http://sakurajadehouse.com/?p=25822
Mahşerin Dört Öfkelisi; Kemal, Can, Serdar,
Caner
“Taciz” Sorununu
tartışıyor.
Can: Ben de hemcinslerim gibiyim.
Hormonlarımın
aklımı kontrol ettiğini itiraf diyorum.
Ne
dediğimi yaşadığım bir olayla açıklayayım.
Yaklaşık
20 yıl önceydi.
İnşaat
mühendisliği 2. Sınıftayım.
Kemal ise makine mühendisliği
okuyor.
Yediğimiz,
içtiğimiz ayrı gitmezdi.
Kemal’le aynı mahallede büyüyüp,
aynı okullarda okumuştuk.
Yalnız
üniversitede yollarımız ayrıldı.
Ben
Amerika’ya inşaat okumaya gittim.
Kemal Türkiye’ de kaldı.
90’
lı yıllardayız.
Yeni
bir sömestr tatilinde İstanbul’dayım!
Amerika’dan
20 günlüğüne gelmişim, vatan hasreti!
Babam avukat, annemse doktor!
Kemal’in babası ise galerici!
Kemal’e
babası yeni bir araba almış.
BMW kırmızı, 318i!
Amerika’dan
geldiğim günün ertesiydi!
Kemal’in altında daha 3 günlük BMW
var.
Beni
Ataköy 4. Kısımdan aldı.
Her
zamanki gibi Beyoğlu’na doğru yollandık.
Taksim
civarında turluyoruz!
Akıllı Öfke' nin 10
Kanunu No.4:
Güç/Tüketim Sarhoşluğundan ayılalım.
6 S Uygulayalım.
Kırmızı
yandı. Beklemedeyiz.
Yanımızda
bir bayan sürücüye bekliyor.
Gözüm
takıldı.
Altında
bindiğimiz arabanın beyazını düşünün.
Kıza
dikkatlice baktım.
Kanım
damarlarımda hızlanmaya başladı.
“MAC
RYAN” değilse bile, ikizi karşımdaydı!
Çakma
MEG RYAN’ ın bana fırlattığı şuh bakışı unutmuyorum.
Yada
bana öyle geldi.
Dün
gibi aklımda!
Araba
kadının arabası ok gibi fırlıyor, nasıl unuturum?
Ardından
Kemal’e gaza bas diye bağırıyorum.
Can: Oğlum fırlasana!
Kadın
iş attı bize, sen daha uyu, uyu”.
Kemal: Başlarım bu senin bu arabalı
kadın takıntına!
Gene
başımızı belaya sokacaksın.
Allah
sonumuzu hayır etsin, gidelim bakalım.
Kemal:
Hiçbir
şeyden habersiz, kadının arabasını takip etmeye başladım.
Sağa
sola makas atıyorum.
Emniyet
şeridinden son sürat vınlamalar falan.
Şerit
ve hız ihlalleri derken, bir trafik canavarına dönüşüyorum.
Beyaz
BMW’ nin arkasına yapıştık, ayrılmıyoruz.
Korkarım,
kadın dikiz aynasından bizi izliyordur.
Takip
ettiğimizi görmemesi imkânsız!
Kadın gidiyor, biz gidiyoruz.
Şimdi
düşünüyorum da!
Keşke
Can'ın gazına gelmeseydim de, takip belasına girmeseydik.
Ama
ok yaydan çıkmıştı bir kere.
Akıllı Öfke' nin 10 Kanunu No.3:
Şimdiyi yaşayınız!
Keşke, Asla, Her Zaman, Mutlaka Demeye son
veriniz!
Kadın ŞİŞLİ ETFAL hastanesinin
arka sokaklarına doğru dalıyor.
Biz
durur muyuz, doğru peşinden!
Serde
serserilik var.
Biz
22’sinde, kadınsa 25-30 yaşlarındaydı.
Sonunda
çıkmaz bir sokağa girip durduk!
Kadın: Arabasını park edip,
kilitledi.
Saçlarını
şuh bir hareketle savurdu.
Arkasına
son defa baktı.
Gülümseyerek
hızlı adımlarla uzaklaştı.
10
m. ilerdeki bir apartmana girerek kayboldu!
Can: Cankuş, ben kadının peşinden
gidiyorum.
Bu
kadın iş, nasıl gülümsediğini görmedin mi?
Sen
burada bekle hele.
Kemal: Oğlum sen manyak mısın?
Gel
buraya!
Kemal’in sözlerini duymazlıktan
geldim.
Koşar
adımlarla kadının peşinden koştum.
Aynı
binaya girmiştim bile!
Dairesinin
kapısından kadın girmeden yetiştim.
“Merhaba” diye sesleniverdim.
Bu
benim son sözlerim oldu.
Arkasından
olanca kıyamet kopuverdi;
Kadın:
İmdaaaaaaaaaaaaaaat, yetişinnnnnnnnnnnn, apartmanda sapık var!
Diyerek
avazı çıktığı kadar bağırmaya başladı.
Ben
şaşkınlıktan donup kalmıştım.
Kaçamadım
da!
Kadın
önce ellerini
uzun saçlarıma geçirdi.
Yüzümü,
gözümü tırmalamaya başladı.
Baktı
hala kaçamıyorum!
Çantasıyla
kafama, yüzüme nereme gelirse vurdu, vurdu, vurdu.
Bu
arada, kadının çığlıkları binayı sarmıştı.
Tüm
bina sakinleri meraktan kapılarını bir bir açıyordu.
Ne
oluyor diyenler gittikçe çoğaldı.
Dayak
ringine akın edenler arttı.
Bir
sürü cırtlak kadın sesinden bir koro oluştu:
İmdaaaaaaaaat,
Poliiiiiiiiiiiiiiiiis, Sapııııııııııııııııık, bağırışlı bir koro!
Tüm
apartman çınlamaya başladı.
Tam
bu anda nasıl olduysa kurtuluyorum.
Yangından
kaçarcasına binadan fırladım.
Koşuyorum.
Kaçarken
bir ara arkama yan gözlerle bakıyorum.
Kadınlar
ve pijamalı adamlar akamdan geliyorlar!
Öfkeli
bir kalabalık beni linç etmek için arkamdan kovalıyor!
“Tutun,
yakalayın, sapık, ırz düşmanı kaçıyor”
Benzeri
bağırışlar kulağımda yankılanıyor!
Kadınların
“pis sapık” çığlıkları hala kulağım çınlamada!
Ben
arabaya doğru koşuyorum.
Allah’ tan Kemal arabayı
çalıştırmıştı!
Yalnız
bir sorun yaşıyoruz.
İleri
gidemiyoruz.
Çıkmaz
bir sokaktaymışız da haberimiz yokmuş.
Geri
geri gidip manevra yapacağız!
Onu denedik.
Manevrayla
kaçış pozisyonu almaya çalışıyoruz!
Eyvah!
Oda ne?
Tam
manevra yapacakken bir araç çıkmaz mı?
Araç
yolumuzu kesiverdi?
Kemal arabadan indi. Aracın
sahibine sesleniyor!
Kemal: Abi hastamız var,
rica etsem, yolu açar mısın?
Araç
sahibi oralı
bile olmadı! Aksine şöyle cevapladı;
“Merak
etmeyin, az sonra gerçekten hastanelik olacaksınız!”
Sanırım
benim arkamdan koşanlar işaret etmiş!
Araç
sahibi de aracıyla yolu kapatmış.
Akıllı Öfke' nin 10 Kanunu No.5
Öfkeye Karşı Sünger Olmayalım.
Teflon Olalım. Hedefimiz
Ben: Can kuş çabuk kaçalım,
kapıları kilitle, bizi öldürecekler!
Dedim
ve arabaya girdim.
Kemal kapıları içerden kilitledi.
Artık
başımıza gelecekleri bekleyeceğiz.
Başka
çaremiz kalmadı.
Arka
yol kapalı, önden sopalı güruh saldırıyor!
Taşlı
bir kadın, erkek kalabalığının sizi çevirdiğini düşünün.
Arabanın
sağını, solunu kırıp döken bir kalabalıktan söz ediyorum!
3
iri yarı dallama kalabalığın en önünde!
Ellerinde
sopalar, küfrederek sallıyor.
Arabanın
camları tuz buz olmuştu bile.
Kuş
olsak uçmamız imkânsız!
Çaresiz
arabada siniyoruz.
Olacakları
ve kaderimizi beklemeye başladık.
Korkudan
bildiğimiz ne kadar dua varsa okuyoruz.
Doğrusu
ne kaçacak bir yerimiz var!
Ne
de yapacak bir şeyimiz!
“Abi biz bir şey yapmadık, bırakın gidelim”
Diyerek,
arabanın içinden yalvarıyoruz!
Avazımız
çıktığı kadar bağırışları mızı duyan bile yok!
Yardım
çığlıklarımızdan sesimiz kısıldı!
Yalvaran
gözlerle melül melül bakıyoruz!
Ne
yapsak boşuna!
Bizi
ne duyan vardı, ne de acıyan!
Kalabalık
birbirine gaz verip duruyor.
Daha
da hiddetlendiler.
Akıllı Öfke' nin 10 Kanunu No.1:
Sağlık ve Mutluluk İşyerinde Başlar.
Evimizde Devam Eder!
Öfke Kolik lere Yer yok!
Adamlardan
biri liderlik ediyordu.
Sonradan
adının Hikmet olduğunuz öğrendik.
İri
yarı olanı kudurmuş gibiydi.
Hikmet: Nişanlımın peşine
takılmak nasılmış?
Size
göstereceğim, p.ç kuruları!
Can: Biz ise korkudan altımıza
yapıyoruz.
Ha
işedik, ha işeyeceğiz.
Yalvarıyor,
ağlıyor, sızlanıyoruz!
Elimizden
başka da bir şey gelmiyor.
Kemal:
Arabanın
içinden avazımız çıktığı kadar sürekli bağırıyoruz.
“Abi valla bir şey yapmadık, bırakın gidelim”
Bu
arada kalabalık sopalarla camları parçalıyor.
Camlar
tuz buz olsa da halen bizi koruyordu!
Kalabalık
camların kırılmamasına sinirlendi.
Bir
ara, Hikmet yerden
bir parke taşı aldı.
Ön
cama tüm gücüyle vurdu!
Ön
cam darbelere fazla dayanamadı.
Kocaman
bir delik açıldı.
Bunu
görenler iyice azgınlaştı.
Bu
sırada, çakma MEG RYAN’ ın nişanlısı Hikmet
kaputun üzerindeydi.
Bir
tekmeyle ön camı tamamen parçaladı.
Kemal:
Sonunda Canı’ ı dışarı çekmeyi başardı.
Akıllı Öfke' nin 10 Kanunu No.2:
Lütfen Kalp Kırmayalım.
Öncelikle Kendi Kalbimizi!
Yalanlara Yer Yok!
Artık
bizi koruyacak hiçbir şey kalmamıştı.
Sonunda
çıldıran Hikmet amacına ulaştı.
Arabadan
beni çekip karşı kaldırıma fırlatıyor.
Artık
organize dayak yemeye başlamıştık.
Diğer
iki adamdan biri beni tutarken, diğeri yumruklamaya başlamıştı.
Kafa,
tekme, yumruk her şey serbest oldu.
Dayak
ekibi iyice acımasızlaştı.
Yetmedi,
mahallenin geçkin kadınları da maça girdi!
Can: Tırnaklarıyla yüzümüzü,
gözümüzü tırmalayanlar mı istersiniz.
Saçımızı,
başımı yolanlar mı?
Olaylar
tipik bir linç vakıasına dönüştü.
Can: Bu sırada kalabalık Kemal’
ide arabadan çıkardı.
Bir
ona bir bana vuruyorlar.
En
ağza alınmayacak küfürler havada uçuşuyor.
Kemal: Arada bir bizlerde
kendimizi korumaya çalışıyoruz.
Birkaç
tekme, yumruk vurmaya çalışmıştık.
Bu
bizi dövenleri daha da sinirlendirdi.
Başka
da işe yaramadı!
Can: Artık dayaktan bayılacak
noktaya gelmişiz.
”Abi valla ben bir şey yapmadım.
Bırakın gidelim” diye ağlıyoruz.
Kalabalığın
içinden bize vurmayan kaldı mı hatırlamıyorum?
Bizi
dövdüler, dövdüler, dövdüler…
Sonunda
yoruldular.
Mahalleli
ne mi yapıyordu?
Sadece
bir hiç!
Bir
T.V dizisi seyreder gibiydiler.
Pencereler
açılmıştı!
Biz
dayak yiyoruz!
Tüm
mahalleli seyrediyordu!
Belki
de seyrederken çekirdek çıtlatanlar bile olmuştur.
Çığlıklarımıza
tek bir kişi bile aldırmadı.
Neredeyse
bir “oh olsun” duygudaşlığı gibi!
En
azından kimse müdahale etmedi.
Kimse
de polisi aramadı,
Bir
filim sahnesi gibiydi!
Biz
dayak yedik!
Tüm
sokak dakikalarca seyredip durdu.
Akıllı Öfke' nin 10 Kanunu No.6
Güler Yüz. Güzel Duruş. Güzel Söz. Güzel Enerji
göndermek bedavadır!
Çok
geçmeden, mahalleden bir insan evladı çıkar!
Kızın
oturduğu binanın 2. Katıdır.
Bir
pencere açılır.
Sonradan
adının İdris olduğunu öğrendik.
Bir
yaşlı amca gürler.
İdris: Çocuklar yeter artık, gece
yarısı oldu.
“Adamları öldüreceksiniz”
Nişanlısı Hikmet kudurmuş
gibi cevaplar;
“İdris abi sen karışma”
Bu
ters cevap işe yaramaz!
Az
sonra İdris ağabey evinden çıkıp aşağı gelir.
Gelir
ve linç takımının arasına dalar.
Bu
arada bize bağıranlar azalacağına artmıştır.
İdris: Dangalaklar!
“Sizin yüzünüzden tüm mahalle gece yarısı
ayaktayız.”
Akıllı Öfke' nin 10 Kanunu No.9
Birbirimizi Akıllıca
Dinleyelim.
Empati kuralım!
Amaç kavga
değildir.
Öfkenin kök nedenini
yakalayalım!
Bu
sözleri duyar duymaz bize bir kuvvet geldi.
Bu
sözler kurtuluşumuz oldu.
Kalabalığın
bir anlık gafletinden faydalandık.
Arabaya
doğru hamle yapmayı başardık.
Artık
bizi tutabilene aşk olsun!
Ne
zaman ellerinden kurtulduk.
Ne
zaman arabaya bindik.
Ne
zaman o sokaktan çıktık.
Şimdi
bile hatırlamıyorum!
Sadece
son sürat kaçtık!
İdris
ağabey, bizi dövenlere bağırışlarını hala duyuyorduk!
İdris: “Yeter ulan.
Sizde
defolun evinize zıbarıp yatın artık.
Birde
sabaha kadar karakolda mı sürüneceğiz ”
Akıllı Öfke' nin 10 Kanunu No.10
Çözüm odaklı iletişim kurulur.
Ret edilemeyecek bir teklif yapılır.
Sonuçta kazanan Akıllı öfkemiz olacaktır!
Ağzımız,
burnumuz dağılmıştı.
Her
tarafımız kan içindeydi.
Üstümüz,
başımız ise paramparça!
O
sokaktan hızla çıktık. E-5’ e girişimiz tam bir facia oldu!
Saate
baktığımız an ise dün gibi hatırımda!
Kadran:
02.56 yı gösteriyor, araba paramparça!
Biz
ise tır ezmişe dönmüşüz!
Film
gibi yani!
Can: Bu saatte babamın
korkusundan eve gidemezdim.
Babam avukat ve sert mizaçlıydı!
Doğru Kemal’in
evine gitmeye karar verdik!
Kemal’in anne, babası
yüzümüzü görünce şoka girdiler.
Üst,
başımızı görünce nasıl bayılmadılar şaşıyorum!
Şimdi
bile inanamıyorum.
Allah'tan arabayı görmediler.
Sansürlü
bir hikâye anlattık;
Yolda
bir araçla yol verme tartışması yaşadığımızı söyledik.
Yol
verme inatlaşması yüzünden arbede çıkmıştı.
Sonunda
bu hale geldik.
Ama
siz bir de adamları görecektiniz!
Perişan
ettik kazmaları!
Bir
daha trafikte kimseyle dalaşmazlar.
Bu
dayak onlara ders olur.
Başka
bir şey de sormayın, çok canımız yanıyor.
Yarın
konuşuruz!
Üç
türlü yalan vardır:
Basit
yalan,
Kuyruklu
yalan,
İstatistik.
BENJAMIN
DISRAELI
Tabi
inanmadılar!
Kemal’in annesi durur mu?
Anında
annemi aramış.
Yarım
saat sonra annem ve babam çıldırmış gibi eve girdiler!
Babam hikâyeyi bir daha benden
dinledi.
Şüpheleri
iyice arttı.
Babamın
avukat olduğunu hatırlatayım.
Şüphesiz
hikâyemiz inandırıcı değil, saçmaydı.
Babam beni boş bir odaya alıp
sorguladı.
Çözüldüm,
resmen havlu attım.
Gerçeği
olduğu gibi anlattım.
Gerçeği,
gerçeğin tamamı en küçük detayına kadar öğrendiler.
Ardından
babamdan beklenen komut geldi;
“Gidiyoruz”
Olur,
böyle vakalar! Türk polisi yakalar!
Babam: Toparlanın bakalım olay
mahalline gidiyoruz.
1
saat kadar sonraydı.
Can:
Babam, annem, Kemal
deniz arabaya doluştuk.
Arkada
babamın haber verdiği bir ekip arabasını gördük.
Çok
geçmeden, olay mahalline ulaştık.
Bizi
döven linç takımı bulundu.
Polislerce
ekip arabasının arkasına alındılar.
Kudurmuş
nişanlı da aralarında!
Belalı
linç ekibi polisleri görünce kuzu gibi oldular.
O
kudurmuşluk gidiyor
Yerine
mektep çocuklarının munisliği geliyor.
Bense
anın tadını çıkarıyordum.
Can: Memur Bey;
Bütün
kalabalığı bu Hikmet kışkırttı.
Belki
de teröristtir, deyip kuduruk hikmete sataşıyorum.
Hikmet’ se arka koltukta başı
önündeydi.
Diğer
2 saldıran arkadaşıyla birlikte pinekliyor.
Tamamen
sakin, neredeyse süt dökmüş kedi gibi!
Bense
ön tarafta 3 polisin arasındayım.
Önce
doğrudan hastaneye götürüldük.
Oradan
darp raporu alındı.
Aynı
zamanda kaşımız, dudağımız patlayan her yerimiz dikildi.
İkimizde
10’ar günlük rapor aldık.
Ardından
ekip otosu polis karakoluna ulaştık.
İfadelerimiz
alındı, her şey yolunda gibiydi.
Kısa
süre kalıp, karakoldan ayrıldık.
Bizi
dövenler orada kaldı.
Sonrasında
araya aracılar girdi.
Bizde
suçluyduk.
Babalarımız
ve biz olay duyulsun istemedik.
Rezalet
çıkmasın diye
Sonra
karşılıklı şikâyetlerimizi geri aldık.
Olay
da böylece kapandı.
Akıllı Öfke' nin 10 Kanunu No.8
KAİZEN Uygulayalım!
Korkularımızı Unutalım.
Yaşam Değerlerimiz için yaşayalım!
Kemal:
1 hafta
kadar Can ile görüşmedik.
Yüzümdeki
şişlikler inmişti. Kemali de özledim.
Sürpriz yapayım dedim, ziyaretine
gittim.
Birde
ne göreyim, bıraktığımda sağ gözü kapalıydı.
Görmeyeli
diğer gözü de morarmış!
Kemal:
Can hayırdır.
Bu
sefer de rüyanda mı dalaştın, birileriyle?
Can: Sorma Can kuş.
Benim
başıma gelen pişmiş tavuğun başına gelmez!
Gel
bilardo oynamaya gidelim, orda anlatırım!
Kemal: Ulan kazma, 1 hafta yalnız
kaldın.
Bu
halinle bile, gene sırtın kaşındı.
Ne
halt karıştırdın bilmem ki?
5
dakika kıçının üstünde duramazsın zaten!
Senden
bir halt olmaz.
Kemal:
Can’la her
zaman bilardo oynadığımız yerdeyiz.
Kemal bir yandan küfredip, bir
yandan anlatıyor;
Can: 2 gün evvel buradaydım.
Bilardo
oynamaya gelmiştim.
Tanımadığım
biriyle sohbete başladık.
Yüzümdeki
şişliği sordu?
Olan
biteni anlatmaya başladım.
Bendeki
eşek şansına bak!
Anlattığım
adam çakma MEG RYAN’ ın abisi çıkmaz mı?
Cenk(Öfkeli
Abi):“Ulan
sen benim kız kardeşime nasıl sarkarsın”
Dedi
ve küfrederek boğazıma saldırmaz mı?
Can: Can havliyle elinden
kurtuldum, kaçmaya çalıştım.
Arkamdan
elinde ıstakayla başladı beni kovalamaya!
Cenk’in beni yakalaması uzun sürmedi.
Kafe’nin
köşesine sıkıştırdı.
Istakayı suratıma küfrederek salladı.
Allah’tan tam zamanında yana
kaçabildim.
Başımı
eğmesem kafa, göz gidecek!
Çabucak
toparlanıp tekrar koşmaya başladım.
O
telaşla merdivenlerden yuvarlanmışım!
Cenk hırsını alamadı,
arkamdan koşarak geldi.
Öbür
gözüme de 2 yumruk çakıverdi.
Bu arada
nasıl fırsatını bulduysam!
Ben
de suratına bir kafa geçirdim.
Bir
anlık şaşkınlık gösterdi.
Toparlanmadan,
olanca gücümle ara sokaklara fırladım.
Sonunda
izimi kaybettirdim,
İşte
gördüğün morlukların sebebi bu olaydan!
Can: Nerden nereye?
Aradan
20 kusur yıl geçmiş,
Bu
hikâyeyi hala anlatır dururuz.
Birbirimize
takılıp, şakalaşırız, şüphesiz!
Her
seferinde anlatıla, anlatıla biraz daha değişti.
Burada
anlattığımın ne kadarı abartı, ne kadarı gerçek?
Doğrusu
bende unuttum.
Ancak
şurası muhakkak!
Artık
arabasıyla bize işaret eden kadınları kovalamayı bıraktık.
Can: İşte arkadaşlar,
Kemal’le 20 yıl önce başımıza
böyle bir trajik olay geldi.
Gördüğünüz
gibi, bu hikâyenin içinde her şey var.
Palavralar,
yalanlar, narsizim ve öfke sorunu olanlar!
Tabii
ki sosyopat larp!
Arkadaşlar
yukarıdaki olayı konuşalım;
Serdar: Keskin sirke
küpüne zarar veriyor!
Böylesi olaylarda kalabalığın içindeysen öfke
kontrolünü başarman zordur.
Can: Bu olaydan sonra bir uzmandan
yardım aldım.
Kendime
söylediğim palavralardan, yalanlardan sıyrılma mı önerdi.
Gördüğüm
her kadın bana hayran Narsizm’ini bırakmaya çalıştım.
Kadınları
tacize tövbe ettim.
Anlattığım
olay güç sarhoşluğumla yüzleşmemi sağladı.
Kemal: Aradan yıllar geçti, kendime
söylediğim yalan ve palavralarla yüzleşmekte zorlanıyorum.
Üstelik
kendime yeni palavralar/yalanlarda söylemeye başladım.
"İnsanlar beni böyle seviyor"
tekerlemesini zihnimden bir türlü atamıyorum
Ne
olacak benim halim?
Caner: Öfke aslında tamamen
normal, sağlıklı, insani bir duygu!
Yalnız
yaşadığınız olaydaki öfke saldırgan!
Kontrolden
çıktığı zaman öfke yıkıcıdır.
Bizi
ve ilişkide olduklarımız panikletiyor.
Yaşam
kalitemiz bozulur.
Güney
Florida Üniversitesi’nden uzman psikolog Dr. Charles Spielberger şöyle diyor.
Öfke,
genellikle dışa vurulamayan gerçek duyguların birikmesidir.
Bunun
sonucu ortaya çıkan bir patlamadır!
Kemal:
Patlama derken?
Caner: Sanırım hoca çok haklı.
Saldırgan
öfke bir günümüzde çok yaygın!
Öfke
tek bir kişiden, mahalleye, oradan tüm ülke geneline yayılabilir.
Bu bir
an meselesidir.
Can: Sistem diğer duygularda
olduğu gibi çalışır.
Öfkeye
fizyolojik ve biyolojik değişiklikler eşlik ediyor.
Serdar: Öfkelendiğimiz zaman
neler olur, neler?
Kemal: Benim
kalp atımım
ve tansiyonum yükseliyor.
Adrenalin
ve nor adrenalinim tavan yaptığını hissediyorum.
Enerji
hormonlarım da patlıyor.
Can:
İç kaynaklı öfkeden ne haber?
Serdar: Ben zaman zaman dış kaynaklı
içsel öfke de yaşadığım oluyor.
Bazen
belirli bir insana öfkelenirim.
Bazen
bir olaya öfkelendiğim olur.
Beni
kaygılandıran özel sorunlar vardır.
Onlara
karşı da öfke duyarım.
Kemal: Bu, sadece o anda
olmayabilir.
Geçmiş
yaşadığım olaylara da sıkça öfkelenirim.
Hatırladıkça
öfke duygum kabarır.
Kemal: Bizim durumumuz ne olacak?
Caner: Öncelikle kendime
söylediğim, palavraları, yalanları kesmeliyim!
Bu bende
öfke patlaması yaratıyor.
Serdar: Bazen kendi, kendime her gün
palavra banyosu yaptığım hissine kapılırım.
Kendimi
dünyanın en karizmatik erkekleri gördüğüm olur.
Arabasıyla
yolda kendi halinde giden nişanlı bir kadının peşine takılmak da neymiş?
Sanki
bir görüşte bana iş atabileceği yalanını kendime söylediğime inanamam.
Sanki
cinsel açıdan en çekici ben misim gibi!
Başkaları
değil!
Kemal: İlginç olan sopayı yesek de
akıllanmıyoruz.
Plansız,
programsız davranışları sergiliyoruz!
Serdar: Ben hala kendimi bir yalancı,
palavracı ve narsist olarak görmeye devam ediyorum!
Bu
davranışlarımdan tam olarak kurtulabilmiş değilim.
Caner:
Kendimi normal
insanlardan çok farklı görüyorum.
Zaman
zaman, tuhaf davranışlarımı
fark ediyorum.
Sosyal ilişkilerim uzun sürmüyor!
Arasıra palavralarımı, yalanlarımı fark edenler
yüzüme vuruyor.
Bunu
yapanlara önce öfkeleniyorum.
Sonrada
onlardan uzaklaşıyorum.
Hatta
saldırgan öfke davranışlarım bile oluyor.
Tehlikeli ve mantıksız eylemlerde
bulunmaktan kendimi frenlemekte zorlanıyorum!
Can: Benin öfke sorunumun sizlerle
arkadaş olmamdan kaynaklandığını düşünüyorum.
Bir
sorun bakalım, neden?
Üzüm
üzüme baka baka kararıyor da ondan.
Hepimiz
aynı yolun yolcularıyız!
Kemal: Birimiz yukarıdakine benzer
bir olay yaşadığında, diğerlerine malzeme çıkıyor.
Kırk
yıl makaraya sarıyoruz.
Can: Hangimizin
öfke sorunu yok ki?
Caner: Hiçbirimiz, yeterince utanma,
suçluluk veya pişmanlık duymuyoruz.
Zaman,
zaman beyinlerimizde bu duyguları işleyen bir bölüm var mı diye şüpheye
düşüyorum.
Varsa
bile bozuk olabilir.
Can: Ara sıra en ufak bir vicdan azabı duymadığımı bile
düşünmüyor değilim.
Kemal: Yollarda binlerce genç
trafik canavarı olmak için gösteri yapıyor.
Baba
parasıyla cepte kredi kartları, altında pahalı araba olunca hangi genç güç
sarhoşluğuna kapılmaz ki?
Kim
yanındaki arkadaşlarının gazına gelmez?
Serdar: Arabasında kendi halinde
giden kadınların peşinde gitmeyi, taciz etmeyi bırakmalı!
Çekiciliğinden
başka kusuru olmayan bir kadın bizim saldırgan öfkemizi tetiklememeli!
Peşlerine
takılmanın kimseye bir yararı olmaz?
Can: Kemal ve
ben en iyi okullarda da okuduk.
İyi
mevkilerimiz var.
Genede
yalan, palavra, narsizm tam gaz devam ediyor.
Öfke
kolik davranışlarımızda sürüyor.
Ne
olacak halimiz?
Caner: Kurtuluşumuzu hepimiz
biliyoruz!
Akıllı Öfke' nin 10
Kanunu uygulamalıyız.
Devam edecek…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder