tür
yalancılara/palavracılara ret edilemeyecek bir teklif yapabilir;
§
Anayasaya
bir madde eklenerek, vergi, prim borcu yapılandırma veya aflarının
kaldırıldığını duyurur.
§
Kamuyu
zarara uğratan kim olursa olsun ertelemesiz hapis cezası getirilebilir.
§
Kul
hakkı/ kamu hakkı yiyenlerin teşhir edilmesini sağlayacak yasal düzenlemeler
yapılabilir.
§
Bu
tür yollara sapanların kendi ve yakınlarının servetlerinden olası kamu
zararları tahsil edilebilir.
§
Whats
app ücretsiz ihbar hattı getirilir. Kamu zararına neden olanları ihbar edenlere
yapılacak tahsilatın % 10 ‘ u ihbar ikramiyesi olarak ödenebilir.
Serdar: Kendim de bir yalancı/palavracı
olabilirim!
§
Kişilik
bozukluklarım oluyor.
§
Narsist
olabiliyorum!
§
Asosyal
kişilikli olabilirim
§
Çocukluk
dönemimde yaşadıklarımdan etkilenmişimdir.
§
Histerik
kişilik yapım yok diyemem.
§
…
Caner: “Akıllı Öfke' nin 10 Kanunu” uyguladığımızda
yalanlar/palavracılar
kendilerini ele vereceklerdir.
§
Bu
sayede onları daha kolay tanırım, onlar toplumda oldukça yaygındır.
§
Onların
basit ve gereksiz yerlerde yalana ve/veya palavralarını çıkartabilirim
§
Bu
sayede yalanları ve palavralarıyla beni kandıramazlar.
§
Gelişigüzel
söyledikleri yalanları ortaya çıkartabilirim, olası planları günyüzüne çıkar.
§
Böyle
kişilerin eşleri, arkadaşları, aileleri, sevdikleri kişilere zarar
vermelerini önlerim.
§
Yalan
ve palavraları ortaya çıktığında olası saldırgan/korkak/aptal öfke
davranışlarından kendimi koruyabilirim.
Can: Aslında kendim de yalancı ve
palavracılıktan kurtulmuş değilim.
En
küçük imada orantısız tepki gösterdiğim çok olmuştur.
Serdar: Yalancı ve
palavracıların bazı özelliklerinden kurtulabilmiş değilim.
Kemal: Bende kendime
"çok önemli biri" olduğumu sürekli tekrarlayıp durmuşumdur.
Her
önemli insan gibi kendi zamanımın da değerli olduğunu düşünürüm.
Benim
dışımdaki insanların ise önemsiz ve zamanları da değersiz olduğu düşüncesi
kafamda döner durur.
Can: Biri bana yalancı veya
palavracı olduğum gerçeğini hatırlatma veya ima durumunda ise şoka girerim.
Böyle
anlarda kendimi Şeytan üçgeni içinde saldırgan davranışlar içinde bulurum!
Bu
davranışlarımı fark ettiğimde “Akıllı Öfke'
nin 10 Kanunu” nu
hatırlar, kurtulmaya çalışırım.
Caner: Bende çoğu zaman, ortalama
bir vatandaş gibi bir trafik canavarını şikâyet etmeye üşenirim.
Kendimi
“Öğretilmiş Çaresizlik Sendromuna” içinde bulurum!
O
anda Aptal öfke davranışı sergilediğimi fark ederim.
Kendimi
değersiz hissederim.
Bilinçaltımda
yalancı/palavracı trafik canavarlarına "helal olsun" dediğimi fark
ederim.
Bu
olaylar çoğaldıkça, korkak öfkem sürekli bilinçaltımda birikir.
Sonunda
bir gün öfkem dışarı taşarak saldırganlaşırım. Trafik canavarları arasına bende
katıldığım anlar olur.
Böyle
anlarda;
“Akıllı Öfke'
nin 10 Kanunu” nu hatırlar, kurtulmaya çalışırım.
Serdar: “Akıllı Öfke'
nin 10 Kanununa evde, işte, okulda ve özellikle trafikte kullanmaya
çalışırım.
Davranışlarımın Şeytan
üçgeni nden etkilenmesini böyle önlerim.
…
Mahşerin Dört Öfkelisi; Kemal, Can, Serdar, Caner!
“Palavra Aşk" konusunu
tartışıyor!
Serdar: Can, şimdi hatırladım.
Seninle
ortak bir anımız geldi aklıma.
Arkadaşlar
da öğrensin.
Unuttuğum
olursa tamamlarsın.
Can: Bende merak ettim
şimdi.
O
kadar çok ortak anımız var ki!
Serdar: Dinle
bak; Yıl 1999!
2
yıllık gemi mühendisi olarak tersanede çalışıyorum.
Avcılar
sahildeyiz, kafe’ ler cıvıl, cıvıl!
Beraber
çay içerken, bir yandan 2 güzel kızı kesiyoruz.
Hava
sıcak, kahve içiyorlar.
Biri
çok güzel, diğeri ise fena değil!
Can’la kızları paylaşıyoruz.
Sarışın
olan bana düşüyor.
Az
sonra, kızların yanında bir masa boşaldı.
Müsaade
istedik.
Anında
damladık.
Kızlar
kıkırdıyor.
Can’la 2 limonata söyledik.
Serdar (Tanışmak için elimi
uzattım): Merhaba!
Ben Serdar, arkadaşım Can,
beraber oturmak yalnız oturmaktan iyidir.
Diğer
kız(Elini uzatıyor): Ben Ayten, kuzenim Necla.
Umarım
beraber eğleniriz, çok canımız sıkılıyor!
Can: Merhaba ben Can, ilk
fıkra benden, adamın biri…
O
gün gırgır, şamata, kahkahanın bini bir para geçiyor!
Anlayacağınız
iyi eğlendik!
Ayten’le iyice yakınlaşıp,
telefonunu aldım.
Aradan
3-4 gün sonra aradım, görüşmek istedim.
Anlaştık.
P..rla
V..sta (AVM) da buluştuk.
Gırgır,
şamata, oradan, buradan laflıyoruz.
Serdar: Canım,
burada otur, otur, nereye kadar!
İkimizde
sıkıldık.
Kaldı
ki, senden hoşlandım!
Sen
de hoşlandım biliyorum.
Hadi
gel bana gidelim, balkonda mangal yaparız!
Müzik
dinleriz, hem yaşadığım mekânı görürsün!
Kemal: Akıllı Öfke
Kazansın!
Kanun 6: Güler
Yüz, Güzel Duruş, Güzel Söz gösterelim. Güzel Enerji gönderelim
Anlatılan
duruma uygun bir kanun diyebilirim!
Serdar
bu kanununu ihmal ediyor.
Ayten'e
güzel enerji gönderemiyor!
Ayten: Bu ne terbiyesizlik,
ben günübirlik bir kız mı sandın?
Beni
sokakta gördüğün kızlarla karıştırdın.
Vur
-kaç peşindeysen
başka kapıya, ben kalkıyorum.
Sana
iyi günler.
Her
kuşun etinin yenmeyeceğini de böylece öğrenirsin.
Ayten kalkar!
O
kızgınlıkla masayı terk etti.
Arkasından
bakakaldım.
Boşuna
dememişler “keskin sirke küpüne zarar diye”!
Bende
kalkarken gözüm masaya takıldı.
Ayten cep telefonunu
unutmuştu.
Gittiği
yöne son sürat arkasından koşarak yetiştim.
Serdar: Ayten Hanım, bir şey unutmadınız mı?
Bir eksiklik duymuyor
musunuz?
Ayten(Şaşkınlık ve kızgınlık dolu
fırlatır) Gene ne var?
Serdar: Hiç, sadece telefonunu
unutmuşsun, buyur!
Ayten: Oh, sahi ya, çok
teşekkür ediyorum.
Bu
günlerde çok dalgınım, seni de yordum.
Seni
arayacağım,
tekrar teşekkür ederim.
Sonraki
günler beklemekle geçti.
Özellikle
aramıyorum ki bana ilgisini ölçeyim.
O
sıralar, Florya’ da Can’la ortak bir evimiz var!
Sevgili
yaptığımızda takılıyoruz.
Onun
dışında anne, babamızın yanındayız.
Ekmek
elden su gölden misali!
Rahatımız
yerinde!
Nihayet
beklediğim telefon geldi.
Bir
Cuma günü iş çıkışı servisteyim!
Telefonum
çaldı, arayan Ayten’ di;
Ayten:
Serdar nasılsın,
akşam 9 gibi P..rla V..sta’dayım.
İşin
yoksa gel, anlatacaklarım var, bay!
Serdar: Tamam. Canım.
Görüşürüz.
Akşam
Ayten’le baş buluştuk,
Hayatını
anlatmaya başladı;
Kemal: Akıllı Öfke
Kazansın!
Kanun 8: KAİZEN(8*)
Uygulayalım! Korkularımızı Unutalım.
Yaşam Değerlerimiz için yaşayalım!
Anlatılan
duruma uygun bir kanun diyebilirim!
Ayten Ercan’la korku odaklı
evliliğini ve boşanmasını anlatıyor!
Ayten: Köklü ailelerden birini
oğluyla(Ercan) evlendim.
21
yaşındaydım, görücü usulü bir evlilik gibiydi.
Daha
evlendiğimizin ertesi günü sorun çıktı!
Ben
ne yaptım demeye başladım.
Eşime
şunu söylüyorum;
“Beni
affet ama evlilik bana göre değilmiş.
Sana
karşı şu an, hiçbir şey hissetmiyorum” deyiverdim!
Eşim
çok kızacak sanmıştım.
Sağ
olsun, eşim beni anlayışla karşıladı.
1
hafta sonra yatakları ayırdık.
Ayten: O günden sonra bende bir
korku oluştu.
Yatak
odasının kapısını kilitliyordum.
Evde
kimse olmasa da fark etmiyor.
Ne
çare ki, ikimizde ailelerimizden çekiniyoruz.
Gerçeği
gizledik.
Çok
değil 6 ay sonra gizlice boşandık…
Boşansak
da, aynı evde kalmayı sürdürdük.
Boşanmamız
bizimle sır kaldı.
Bu
arada bir petrol şirketinde işe girdim.
Patron
(Seyfettin Bey) ailemi de tanıdığından zorluk çekmiyorum.
Muhasebe,
defterler, çek, senet derken imza yetkisi aldım.
Patron
tüm sorumluluğu bana yıktı.
Yüklü
bir maaşım ve şirket arabam oldu.
Ayten devam ediyordu;
Eşimin
ailesinin durumu iyiydi, çalışmayı pek sevmezdi.
Beni
de kaybetmek istemiyordu.
Günleri
evde yemekleri hazırlardı.
Bir
gün ona karşı duygularım değişir diye boşa bekledim.
Olmadı.
Her
fırsatta beni hediyelere boğmasından bıkmıştım.
Gene
de bir şey değişmedi.
Ne
yazık ki hepsi boşunaymış.
Eski
eşim bana göre iyi bir insandı.
Gene
de aramızdaki duvar yıkılmadı.
İçimde
hiçbir his olmadan günler, haftalar, aylar geçti.
Günler
geçti, mevcut durumu sürdürmem imkânsızlaştı.
Kimseye
de söyleyemedim.
Yaşadıklarımda
bilinçaltımda birikti.
Unutkan
ve dikkatsiz biri oldum.
Ayten devam ediyordu;
Kardeşim İlhan’
layız.
Hasta
halamı ziyarete gidiyoruz.
Ben
direksiyondayım, yer otoban, hızım:140 civarı.
Birden
gözüm karardı.
Ayağım
frene gitti.
Sonrasını
hatırlamıyorum,
Gözümü
açtığımda araba takla atmıştı.
İlhan (Sesleniyor): Abla iyi
misin?
Ben: İyiyim, ne oldu, kaza mı
yaptık?
İlhan ambulansı aradı.
Ambulans
geldi. Bizi acile götürdüler.
Allah’tan sadece birkaç sıyrıktı.
Hastanede
rutin tetkikler sonrası taburcu olduk.
Olayı
kimseye anlatmama kararı aldık.
Kardeşim
benim dikkatsizliğimden pirelenmişti.
İlhan: Abla, sende uzun
zamandır bir tuhaflık var.
Evde
ters giden bir şeyler mi var?
Ben: Dayanamayıp ağlamaya
başlıyorum.
Ayten anlatmayı sürdürüyor;
Tüm
yaşadıklarımı, olanları ve 2 yıl evvel boşandığımızı anlattım.
Artık
daha fazla saklayamadım.
Sen
bir şekilde annelere söylersin, ben korkumdan söyleyemem.
İlhan: Canım ablam, keşke bana
ilk günden söyleseydin.
Biliyorsun,
ben hep senin yanındayım.
Sen
merak etme, ben annelere söylerim.
Artık
daha fazla o evde durmana da gerek yok.
Sana
güzel bir ev bulalım, kısa zamanda unutursun.
Serdar:
(Ağlamam bir
türlü kesilmiyor): Sağ ol, canım benim.
İyi
ki varsın, eşimle boşanırken evlerinden birini bana bıraktı.
Orada
da oturabilirim, sorun yok!
Can: Akıllı Öfke
Kazansın!
Kanun 4: Güç
Sarhoşluğundan Kurtulalım!
Tüketim Sarhoşluğundan Ayılalım!
6 S Uygulayalım
Anlatılan
duruma uygun bir kanun diyebilirim!
Ayten
yeni işinde ilgili kanuna uygun davranmaz.
Patronunun
onu bir tüketim sarhoşu yapmasına izin verir!
Ayten konuşmasını sürdürür;
Bu konuşmadan
sonra 2 yıl daha geçmiştir.
Bu
arada avcılarda bir ev ve Marmaris’te bir yazlık almıştım.
Maaşım
çok iyi,
patron yıllık kazançtan prim de veriyordu.
Yalnız
eksik olan bir şey vardı.
Hiçbir
erkeğe karşı bir şey hissedemiyorum...
Evlendiğimden
bu yana, kaç erkek oldu.
Sıfır
elektrik!
Hayatımda
beni seven, benim sevebileceğim bir erkek yok mu?
Ayten, Serdar'a döner;
"Belki
de bu sensindir!"
Yalnız
ruhum çok yaralı ve çok kırılganım çok.
Önce
yaralarım iyileşmeli!
Beni
anla ne olur!
Yapabilir
misin?
Serdar, Ayten’in anlattıklarını
sözünü kesmeden dinlemiştir.
Ellerini
Ayten’in ellerinin üzerine koyar.
Ufak,
beyaz, narin elleri var diye düşünür.
Hiç konuşmadan
bir süre öylece kalırlar.
Serdar “ bu kız beni seviyor”, ben
de onu.
Öyleyse
daha sevecen olmalıyım diye aklından geçirmektedir.
Serdar: Canım sahile inelim,
temiz hava alırız, kafamız dağılır.
Ayten: Olur, bir tanem.
Benim
arabayla Sarayburnu yolundayız, temiz hava iyi geldi.
K..lyon
otel civarı!
Birden
otelin roofu aklıma geliyor.
Direksiyonu
otele kırdım.
Ben: Canım tebdili
mekânda ferahlık vardır derler, birazda burada takılalım.
Ayten: Bu gece farklı şeyler
yapalım.
İçimden
çılgınlık yapmak geliyor, her şeye varım.
Az
sonra roof’ tayız, 2 alkolsüz kokteyl masamızda!
Ayten geçmişle ilgili kopuk,
kopuk şeyler anlatıyor.
Duygusal
anlar, manzara müthiş!
Dolunay zamanı, gökyüzünde
yıldızlar geçit töreninde!
Denizin
iyot kokusunu ciğerlerimize çekiyoruz.
Barda
uzun saçlı bir genç hem çalıyor, hem söylüyor;
“Olmasa
mektubun/ yazdıkların olmasa!
Kim
inanır senle ayrıldığımıza…”
Ayten’i dansa kaldırıyorum,
vücutlarımız temas ediyor!
Yüzü
omzumda, saçları boynumda, çokça göz göze geliyoruz.
Parçanın
büyüsü, aramızdaki elektrik, aşka susamışlık!
İçmeden
sarhoşuz, parça bitti, oturduk.
Canım
5 dakika diyerek masadan kalktım.
Otelin
resepsiyon ’ununa vardım.
Denize
bakan balkonlu bir oda tuttum.
Geri
döndüm.
Ayten “ne yaptın” diye sordu.
Cebimden
oda kartını çıkardım.
Ayten: Beni hiç anlamıyorsun.
Hayatımda
bir erkeğe hazır değilim.
Serdar: Canım, isteğim sadece
sana sarılıp film seyretmek.
Sıcaklığını
hissedeyim, saçlarını okşayayım!
Sabah
yanında uyanma arzum, kötü bir şey mi?
Ayten bir süre konuşmadı, somurtuyor,
gözlerini kaçırıyordu.
Serdar: Canım bu kadar üzülme,
gidip odayı iade ederim.
Ayten(Masadan kalkıp koluma giriyor):
Canım belki de böylesi daha iyi!
Olanda
hayır vardır!
Benim
içinde değişiklik olur, Madem yer ayırtın, gel çıkalım!
Caner: Akıllı Öfke
Kazansın!
Kanun 3: Şimdiyi
yaşayalım! Keşke, Asla, Her Zaman, Mutlaka Demeyelim!
Yaşanılan
ortama uygun bir kanun diyebilirim!
Az
sonra odadayız. Balkon keyfi, deniz tablo gibi!
T.V
de Soft bir müzik, Ayten duşa giriyor.
Çıkınca
ben girdim!
Hava
sıcak, ikimizde bornozlayız.
Yıldızların
altında, baş başa kaldık!
Aniden
bir yaz yağmuru sürpriz yaptı, ardından sağanağa döndü.
Şimşekler
çakıyor, gök gürlüyor, derken elektrikler de gidiverdi.
Yıldızlar
ve ara sıra çakan şimşeklerin aydınlığında kalakaldık.
Birden
şiddetli bir şimşek çakıyor.
Ayten çığlık atarak bana sarıldı.
Sırtındaki
bornoz yere düştü.
Sevişiyoruz.
Caner: Akıllı Öfke
Kazansın!
Kanun 2: Lütfen
Kalp Kırmayalım.
Öncelikle Kendi Kalbimizi!
Yalanlara Yer Yok!
Yaşanılanlara
uygun bir kanun diyebilirim!
Böylece,
hayatımda Ayten’ li günler başladı.
Günler,
günleri kovaladı.
Bir
akşamüstü işten yeni gelmiştim!
Anneciğim
sofrayı hazırlarken telefonum çaldı. Arayan Ayten’ di.
Ayten: Aşkitom, kuzenim Türkan ve
sevgilisi İsmet yanımda!
Gel
seni tanıştırayım.
Gölet
kafedeyiz!
Serdar:
Tatlım gelmez
miyim? Duş alıp çıkıyorum.
1
saat sonra hep beraberiz, gırgır, şamata!
Kahkahalar
masamızdan komşu masalara yayılıyor.
Serdar:
Açsınızdır,
haydin gidip bir şeyler yiyelim?
Az
sonra, Bakırköy G..lik’ e vardık.
Ayten’le
ben içki sigara içmiyoruz.
Türkan geveze biri!
Eskilerden
anlatıyor.
Türkan: Bana soracak olursanız,
sizin ilişkiniz yürümez!
Ayten’i tanırım, zevkleri
farklıdır.
Uzun
süre beraber yaşadık.
Haftada
en az 3-4 kere gecelere akar!
Yoksa yaşayamaz.
FOX,
X-Large kulüplerinin dili olsa da konuşsa!
Her
gece eğlencenin dibine vururduk.
Ah
ne günlerdi.
Türkan: Değil mi kız? Neden hiç
konuşmuyorsun?
Ayten:(Gayet sakin): O
zamanlar gençtik, bizden geçti artık.
Türkan(Bana dönüyor): Bir kere
Türkan esmer, uzun boylu, Sakallı, bıyıklı erkek sever.
Erkek
dediğin vahşi, vahşi görünümlü olmalı.
Sen
onun tipi bile değilsin.
Konuşma
nereye varacak diye bekliyorum.
İsmet: Aşkım çok konuşuyorsun.
Bak Serdar’
ı kırıyorsun, onlar birbirini beğenmiş,
Hem
çok efendi bir arkadaş.
Haksızlık
etmiyor musun?
Kemal: Akıllı Öfke
Kazansın!
Kanun 5: Öfkeye Karşı
Sünger Olmayalım, Teflon Olalım,
Hedefimiz: Her gün 10 Bin karar olsun.
Serdar öfkeye karşı teflon olmayı başarıyor. 10 Puan!
Konuşmalardan
dehşet içinde kalmıştım.
En
çok da Ayten’in ağzını açmaması beni delirtti.
İçimden
bir tekmede masayı devirip, çıkıp gitmek gelmişti.
Gene
de mantığım galip geldi.
Kendime
“oğlum sakin ol” dedim.
Bakalım,
sonu nereye varacaktı.
Sabır,
sabır, sabır telkinleriyle dişlerimi sıktım.
Türkan bu sefer de İsmete
döndü.
Yüksek
sesle konuşmasına devam etti:
Sen
de kim oluyorsun, bana akıl veremezsin!
Tüm
erkekler hepiniz aynı şeyin peşindesiniz!
Tek
istediğiniz bizimle yatmak.
Artık
“kaşarlandık”.
Serdar’la
Ayten yürümez diyorum,
İşte
o kadar, ister alının, ister alınmayın.
Zaten
yakışmıyorsunuz.
Baksana
erkek dediğin uzun boylu, kalıplı olmalı!
Ayten, Serdar’dan daha uzun, bak
buraya yazıyorum!
Ben
Ayten’i tanıyorsam bu ilişki 1 ay sürmez, biter.
O
gece buna benzer ipe sapa gelmez konuşmalarla noktalandı,
Gece
bitene kadar kendime hâkim olmam mucizeydi.
Beni
hayrete düşüren Ayten’ di!
Ayten’in
beni çıldırttı!
İnadına
sustu!
Ayrılırken
önce onları, sonra Ayten’i evine bıraktım.
Hatta
ayrılırken “hiçbir şey olmamış gibi” öpüştük.
Ayten
yolda susmaya devam etti.
Kendisi
ve benim hakkımda o sözler söylenmemiş gibiydi!
Tek
kelime etmedi, gece böylece sonlandı.
Eve
geldiğimde suratım öyle karışmıştı ki;
Anacığım
telaşlandı!
Annem(Nebahat): Oğlum sorun mu
var?
Kalbi
kırılan Serdar Annesinin(Nebahat) dizlerinde ağlamaya başlar!
Sinirlerim,
boşalmıştı. Hem ağlıyor, hem anlatıyorum:
Serdar: Anne, kırk yılda bir
kızdan hoşlandım.
O da
bana bunların yapılmasına ses çıkarmadı?
Annem: Oğlum anlattığın
kadarıyla bu kızdan sana hayır yok.
Hem
benim oğlum, filim artistlerinden yakışıklı.
Sana
kız mı yok?
Ben: Anacığım öyle diyorsun da,
gönül bu!
Aka
da konar, b.ka da” değil mi?
Anlaşılan
benim ki aka konmamış.
O
günden sonra hiç aramadım.
Ayten’in
beni aramasını bekledim,
4
gün geçti, ofisteyim, telefonum çaldı.
Tanımadığım
bir kız sesi, açıyorum!
Merhaba,
ben Türkan, içimden kim bu kız diye geçirdim.
Aniden
Ayten’le aramızı bozan kadını sesinden tanıdım!
Caner: Akıllı Öfke
Kazansın!
Kanun 10:
Dosta/düşmana çözüm odaklı iletişim sunalım,
Dosta/düşmana çözüm odaklı iletişim sunalım,
Ret edilemeyecek bir teklifimiz olsun,
Kazanan Akıllı öfkemiz olacaktır.
Yaşananlara uygun bir kanun olduğunu düşünüyorum.
Serdar Türkan’ a Ret Edemeyeceği Bir Teklif Yapıyor!
Türkan(ağlıyor): Serdar bey, lütfen
beni affedin.
Çok
içince neler saçmaladım bilmiyorum.
O
gece ağzımdan çıkanları inanın hatırlamıyorum.
Çok
kötü şeyler söylemişim.
Ayten’le İsmet bir,
bir anlattılar.
Aman
ALLAH’ ım ben neler söylemişim.
O
geceden beri Ayten evden çıkmadı.
Sürekli
ağlıyor, izin verin, ayaklarınıza kapanayım.
Lütfen
benim yüzümden Ayten’le ayrılmayın.
Tekrar
bir araya gelin!
Bana
ne ceza verirseniz verin, razıyım.
Serdar:
Bak Türkan hanım!
Kulaklarını
aç da, beni iyice dinle.
O
gece yalnız olmadığımız için ağzımı açmadım.
Bir
daha benim bulunduğum ortamda seni görmeyeyim!
Bana
telefon edersen!
Olmadı
Ayten’in yanında seni görmeyeyim!
Yoksa
seni öyle bir yaparım ki!
İnsan
içine bir daha çıkamazsın.
Son
olarak telefonu kapatmadan sana bir iyilik yapayım,
Yanındaki
İsmet denilen çocuk var ya!
Senin
hayatında görüp göreceğin tek düzgün adam o.
Ya
onunla evlenirsin.
Yada
sokaklara düşersin.
Artık
ayağını denk alırsın veya almazsın.
Tercih senin!
Aradan
yıllar geçince Türkan İsmetle evlenecekti.
Sonrasında
sözümü dikkate aldığını öğrenince haklı çıktım.
Cevaplamasına
fırsat vermeden telefonu yüzüne kapattım.
Ayten’in
telefonunu çevirdim.
Bir
saate kadar evde olacağımı, ayrılmamasını söyledim.
Kemal: Akıllı Öfke Kazansın!
Kanun 8:
KAİZEN Uygulayalım!
KAİZEN Uygulayalım!
Korkularımızı Unutalım,
Yaşam Değerlerimiz
için yaşayalım!
Yaşananlara uygun bir kanun
olduğunu düşünüyorum
Serdar bu kanuna ters davranarak, Ayten'i affediyor!
Serdar: Yarım saat sonra Ayten’in
kapısındaydım.
Karşımda
gördüğümde onu ne kadar özlediğimi fark ettim.
Saçı
başı darmadağınık, makyajsız, altında bir kısa şort vardı.
Aniden
öpücüklerden yüzüm gözüm sırılsıklam oluyor.
Ayten
kaçacakmışım da bırakmak istemezmiş gibi sımsıkı sarılmıştı.
Kemiklerimi
kırılacağından korktum.
Ayten
bir yandan ağlıyor!
Bir
yandan neremi bulursa öpmeye çalışıyordu.
“Seni
çok seviyorum,
Ne
olur beni bırakma diye de yalvarıyordu”.
Bu
duygu seli karşısında bende kendimi bıraktım.
Üstelik
çok da özlemişim, üstümüzdekileri yırtarcasına çıkarttık.
Oracıkta,
yerde, halının üstünde seviştik.
Sevişmemizde
az şehvet, biraz aşk, biraz hasret vardı!
Çokça
da burukluk hissettik, ikimiz de.
Biraz
sonra kendimize gelmiştik.
Bir
daha Türkan’la görüşürse kendisini bırakacağımı söyledim.
Hayatındaki
tüm gerçekleri tek, tek yeniden anlatmasını söylüyorum.
Ayrıldıktan
sonra hayatına kim girmişti?
Diye
defalarca sordum.
Anne,
babasının üstüne yeminler etti.
Benden
başka hiçbir erkeğin girmediğini söyledi.
Ben
de inandım.
İkna
oldum.
Yeniden
başlamak gerekir bazen!
Bizde
öyle yaptık.
Gene
eskisi gibi, el ele göz göze olduk.
Aşkımız
kaldığı yerden tekrar alevlendi.
Yalnızca
bu defa daha bir tutkulu, daha göz önündeydi.
Günler,
haftalar, aylar böylece akıp geçer!
Artık
sırası gelmişti.
Hiç
ummadığı bir andı!
Herkesin
içinde, bağıra, çağıra Ayten’
e evlenme teklif ettim.
Oda
sevinçten çılgına dönerek boynuma sarıldı.
Her
zamanki gibi ağlaya ağlaya, evet diye bağırdı.
Sonrası
bildiğiniz malum şeyler!
Konuyu
anneme açıyorum.
Anneciğim
hiçbir zaman Ayten’i pek sevememişti.
Gene
de oğlum geçinecek olan sensin dedi.
“Sen
istiyorsan, bize senin yanında olmak düşer.”
Hazır
olduğunuz zaman bizde gider usulüne göre kızı isteriz.
Yeter
ki siz mutlu olun diyerek gönlümü aldı.
Aradan
günler geçti.
Ayten
haftaya Samsun’da düğünleri olduğunu söyledi.
Gitmek
için iznimi istiyordu.
Annesiyle
gidecekmiş.
Teyze
oğlu evleniyormuş da!
İstersem
gelebileceğimi de eklemeyi ihmal etmiyor.
Ben
çalışıyorum, işler de yoğun, nasıl giderim?
Birde
aramızda nişan bile yok, ne sıfatla yanında olurdum.
İzin veriyorum.
Tek
şartım var;
Türkan’la
yan yana gelmeyecekti.
Konuşmayacaksın,
hatta selam bile yasak!
Ayten
kabul ediyor.
Sevinçten gene öpücüklere boğuldum.
Kemal: Akıllı Öfke Kazansın!
Kanun 2:
Lütfen Kalp Kırmayalım.
Lütfen Kalp Kırmayalım.
Öncelikle Kendi Kalbimizi!
Yalanlara Yer Yok!
Ayten bu kanuna uygun
davranmaz, yalanlarına devam eder.
Ayten
söz vermiştir; Türkan’la konuşmayacaktır. Artık Yalana yer yoktur!
Diyeceksiniz
ki. Samsun’da düğün var!
Orda
olanlardan nasıl haberin olacak?
Bu
konuda Allah’tan şanslıyım.
Ziya
diye bir arkadaşım vardı.
Ayten’ler
in uzaktan akrabası!
Ziya
benim de mahalleden arkadaşımdır.
Ayten
bilmiyor. Ziya’dan rica ediyorum.
Ayten
Türkan yakınlaşması olursa bana bildirecek.
Yapabilirse
de fotoğraflayacaktı.
Ayten
için test zamanı, aşkımız içinde!
Bekleyip
görecektik.
Yalansız
bir hayat ne kadar mümkündü?
Düğün
sürecinde, Ziya, Samsundan beni aradı.
Köy
düğünü kına gecesi, düğün, yemek vesaire olanları detaylıca anlattı.
Kına
gecesi ertesiydi!
Sonrasında
Ayten’le konuşup, Türkan’ı sordum.
Ayten: Aşkım, Türkan yanaşmak
istedi de selam bile vermedim.
Ben: Tamam, Canım, iyi
eğlenceler.
Deyip
kapatıyorum, ardından Ziya’ yı aradım,
Ziya: Abi, senin Ayten kına
gecesinde Türkan’la hiç ayrılmadılar.
Yan
yana oturdular, beraber oyunlar oynadılar.
Sahi
sen benimle dalga mı geçiyorsun.
Bunlar
dargın falan değiller ki!
Neredeyse
aralarından su sızmıyor.
Ben: Oğlum emin misin?
Bak,
bu çok önemli, kendi gözlerinle gördün mü?
Ziya: Abime yanlış yapar
mıyım?
Fotoda
çektim, inanmazsın diye.
Kendi
gözlerinle de göreceksin.
İyi
akşamlar, ararım gene…
Şüphesiz
anladınız! Tekrardan şoktayım!
Ayten, durduk
yerde kırk yalan söylüyordu.
Sonunda
düğün bitti. Ayten İstanbul’a döndü.
Gene
de hiçbir şey söylemiyorum.
Kesin
kararım için başka yalanları beklemedeyim...
Bir
gün, saat 5 civarıydı, Ayten aradı;
Oradan
buradan lafladık.
Annesiyle,
cuma pazarında olduklarını söylüyor.
Telefondan
da pazarcıların bağırışları bile duyuluyor.
Balıkçıdan
palamut almışlar.
Buna
benzer konuşmalar yapıyoruz.
Annesi
yemeğe davet etti. Ertesi akşam Ayten’ ler deyim.
Yemekte
balık keyfi, lüfer yiyoruz.
Annesine
(Necmiye) takılıyorum.
Ben: Anne, dün palamut yediniz.
Bugün
ben geldim diye lüfer, iki gün üst üste balık yiyorsunuz.
Anne: Oğlum dün türlü yedik.
Balığı
bugün ilhan(Ayten’in kardeşi) getirdi.
Kısmetlisin!
Yoksa
balık sevmez misin?
Ben: Anne, dün Ayten’le
pazardan palamut almadınız mı?
Anne: Hayır oğlum, nereden
çıkardın.
Dün
ben komşularla Eyüp Sultan hazretlerini ziyaretteydim.
O
an Ayten’in yüzüne baktığım.
Gözlerini
kaçırdı.
Aceleyle
yerinden kalktı.
Masadaki
kirli tabakları toplamaya başladı.
O
gece hiç konuşmuyoruz.
Kızgınlığım da geçmiyor!
Başım
ağrıması bahanesiyle yemeği kısa kesip ayrıldım.
Ertesi
akşamüzeri, telefonum çaldı!
Bu
sefer sesinden tanıdım, arayan gene Türkan'dı.
Ben: Beni arama demiştim!
Türkan: Önce söyleyeceklerimi
dinle lütfen.
Sonra
ne diyeceksen dersin.
Aslında
o gece doğruyu söyleyince kötü kişi oldum.
Gerçekleri
bil istedim.
Bunu
yapıyorum, çünkü Türkan’la evleneceksiniz!
Sen
her şeyi öğren de, sonra gene evleneceksen evlenirsin.
Yalnız
gerçekleri söyledim diye beni kimse linç etmesin!
Ben: Yumurtla bakalım, gene
neler kusacaksın!
İnşallah bu sefer ağzından çıkanı
kulağın duyar.
Türkan: Ayten sana gerçekleri
söyledi mi?
Hiç
sanmıyorum!
Eşiyle
boşanmalarının sebebi; Petrolcü sevgilisi!
Türkan
evlenmeden evvel hayatındaki ilk erkekti.
Evlendikten
sonrada ilişkileri sürdü.
Gizli,
gizli devam ettiğine şahidim.
Eşiyle
yataklarını ondan ayırdılar.
Cinsel
beraberlik sorunları vardı.
Yatak
odasını kilitlemesi de buna bağlı!
Sırrı
da petrolcü sevgilide gizli!
Ayten,
ailesine petrolcü sevgiliyi söyleyemiyor.
Sonuçta
sevmediği biriyle evlenmek zorunda kaldı.
Eşi
de aksine melek gibiydi.
Ayten ne yaptıysa, araları
düzelir diye sabretti.
4
yıl aynı evde umutla bekledi.
Eşi
her gün evi çiçeklerle donatırdı.
Ayten’i hediyelere
boğardı.
Tektaş,
pırlantalar, kolyeler vesaire, vesaire!
Gene
de eşi Ayten’ e yaranamadı!
Ayten petrolcü sevgiliyi
sürekli herkes den sakladı.
Çünkü
adam evli ve üstelik 6 çocukluydu!
Yetmedi,
Ayten’den 30 yaş da büyüktü.
Buna
rağmen ilişkileri Ayten evliyken de devam etti!
Sonunda
Ayten’le resmen boşandılar.
Ayten
sevgilisinin benzin istasyonlarının muhasebe, para işlerine bakmaya başladı.
Öyle
ki adam Ayten’e 1 yazlık, 1 araba bile aldı.
Harcadığı
paranın ise
haddi, hesabı yoktu.
Senle
tanıştıktan sonrada gizli gizli buluştuklarına eminim.
Ben(Serdar): Bu kadar anlattın.
Tamam,
sana inanıyorum.
Öyleyse
adamın adı ve adresini de biliyorsundur.
Türkan: Adı: Seyfettin
Kurd.ğlu, Şirket: Kurd…ğlu petrol.
İnternetten
girersen bulursun.
Ben: Başka neler var
bilmediğim?
Türkan: Ayten resmen
boşandıktan sonraydı.
Biz
1 yıl aynı evde oturmaya başladık.
Şöyle
ki haftanın 3 günü petrolcüyle takılır!
4
günü ise benimle gecelere akardı.
FOX,
X-Largo gibi marjinal yerlere giderdik.
Âlem bazen sabaha kadar sürerdi.
Bazen
de eve hiç gelmezdik.
Sözün
özü;
Ben
ne kadar kaşarsam, Ayten’de o kadar kaşar!
Bu
kadar basit!
O
gece neden bana tek kelime edemedi.
Ağzını
açarsa söyleyeceklerimden korktu.
Seni
kaybetmek istemiyordu.
Çünkü
amacı senle evlenmek!
Ayrıca
boşanması da petrolcünün sayesinde oldu.
Adamları
eski eşini ikna ettiler sanıyorum.
Yoksa
Ayten hala evli olabilirdi.
Türkan
bunları söyledi!
İyi
geceler deyip telefonu kapattı.
Kemal: Akıllı Öfke Kazansın!
Kanun 9:
Birbirimizi Akıllıca Dinleyelim.
Birbirimizi Akıllıca Dinleyelim.
Empati kuralım!
Amacımız kavga olmasın.
Öfkenin kök nedenine odaklanalım.
Serdar Akıllıca
dinlemeyi başaramamıştır. Kanuna uyar. Ayten’i terk etmeye karar verir.
Telefonu
kapadım. Öğrendiklerim beynimi kemiriyordu!
O
gece hiç uyku tutmadı.
Ertesi
akşam Ayten’i avcılara götürdüm.
İlk
tanıştığımız banka oturduk;
Ben: Ayten, bak, seninle bu
bankta tanıştık.
Aradan
2 yıl geçti!
Dün
akşam hakkındaki tüm gerçekleri öğrendim.
Aslında
seninle evlenmekte kararlıydım.
Ne
ailem, ne arkadaşlarım umurumda bile değildi.
Ne
yazık şu an benim için hiçsin!
Üstünde
oturduğun bank kadar bile değerin kalmadı.
Ne
yaptımsa yalanlarından vazgeçmedin.
Yalansız
yaşaman imkânsız!
Bol
şans demiyorum.
Çünkü
sana hakkımı helal etmiyorum.
Ayten,
her zaman yaptığı gibiydi.
En
etkili silahını kullandı!
Hıçkıra
hıçkıra ağlamaya başladı.
Yıllar
sonra hatırımda kalan son sözleri şöyle oldu;
Ayten:
“Tüm söylediklerim seni kaybetmemek içindi.
“Beni
son defa affet”
Hıçkırıkları
sözlerini tamamlamasına engel oldu.
Ben
yumuşamayınca arkasından son kozunu oynadı.
Banktan
kalkıp ayrılırken ayaklarıma kapandı.
Bacaklarımdan
kavradı.
Benimle
birlikte birkaç metre yerde sürükleniyor!
Ayten’i
zorla itiyorum.
Hızla
arabama girdim.
Oradan
uzaklaşmak zorunda kaldım.
...
Serdar: Evet, arkadaşlar
Bir
maceram da burada sonlandı.
İnsan
yasadıklarını anlatırken yeniden yaşaması kötü!
Burak
kut şarkı sözleri aklıma takılıyor;
“Yaşandı
ve bitti saygısızca “
Diyorum.
Sanırım
en doğrusu bu…
Kemal: Paradoks şurada!
Ayten
gibi bir Yalancı/Palavracı/Korkak öfkeli bir kadın seni hem kandırıyor!
Senin
tarafından kandırılmamayı bekliyor.
Bu
tutarsızlık! Hatta saçmalık!
Can: Ayten’ in ki tipik bir Öfke
Kolik davranışı!
Utanma, suçluluk veya pişmanlık
duyamıyor.
Beyninde bu duyguları
işleyebilecek bir merkez de yok sanki!
Varsa
bile bozuk olmalı.
Caner: En ufak bir vicdan
azabı duymuyor.
Seni
kolayca kandırıyor.
Şansın
varmış!
Evlenebilirdiniz!
Seni
tehdit edebilir veya sana çok zarar verebilirdi.
Kendi
çıkarları için sana zarar vermekten asla çekinmezdi.
“Öfke
Kolik olarak
sana her istediğini yaptırabilmesi bu yüzden!
Can: Ayten oldukça deneyimli biri.
Beklenmedik
yalanlar icat etmekte çok usta.
Olayları
o kadar abartıyor ki!
Bir
noktadan sonra saçmalaması kaçınılmaz.
Kemal: Çarpıtılmış gerçekleri bir
öykünün arasına ustaca gizleyebiliyor.
Saf
ve iyi niyetli Serdar’ ı yalanlarına kolayca kandırıyor.
Bu
çok kolay!
Bu
konuda oldukça başarılı!
Caner: Ayten senden doğruyu beklerken!
Kendisi
yalanlar söylemeye devam ediyor.
Yalan söylerken dahi gerçeğin
etkilerini yaşıyor.
Dışarıya
gösterdiği olumlu yüzün arkası da kirli!
Yalnızca
kendisinin sahibi olduğu bir kötülük seziliyor.
Can:
Ayten kötü
olanı dışarıyla paylaşamıyor.
Bu
ona zor geliyor.
Yalan
söylemesi daha kolay sanki!
Kemal: Ayten, kötünün sonuçlarını
kendi içinde yaşıyor.
Yani
yalanlarının acısını içine hapsetmiş!
Acıyı
içeri hapsetmek bazen iyi de olabilir.
Can: Ayten yalanlarla, kendi
yaptıklarının cezasını çekiyor.
Yaptıklarını
paylaşmalı ki, sonuçlarına katlanabilsin!
Ders
çıkarmaması bundan!
Caner: Ayten yardım istemeyi ret
ediyor.
Tek
başına mücadele
etmeyi seçiyor.
Can: Ayten Serdar’a zarar verecek
her durumu gizliyor.
Kendi
içinde barındırıp, tüm zararı üstlenmeyi seçiyor.
Kemal: Hayat yalanlar ile
ilerlemiyor!
Ayten
kendisine ve Serdar’a söylediği yalanlardan fayda peşinde!
Serdar: Etrafımı kaplayan yalan
perdesini fark edemedim.
Ardındaki
gerçeği görmem zaman aldı.
Bunun için sorgulayabilirdim.
Eleştirel
düşünmem gerekirdi.
Can:
Serdar arka
planda bulunan gerçeği keşfedemedi.
Eleştiremiyor
ve felsefe yapamıyor.
Caner: Ancak çoğu olayda kesin bir
doğruya ulaşılamaz.
Ancak
ortak bir doğruya ulaşabilir.
Doğru
ve gerçek bizlerden bağımsız değildir.
Toplumun
üyelerince uzlaşılmış şeylerdir...
Serdar:
Akıllı Öfke 10 Kanunu uygulasaydım.
Sonuç farklı olabilirdi!
(1) http://sm-club.info/cliparts/clip-art-couples-holding-hands/
(1) http://sm-club.info/cliparts/clip-art-couples-holding-hands/
Devam edecek…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder