27 Kasım 2017 Pazartesi

Her Tacizci Bir Gün Dayağı Tadacaktır.








                                                                                    http://sakurajadehouse.com/?p=25822

Mahşerin Dört Öfkelisi; Kemal, Can, Serdar, Caner  

Taciz” Sorununu tartışıyor.


Can:  Ben de hemcinslerim gibiyim.
Hormonlarımın aklımı kontrol ettiğini itiraf diyorum.
Ne dediğimi yaşadığım bir olayla açıklayayım.

Yaklaşık 20 yıl önceydi.
İnşaat mühendisliği 2. Sınıftayım.
Kemal ise makine mühendisliği okuyor.
Yediğimiz, içtiğimiz ayrı gitmezdi.

Kemal’le aynı mahallede büyüyüp, aynı okullarda okumuştuk.
Yalnız üniversitede yollarımız ayrıldı.
Ben Amerika’ya inşaat okumaya gittim.
Kemal Türkiye’ de kaldı.

90’ lı yıllardayız.
Yeni bir sömestr tatilinde İstanbul’dayım!
Amerika’dan 20 günlüğüne gelmişim, vatan hasreti!
Babam avukat, annemse doktor!
Kemal’in babası ise galerici!

Kemal’e babası yeni bir araba almış.
BMW kırmızı, 318i!
Amerika’dan geldiğim günün ertesiydi!
Kemal’in altında daha 3 günlük BMW var.
Beni Ataköy 4. Kısımdan aldı.
Her zamanki gibi Beyoğlu’na doğru yollandık.
Taksim civarında turluyoruz! 

 Akıllı Öfke' nin 10 Kanunu No.4:
Güç/Tüketim Sarhoşluğundan ayılalım. 
6 S Uygulayalım.      

Kırmızı yandı. Beklemedeyiz.
Yanımızda bir bayan sürücüye bekliyor.
Gözüm takıldı.
Altında  bindiğimiz arabanın beyazını düşünün.
Kıza dikkatlice baktım.
Kanım damarlarımda hızlanmaya başladı.
 “MAC RYAN” değilse bile, ikizi karşımdaydı!

Çakma MEG RYAN’ ın bana fırlattığı şuh bakışı unutmuyorum.
Yada bana öyle geldi.
Dün gibi aklımda!
Araba kadının arabası ok gibi fırlıyor, nasıl unuturum?
Ardından Kemal’e gaza bas diye bağırıyorum.
Can: Oğlum fırlasana!
Kadın iş attı bize, sen daha uyu, uyu”.

Kemal: Başlarım bu senin bu arabalı kadın takıntına!
Gene başımızı belaya sokacaksın.
Allah sonumuzu hayır etsin, gidelim bakalım.

Kemal:
Hiçbir şeyden habersiz, kadının arabasını takip etmeye başladım.
Sağa sola makas atıyorum.
Emniyet şeridinden son sürat vınlamalar falan.
Şerit ve hız ihlalleri derken, bir trafik canavarına dönüşüyorum.
Beyaz BMW’ nin arkasına yapıştık, ayrılmıyoruz.

Korkarım, kadın dikiz aynasından bizi izliyordur.
Takip ettiğimizi görmemesi imkânsız!
Kadın gidiyor, biz gidiyoruz.

Şimdi düşünüyorum da!
Keşke Can'ın gazına gelmeseydim de, takip belasına girmeseydik.
Ama ok yaydan çıkmıştı bir kere.

Akıllı Öfke' nin 10 Kanunu No.3:
Şimdiyi yaşayınız! 
Keşke, Asla, Her Zaman, Mutlaka Demeye son veriniz!

Kadın ŞİŞLİ ETFAL hastanesinin arka sokaklarına doğru dalıyor.
Biz durur muyuz, doğru peşinden!
Serde serserilik var. 
Biz 22’sinde, kadınsa 25-30 yaşlarındaydı.
Sonunda çıkmaz bir sokağa girip durduk!

Kadın: Arabasını park edip, kilitledi.
Saçlarını şuh bir hareketle savurdu.
Arkasına son defa baktı.
Gülümseyerek hızlı adımlarla uzaklaştı.
10 m. ilerdeki bir apartmana girerek kayboldu!

Can: Cankuş, ben kadının peşinden gidiyorum.
Bu kadın iş, nasıl gülümsediğini görmedin mi?
Sen burada bekle hele.
Kemal: Oğlum sen manyak mısın?
Gel buraya!

Kemal’in sözlerini duymazlıktan geldim.
Koşar adımlarla kadının peşinden koştum.
Aynı binaya girmiştim bile!

Dairesinin kapısından kadın  girmeden yetiştim.
Merhaba” diye sesleniverdim.
Bu benim son sözlerim oldu.
Arkasından olanca kıyamet kopuverdi;

Kadın: İmdaaaaaaaaaaaaaaat, yetişinnnnnnnnnnnn, apartmanda sapık var!
Diyerek avazı çıktığı kadar bağırmaya başladı.
Ben şaşkınlıktan donup kalmıştım.
Kaçamadım da!

Kadın önce ellerini uzun saçlarıma geçirdi.
Yüzümü, gözümü tırmalamaya başladı.
Baktı hala kaçamıyorum!
Çantasıyla kafama, yüzüme nereme gelirse vurdu, vurdu, vurdu.
Bu arada, kadının çığlıkları binayı sarmıştı.

Tüm bina sakinleri meraktan kapılarını bir bir açıyordu.
Ne oluyor diyenler gittikçe çoğaldı.
Dayak ringine akın edenler arttı.
Bir sürü cırtlak kadın sesinden bir koro oluştu:
İmdaaaaaaaaat, Poliiiiiiiiiiiiiiiiis, Sapııııııııııııııııık, bağırışlı bir koro!
Tüm apartman çınlamaya başladı.

Tam bu anda nasıl olduysa kurtuluyorum.
Yangından kaçarcasına binadan fırladım.
Koşuyorum.

Kaçarken bir ara arkama yan gözlerle bakıyorum.
Kadınlar ve pijamalı adamlar akamdan geliyorlar!
Öfkeli bir kalabalık beni linç etmek için arkamdan kovalıyor!
Tutun, yakalayın, sapık, ırz düşmanı kaçıyor
Benzeri bağırışlar kulağımda yankılanıyor!
Kadınların “pis sapık” çığlıkları hala kulağım çınlamada!
Ben arabaya doğru koşuyorum.

Allah’ tan Kemal arabayı çalıştırmıştı!
Yalnız bir sorun yaşıyoruz.
İleri gidemiyoruz.
Çıkmaz bir sokaktaymışız da haberimiz yokmuş.
Geri geri gidip manevra yapacağız!
Onu denedik.

Manevrayla kaçış pozisyonu almaya çalışıyoruz!
Eyvah! Oda ne?
Tam manevra yapacakken bir araç çıkmaz mı?
 Araç yolumuzu kesiverdi?

Kemal arabadan indi. Aracın sahibine sesleniyor!
Kemal: Abi hastamız var, rica etsem, yolu açar mısın?
Araç sahibi oralı bile olmadı! Aksine şöyle cevapladı;
“Merak etmeyin, az sonra gerçekten hastanelik olacaksınız!”
Sanırım benim arkamdan koşanlar işaret etmiş!
Araç sahibi de aracıyla yolu kapatmış.

Akıllı Öfke' nin 10 Kanunu No.5
Öfkeye Karşı Sünger Olmayalım.
Teflon Olalım. Hedefimiz

Ben: Can kuş çabuk kaçalım, kapıları kilitle, bizi öldürecekler!
Dedim ve arabaya girdim.
Kemal kapıları içerden kilitledi.
Artık başımıza gelecekleri bekleyeceğiz.
Başka çaremiz kalmadı.

Arka yol kapalı, önden sopalı güruh saldırıyor!
Taşlı bir kadın, erkek kalabalığının sizi çevirdiğini düşünün.
Arabanın sağını, solunu kırıp döken bir kalabalıktan söz ediyorum!

3 iri yarı dallama kalabalığın en önünde!
Ellerinde sopalar, küfrederek sallıyor.
Arabanın camları tuz buz olmuştu bile.
Kuş olsak uçmamız imkânsız!
Çaresiz arabada siniyoruz.

Olacakları ve kaderimizi beklemeye başladık.
Korkudan bildiğimiz ne kadar dua varsa okuyoruz.
Doğrusu ne kaçacak bir yerimiz var!
Ne de yapacak bir şeyimiz!

 “Abi biz bir şey yapmadık, bırakın gidelim”
Diyerek, arabanın içinden yalvarıyoruz!
Avazımız çıktığı kadar bağırışları mızı duyan bile yok!
Yardım çığlıklarımızdan sesimiz kısıldı!
Yalvaran gözlerle melül melül bakıyoruz!
Ne yapsak boşuna!

Bizi ne duyan vardı, ne de acıyan!
Kalabalık birbirine gaz verip duruyor.
Daha da hiddetlendiler.
Akıllı Öfke' nin 10 Kanunu No.1:
Sağlık ve Mutluluk İşyerinde Başlar. 
Evimizde Devam Eder! 
Öfke Kolik lere Yer yok!

Adamlardan biri liderlik ediyordu.
Sonradan adının Hikmet olduğunuz öğrendik.
İri yarı olanı kudurmuş gibiydi.
Hikmet: Nişanlımın peşine takılmak nasılmış?
Size göstereceğim, p.ç kuruları!

Can: Biz ise korkudan altımıza yapıyoruz.
Ha işedik, ha işeyeceğiz.
Yalvarıyor, ağlıyor, sızlanıyoruz!
Elimizden başka da bir şey gelmiyor.

Kemal: Arabanın içinden avazımız çıktığı kadar sürekli bağırıyoruz.
Abi valla bir şey yapmadık, bırakın gidelim
Bu arada kalabalık sopalarla camları parçalıyor.

Camlar tuz buz olsa da halen bizi koruyordu!
Kalabalık camların kırılmamasına sinirlendi.
Bir ara, Hikmet yerden bir parke taşı aldı.
Ön cama tüm gücüyle vurdu!

Ön cam darbelere fazla dayanamadı.
Kocaman bir delik açıldı.
Bunu görenler iyice azgınlaştı.

Bu sırada, çakma MEG RYAN’ ın nişanlısı Hikmet kaputun üzerindeydi.
Bir tekmeyle ön camı tamamen parçaladı.
Kemal: Sonunda Canı’ ı dışarı çekmeyi başardı.
Akıllı Öfke' nin 10 Kanunu No.2:
Lütfen Kalp Kırmayalım. 
Öncelikle Kendi Kalbimizi! 
Yalanlara Yer Yok!

Artık bizi koruyacak hiçbir şey kalmamıştı.
Sonunda çıldıran Hikmet amacına ulaştı.
Arabadan beni çekip karşı kaldırıma fırlatıyor.
Artık organize dayak yemeye başlamıştık.

Diğer iki adamdan biri beni tutarken, diğeri yumruklamaya başlamıştı.
Kafa, tekme, yumruk her şey serbest oldu.
Dayak ekibi iyice acımasızlaştı.
Yetmedi, mahallenin geçkin kadınları da maça girdi!

Can: Tırnaklarıyla yüzümüzü, gözümüzü tırmalayanlar mı istersiniz.
Saçımızı, başımı yolanlar mı?
Olaylar tipik bir linç vakıasına dönüştü.

Can: Bu sırada kalabalık Kemal’ ide arabadan çıkardı.
Bir ona bir bana vuruyorlar.
En ağza alınmayacak küfürler havada uçuşuyor.

Kemal: Arada bir bizlerde kendimizi korumaya çalışıyoruz.
Birkaç tekme, yumruk vurmaya çalışmıştık.
Bu bizi dövenleri daha da sinirlendirdi.
Başka da işe yaramadı!

Can: Artık dayaktan bayılacak noktaya gelmişiz.
Abi valla ben bir şey yapmadım.
Bırakın gidelim” diye ağlıyoruz.
Kalabalığın içinden bize vurmayan kaldı mı hatırlamıyorum?
Bizi dövdüler, dövdüler, dövdüler…
Sonunda yoruldular.

Mahalleli ne mi yapıyordu?
Sadece bir hiç!
Bir T.V dizisi seyreder gibiydiler.
Pencereler açılmıştı!
Biz dayak yiyoruz!
Tüm mahalleli seyrediyordu!

Belki de seyrederken çekirdek çıtlatanlar bile olmuştur.
Çığlıklarımıza tek bir kişi bile aldırmadı.
Neredeyse bir “oh olsun” duygudaşlığı gibi!
En azından kimse müdahale etmedi.

Kimse de polisi aramadı,
Bir filim sahnesi gibiydi!
Biz dayak yedik!
Tüm sokak dakikalarca seyredip durdu.


Akıllı Öfke' nin 10 Kanunu No.6
Güler Yüz. Güzel Duruş. Güzel Söz. Güzel Enerji göndermek bedavadır!

Çok geçmeden, mahalleden bir insan evladı çıkar!
Kızın oturduğu binanın 2. Katıdır.
Bir pencere açılır.

Sonradan adının İdris olduğunu öğrendik.
Bir yaşlı amca gürler.
İdris: Çocuklar yeter artık, gece yarısı oldu.
Adamları öldüreceksiniz
Nişanlısı Hikmet kudurmuş gibi cevaplar;
“İdris abi sen karışma”

Bu ters cevap işe yaramaz!
Az sonra İdris ağabey evinden çıkıp aşağı gelir.
Gelir ve linç takımının arasına dalar.

Bu arada bize bağıranlar azalacağına artmıştır.
İdris: Dangalaklar!
Sizin yüzünüzden tüm mahalle gece yarısı ayaktayız.”

Akıllı Öfke' nin 10 Kanunu No.9
Birbirimizi Akıllıca Dinleyelim. 
Empati kuralım! 
Amaç kavga değildir. 
Öfkenin kök nedenini yakalayalım!

Bu sözleri duyar duymaz bize bir kuvvet geldi.
Bu sözler kurtuluşumuz oldu.
Kalabalığın bir anlık gafletinden faydalandık.
Arabaya doğru hamle yapmayı başardık.

Artık bizi tutabilene aşk olsun!
Ne zaman ellerinden kurtulduk.
Ne zaman arabaya bindik.
Ne zaman o sokaktan çıktık.
Şimdi bile hatırlamıyorum!         
Sadece son sürat kaçtık!

İdris ağabey,  bizi dövenlere bağırışlarını hala duyuyorduk!
İdris: “Yeter ulan.
Sizde defolun evinize zıbarıp yatın artık.
Birde sabaha kadar karakolda mı sürüneceğiz ”

Akıllı Öfke' nin 10 Kanunu  No.10  
Çözüm odaklı iletişim kurulur. 
Ret edilemeyecek bir teklif yapılır. 
Sonuçta kazanan Akıllı öfkemiz olacaktır!

Ağzımız, burnumuz dağılmıştı.
Her tarafımız kan içindeydi.
Üstümüz, başımız ise paramparça!

O sokaktan hızla çıktık. E-5’ e girişimiz tam bir facia oldu!
Saate baktığımız an ise dün gibi hatırımda!
Kadran: 02.56 yı gösteriyor, araba paramparça!
Biz ise tır ezmişe dönmüşüz!
Film gibi yani!

Can: Bu saatte babamın korkusundan eve gidemezdim.
Babam avukat ve sert mizaçlıydı!
Doğru Kemal’in evine gitmeye karar verdik!

Kemal’in annebabası yüzümüzü görünce şoka girdiler.
Üst, başımızı görünce nasıl bayılmadılar şaşıyorum!
Şimdi bile inanamıyorum.

Allah'tan arabayı görmediler.
Sansürlü bir hikâye anlattık;
Yolda bir araçla yol verme tartışması yaşadığımızı söyledik.
Yol verme inatlaşması yüzünden arbede çıkmıştı.
Sonunda bu hale geldik.

Ama siz bir de adamları görecektiniz!
Perişan  ettik kazmaları!
Bir daha trafikte kimseyle dalaşmazlar.
Bu dayak onlara ders olur.
Başka bir şey de sormayın, çok canımız yanıyor.
Yarın konuşuruz!

Üç türlü yalan vardır:
Basit yalan,
Kuyruklu yalan,
İstatistik.
BENJAMIN DISRAELI

Tabi inanmadılar!
Kemal’in annesi durur mu?
Anında annemi aramış.

Yarım saat sonra annem ve babam  çıldırmış gibi eve girdiler!
Babam hikâyeyi bir daha benden dinledi.
Şüpheleri iyice arttı.
Babamın avukat olduğunu hatırlatayım.
Şüphesiz hikâyemiz inandırıcı değil, saçmaydı.
Babam beni boş bir odaya alıp  sorguladı.
Çözüldüm, resmen havlu attım.

Gerçeği olduğu gibi anlattım.
Gerçeği, gerçeğin tamamı en küçük detayına kadar öğrendiler.
Ardından babamdan beklenen komut geldi;
Gidiyoruz

Olur, böyle vakalar! Türk polisi yakalar!

Babam: Toparlanın bakalım olay mahalline gidiyoruz.
1 saat kadar sonraydı.
Can: Babam, annem, Kemal  deniz arabaya doluştuk.
Arkada babamın haber verdiği bir ekip arabasını gördük.

Çok geçmeden, olay mahalline ulaştık.
Bizi döven linç takımı bulundu.
Polislerce ekip arabasının arkasına alındılar.
Kudurmuş nişanlı da aralarında!

Belalı linç ekibi polisleri görünce kuzu gibi oldular.
O  kudurmuşluk gidiyor
Yerine mektep çocuklarının munisliği geliyor.
Bense anın tadını çıkarıyordum.

CanMemur Bey;
Bütün kalabalığı bu Hikmet kışkırttı.
Belki de teröristtir, deyip kuduruk hikmete sataşıyorum.
Hikmet’ se arka koltukta başı önündeydi.
Diğer 2 saldıran arkadaşıyla birlikte pinekliyor.
Tamamen sakin, neredeyse süt dökmüş kedi gibi!
Bense ön tarafta 3 polisin arasındayım.

Önce doğrudan hastaneye götürüldük.
Oradan darp raporu alındı.
Aynı zamanda kaşımız, dudağımız patlayan her yerimiz dikildi.
İkimizde 10’ar günlük rapor aldık.
Ardından ekip otosu polis karakoluna ulaştık.

İfadelerimiz alındı, her şey yolunda gibiydi.
Kısa süre kalıp, karakoldan ayrıldık.
Bizi dövenler orada kaldı.
Sonrasında araya aracılar girdi.
Bizde suçluyduk.

Babalarımız ve biz olay duyulsun istemedik.
Rezalet çıkmasın diye
Sonra karşılıklı şikâyetlerimizi geri aldık.
Olay da böylece kapandı.

Akıllı Öfke' nin 10 Kanunu No.8
KAİZEN Uygulayalım!
Korkularımızı Unutalım.
Yaşam Değerlerimiz için yaşayalım!

Kemal: 1 hafta kadar Can ile görüşmedik.
Yüzümdeki şişlikler inmişti. Kemali de özledim.
Sürpriz yapayım dedim, ziyaretine gittim.

Birde ne göreyim, bıraktığımda sağ gözü kapalıydı.
Görmeyeli diğer gözü de morarmış!

Kemal: Can hayırdır.
Bu sefer de rüyanda mı dalaştın, birileriyle?
Can: Sorma Can kuş.
Benim başıma gelen pişmiş tavuğun başına gelmez!
Gel bilardo oynamaya gidelim, orda anlatırım!

Kemal: Ulan kazma, 1 hafta yalnız kaldın.
Bu  halinle bile, gene sırtın kaşındı.
Ne halt karıştırdın bilmem ki?
5 dakika kıçının üstünde duramazsın zaten!
Senden  bir halt olmaz.

Kemal: Can’la her zaman bilardo oynadığımız yerdeyiz.
Kemal bir yandan küfredip, bir yandan anlatıyor;

Can: 2 gün evvel buradaydım.
Bilardo oynamaya gelmiştim.
Tanımadığım biriyle sohbete başladık.
Yüzümdeki şişliği sordu?
Olan biteni anlatmaya başladım.

Bendeki eşek şansına bak!
Anlattığım adam çakma MEG RYAN’ ın abisi çıkmaz mı?

Cenk(Öfkeli Abi):“Ulan sen benim kız kardeşime nasıl sarkarsın”
Dedi ve küfrederek boğazıma saldırmaz mı?
Can: Can havliyle elinden kurtuldum, kaçmaya çalıştım.
Arkamdan elinde ıstakayla başladı beni kovalamaya!

Cenk’in beni yakalaması uzun sürmedi.
Kafe’nin köşesine sıkıştırdı.
Istakayı suratıma küfrederek salladı.
Allah’tan tam zamanında yana kaçabildim.
Başımı eğmesem kafa, göz gidecek!

Çabucak toparlanıp tekrar koşmaya başladım.
O telaşla merdivenlerden yuvarlanmışım!
Cenk hırsını alamadı, arkamdan koşarak geldi.
Öbür gözüme de 2 yumruk çakıverdi.
Bu arada nasıl fırsatını bulduysam!
Ben de suratına bir kafa geçirdim.

Bir anlık şaşkınlık gösterdi.
Toparlanmadan, olanca gücümle ara sokaklara fırladım.
Sonunda izimi kaybettirdim,
İşte gördüğün morlukların sebebi bu olaydan!


Can: Nerden nereye?
Aradan 20 kusur yıl geçmiş,
Bu hikâyeyi hala anlatır dururuz.
Birbirimize takılıp, şakalaşırız, şüphesiz!

Her seferinde anlatıla, anlatıla biraz daha değişti.
Burada anlattığımın ne kadarı abartı, ne kadarı gerçek?
Doğrusu bende unuttum.

Ancak şurası muhakkak!
Artık arabasıyla bize işaret eden kadınları kovalamayı bıraktık.

Can: İşte arkadaşlar,
Kemal’le 20 yıl önce başımıza böyle bir trajik olay geldi.
Gördüğünüz gibi, bu hikâyenin içinde her şey var.
Palavralar, yalanlar, narsizim ve öfke sorunu olanlar!
Tabii ki sosyopat larp!  

Arkadaşlar yukarıdaki olayı konuşalım;
Serdar: Keskin sirke küpüne zarar veriyor!
Böylesi olaylarda kalabalığın içindeysen öfke kontrolünü başarman zordur.

Can: Bu olaydan sonra bir uzmandan yardım aldım.
Kendime söylediğim palavralardan, yalanlardan sıyrılma mı önerdi.
Gördüğüm her kadın bana hayran Narsizm’ini bırakmaya çalıştım.
Kadınları tacize tövbe ettim.
Anlattığım olay güç sarhoşluğumla yüzleşmemi sağladı.

Kemal: Aradan yıllar geçti, kendime söylediğim yalan ve palavralarla yüzleşmekte zorlanıyorum.
Üstelik kendime yeni palavralar/yalanlarda söylemeye başladım.
"İnsanlar beni böyle seviyor" tekerlemesini zihnimden bir türlü atamıyorum
Ne olacak benim halim?

Caner: Öfke aslında tamamen normal, sağlıklı, insani bir duygu!
Yalnız yaşadığınız olaydaki öfke saldırgan!
Kontrolden çıktığı zaman öfke yıkıcıdır.
Bizi ve ilişkide olduklarımız panikletiyor.
Yaşam kalitemiz bozulur.

Güney Florida Üniversitesi’nden uzman psikolog Dr. Charles Spielberger şöyle diyor.
Öfke, genellikle dışa vurulamayan gerçek duyguların birikmesidir.
Bunun sonucu ortaya çıkan bir patlamadır!

Kemal: Patlama derken?
Caner: Sanırım hoca çok haklı.
Saldırgan öfke bir günümüzde çok yaygın!
Öfke tek bir kişiden, mahalleye, oradan tüm ülke geneline yayılabilir.
Bu bir an meselesidir.

Can: Sistem diğer duygularda olduğu gibi çalışır.
Öfkeye fizyolojik ve biyolojik değişiklikler eşlik ediyor.

Serdar: Öfkelendiğimiz zaman neler olur, neler?

Kemal: Benim kalp atımım ve tansiyonum yükseliyor.
Adrenalin  ve nor adrenalinim tavan yaptığını hissediyorum.
Enerji hormonlarım da patlıyor.

Can: İç kaynaklı öfkeden  ne haber?

Serdar: Ben zaman zaman dış kaynaklı içsel öfke de yaşadığım oluyor.
Bazen belirli bir insana öfkelenirim.
Bazen bir olaya öfkelendiğim olur.
Beni kaygılandıran özel sorunlar vardır.
Onlara karşı da öfke duyarım.

Kemal: Bu, sadece o anda olmayabilir.
Geçmiş yaşadığım olaylara da sıkça öfkelenirim.
Hatırladıkça öfke duygum kabarır.

Kemal: Bizim durumumuz ne olacak?
Caner:  Öncelikle kendime söylediğim, palavraları, yalanları kesmeliyim!
Bu bende öfke patlaması yaratıyor.

Serdar: Bazen kendi, kendime her gün palavra banyosu yaptığım hissine kapılırım.
Kendimi dünyanın en karizmatik erkekleri gördüğüm olur.
Arabasıyla yolda kendi halinde giden nişanlı bir kadının peşine takılmak da neymiş?
Sanki bir görüşte bana iş atabileceği yalanını kendime söylediğime inanamam.
Sanki cinsel açıdan en çekici ben misim gibi!
Başkaları değil!

Kemal: İlginç olan sopayı yesek de akıllanmıyoruz.
Plansız, programsız davranışları sergiliyoruz!

Serdar: Ben hala kendimi bir yalancı, palavracı ve narsist olarak görmeye devam ediyorum!
Bu davranışlarımdan tam olarak kurtulabilmiş değilim.

Caner: Kendimi normal insanlardan çok farklı görüyorum.
Zaman zaman, tuhaf davranışlarımı fark ediyorum.
Sosyal ilişkilerim uzun sürmüyor!

Arasıra palavralarımı, yalanlarımı fark edenler yüzüme vuruyor.
Bunu yapanlara önce öfkeleniyorum.
Sonrada onlardan uzaklaşıyorum.
Hatta saldırgan öfke davranışlarım bile oluyor.
Tehlikeli ve mantıksız eylemlerde bulunmaktan kendimi frenlemekte zorlanıyorum!

Can: Benin öfke sorunumun sizlerle arkadaş olmamdan kaynaklandığını düşünüyorum.
Bir sorun bakalım, neden?
Üzüm üzüme baka baka kararıyor da ondan.
Hepimiz aynı yolun yolcularıyız!

Kemal: Birimiz yukarıdakine benzer bir olay yaşadığında, diğerlerine malzeme çıkıyor.
Kırk yıl makaraya sarıyoruz.
Can: Hangimizin öfke sorunu yok ki?

Caner:  Hiçbirimiz, yeterince utanma, suçluluk veya pişmanlık duymuyoruz.
Zaman, zaman beyinlerimizde bu duyguları işleyen bir bölüm var mı diye şüpheye düşüyorum.
Varsa bile bozuk olabilir.

Can: Ara sıra  en ufak bir vicdan azabı duymadığımı bile düşünmüyor değilim.
Kemal: Yollarda binlerce genç trafik canavarı olmak için gösteri yapıyor.
Baba parasıyla cepte kredi kartları, altında pahalı araba olunca hangi genç güç sarhoşluğuna kapılmaz ki?
Kim yanındaki arkadaşlarının gazına gelmez?

Serdar: Arabasında kendi halinde giden kadınların peşinde gitmeyi, taciz etmeyi bırakmalı!
Çekiciliğinden başka kusuru olmayan bir kadın bizim saldırgan öfkemizi tetiklememeli!
Peşlerine takılmanın kimseye bir yararı olmaz?

Can: Kemal  ve ben en iyi okullarda da okuduk.

İyi mevkilerimiz var.
Genede yalan, palavra, narsizm tam gaz devam ediyor.
Öfke kolik davranışlarımızda sürüyor.
Ne olacak halimiz?

Caner: Kurtuluşumuzu hepimiz biliyoruz!
Akıllı Öfke' nin 10 Kanunu uygulamalıyız.


Devam edecek…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder