10 Kasım 2017 Cuma

Yalan Kim İcat Etti? Neden?

                                                                                    http://diysolarpanelsv.com/angry-little-boy-clipart.html

Mahşerin Dört Öfkelisi; Kemal, Can, Serdar, Caner!

Yalanın İcadı konusunu tartışıyor!

Can: Geçenlerde bir arkadaşlık sitesine takılıyorum.
Çoktan beri, cevap alamadığım bir hanım var!
Nihayet telefon bırakmış, adı Nalan.
Whatsapp’a ekliyorum.
Foto paylaştık.
Sıra konuşmaya geldi!


Can: İyi akşamlar, ben Can!
Nalan: Merhaba, Can, nasılsın?
Can: Nihayet konuşuyoruz!
Nalan: Sorunlarım vardı, şimdi iyiyim.
Can: Bunu kutlayalım, yemek yiyelim?
Nalan: Sürprizleri severim, kaçta, nerede?
Can: Taksim civarı olabilir.

Can: Hoş kadınsın, seni beğendim.
Nalan: Sen de Yakışıklısın Allah için!
Onu soruyorsan elektrik aldım.
Can: Bir şey söyleyebilir miyim?
Yanlış anlama sakın!
Ben hareketli biriyimdir!
Yakınlaşmayı severim?

Nalan: Sende çok acelecisin!
Korkma anlaşırız!
Yeter ki etkileşim olsun.
Sevmeyi sevilmeyi kim istemez?

Can: Öyleyse içimden geçeni söyleyeyim;
Amacım net; Evlenmek!
Öyle uzun uzun flört bana göre değil.
Her bakımdan anlaşalım yeter.
Kısmetse bir yıl içinde evlenmek isterim.

Nalan: Ben de öyle düşünüyorum.
Başına devlet kuşu kondu da haberin yok!
Kıymetimi bil!

Can: Canım benim,
Arkadaşlarım hep çok şanslı olduğumu söyler durur!
Artık bende inanıyorum.
Sana da uyarsa buluşalım.
Taksim metro çıkışında olabilir.
Yarın akşam saat 8 iyi mi?

Nalan: Okey canım.  Görüşürüz. İyi geceler.
Can: İyi geceler tatlım…


Ertesi gece Nalan’la buluştuk.
Dolmuşla Ortaköy’e geçtik.
Nalan Bahçe şehir’ de yalnız yaşıyor.
Aramızda güzel bir elektrik oluştu.
Yakınlaştık.

Sonunda baklayı ağzımdan çıkardım.
Can: Biliyorsun annemlerle oturuyorum.
Bu gece kardeşimde kalacaklardı.
Bende seni davet edecektim.   
Onlarında kayınvalidesi sürpriz yapıp gece yatısına gelmişler.

Kötü haber şu;
Seni misafir edemiyorum.
Rica etsem beni dolmuş durağına bırakabilir misin?
Oradan dolmuşa binip eve dönerim.
İnşallah haftaya ayarlarsam, seni misafir ederim!

Nalan: Bak buna üzüldüm!
Gece yarısı seni bırakmam.
Sen beni misafir edemiyorsan, ben seni ederim.
Senin için sorun olur mu?

Can: Canımsın!
Arabaya bindik!
Nalan direksiyonu bana verdi!
O tarif ediyor, ben sürüyorum.
Şiddetli sağanak başladı.
Camlar buğulanmış göz gözü görmüyor!
Eve varıyoruz.
Güvenlikli bir sitede 13. Katta oturuyor.
İçeri girip, koltuklara kuruluyoruz.

Nalan: Canım ne ikram edeyim.
Can: Limonlu soda iyi olur, bir tanem.
T.V açılıyor, soft bir müzik çalarken duygularımız ateşleniyor.
Ne olduğunu anlamadan önce sarmaş dolaş, sonra birlikte oluyoruz.

Nalan: Teşekkür ederim, aşkım çok güzeldi.
Yıllardır hayatıma kimse girmedi.
Kısmet seninleymiş?

Can: Asıl ben teşekkür ediyorum, harikaydın.
Yarın sabah iş randevum var.
Seni uyandırmak istemem.
Kapıyı çeker çıkarım.
İşim bitince telefonlaşırız.
Nalan: Tamam canım, çok düşüncelisin, sen nasıl istersen…



Aradan bir hafta geçti.
Nalan’la buluştuk.
Sahilde arabayla dolaşıyoruz.
Arabanın camları açık, rüzgâr saçlarımızı okşuyor.
Radyoda cazz dinliyoruz!

Nalan’ın kulağına fısıldıyorum;
Can: Sana bir sürprizim var, tatlım!
Yeşilköy’e gidiyoruz.
Nalan gülümseyerek başını salladı.
İstikamet Çınar otel!

Can: Sürpriz! Hafta sonu paketi ayırttım.
Nalan: Aaaaaaaaaaa, gerçekten sürpriz oldu.
Sürprizlere bayılırım, bilirsin.

Otele vardık.
Nalan’la kol kola resepsiyondayız.
Hızla işlemler yapılıyor.
Deniz manzaralı bir odaya yerleştik.
Balkonda muhteşem bir manzara!
Yıldızların altındayız.

Bu sefer balkonda sevişiyoruz.
Sonrasında yatakta sohbeti keyfi!
Ağzımdan baklayı çıkarıyorum;
Can: Aşkitom, ben sana âşık oldum.
Liseli çocuklar gibiyim!
Yemeden içmeden kesildim. 
Benimle evlenir misin?

Nalan’ın gözleri doldu.
Aniden sarılmaz mı? Yüzümü, gözümü, boynumu neremi buluyorsa öpücüklere boğuyordu!
Sonra da hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.

Nalan: Allah kahretsin!
Ben senden çok istiyorum.
Sen nasıl dersen!
Bir ömür senle yaşamayı çok istiyorum.
Nalan göğsünü omuzuma yasladı.
Aniden kedileşti.

Uzunca bir süre hareketsiz, konuşmadan koklaştık.
Anın tadını çıkarıyoruz.
Bir ara içimiz geçmiş!

Uyandığımda Nalan çantasını yerleştiriyordu.
Uyandığımı görünce dudaklarıma bir öpücük kondurdu.
Çantasından 1800€ çıkarıp bana uzattı!
Şaşırmıştım!

Nalan: Canım senden bir ricam var?
Birkaç günlüğüne benim için saklar mısın?
Hiçbir şey sormadım.
Parayı cüzdanıma koydum.

Sonra sahile yürüyüşe indik.
Gecelere aktık. 
Sonunda 2 gece çabucak bitiverdi.
Kara pazartesi geri geldi.
Yeni bir iş günü!
Otelde kahvaltı yaptık.
Nalan beni durağa bıraktı.
Ben de metrobusle eve yollandım.

Eve vardığımda öğlen olmuştu!
Yatağa kendimi zor attım.
Uyuyakalmışım!
Uyandığımda ikindi vaktiydi…

O aralar reklam sektöründeyim, home ofis çalışıyorum.
Ofiste çalışıyorum. Nalan aradı;
Nalan: Canım, akşam ne yapıyoruz?
Can: Akşam balkonda mangal yapalım mı?
Nalan: Tamam aşkitom.

Balkonda mangal partisi iyi geldi.
Güldük, eğlendik, şakalaştık, bolca da seviştik.
Sahilde sarmaş dolaş yürüdük.
Balıkçı kahvesinde el ele, göz göze çay içtik.
İnsan daha ne ister?
Sabah evden erken çıktım. Nalan uyuyordu.

O gün iş görüşmem vardı!
Yolda aklıma çılgınca bir tatil fikri geliverdi.
Ama sürpriz olmalı diye mırıldandım!
Görüşmem bitti. Nalan’ı aradım.
Canım Cuma akşamı Antalya’ ya tatile gidiyoruz?
Nalan: Delisin sen, ama olsun, ayarlarım.
Anı yaşamalı ” Carpe Diem”!
Aldığım cevaptan heyecanlandım.
Çılgın geceleri hayal ettim!
Ardından mırıldanıyorum;” Her şey çok güzel olacak”

Yolumun üstünde bir turizm acentesi var.
 Oradan rezervasyonu tamamlayıp, Nalan’ı arıyorum.
Can: Cuma akşamı 7 de hareket ediyoruz aşkitom!


Nalan çok seviniyor!
Doğru karar vermişim.
Keyfim yerinde.
Son yıllarda bu kadar iyi hissetmedim!
Valizler hazırlandı, alışverişe çıkıldı, mayoları yedeklendi.

Cuma akşamı çabucak geldi.
Nalan’la el ele, göz göze otobüsteyiz.
Antalya yoluna koyulduk.
Cumartesi öğlene doğru oteldeyiz.
Yorgunluk falan demeyip duşta sevişiyoruz!
Her yer, her şey güzel, huzur da var içimizde.
Daha ne olsun?

Bu arada Nalan’ın telefonu devamlı sessizde!
Üstelik sürekli çantasında!
Dikkatimi çekiyor.
Şüpheleniyorum!

Bir ara Nalan duşa giriyor!
Telefonundan mesaj titreşimi duyunca aniden irkildim;
WHATSAPP’DA okunmamış 67 mesaj var.
Üstelik tamamına yakını erkek!

Bir tanesini okuyunca, beynim döndü.
“Aşkım, tatlım, canım” kelimelerini gördüm!
Genede hiçbir şey olmamış gibi, tek kelime etmedim.

Sonraki günler daha stresli geçti!
Biraz da endişeli!
Gene de sakin kaldım!
Belli etmedim.
Kanıt lazımdı!
Daha çok araştırmalıydım.
Kendime telkinlerde bulundum durdum!

Derken tatil bitti, İstanbul’a geri döndük.
Onu daha iyi tanımak için Nalan’da kalıyorum…
Nalan’ın nöbette olduğu bir geceydi!
Karşı komşumuz olan bir doktor var.
Onunla konuşmaya karar verdim.

Sedat Bey.
Gelip geçerken merhabalaştığımız bir komşu!
Yalnız yaşıyor.
Nalan hakkında bildiklerini öğreneceğim.
Niyetim ciddi, evlenmeye gidiyorum!
Ten uyumu çok iyi!
Ortak zevklerimiz çok!
Yalnız mesajlardan kafam karıştı.

Bu duygularla Dr. Sedat’ın kapısını çaldım.
Sedat: Ooh Can bey, iyi akşamlar buyurun, bu ne sürpriz?
Nalan hanım yok mu?
Can: Müsaitseniz bir konuda fikrinizi almalıyım!
Sedat: Lütfen girin, rica ederim.

Can: Nalan’ı tanıyorsunuz, biz ciddi düşünüyoruz!
Yıllardır komşusunuz, ne dersiniz?
Yürütebilir miyiz?
Sedat beyin cevabı beni şaşırtıyor!
Sedat: Sen iyi bir insansın!
Yerinde olsam iyice araştırırdım.
Bana göre, Nalan evlenecek bir kadın değil!

Bu sözler üzerimde soğuk duş etkisi yaptı.
Ne diyeceğimi bilemedim.
Ağzımın tadını bozacak bir sürü şey daha duymak istemedim!
Kaçar gibi, ayrıldım.
Teşekkür edip eve geri döndüm.

Bilgisayarı açtım!
Nalan’ ın gmail hesaplarına ulaşacağım!
Okunmamış 650 mesaj var!
Tamamına yakını erkeklerden!
Her erkeğe bir reyting verilmiş;
Erkekler yakışıklı, zengin, yatakta iyi, cimri, cömert gibi guruplara ayrılmıştı!
1-5 arası puanlanmış.
Yeni bir şoka daha giriyorum!


Ertesi akşam konuyu Nalan’a açtım.
Can: Erkeklerden yüzlerce laubali mesaj almışsın!
Ne iş?

Nalan başlıyor ağlamaya, hem ağlıyor, hem anlatıyor;
Nalan: Canım, sana söyleyecektim, cesaret edemedim!
Lütfen beni affet, önce dinle, sonra, sonra yargıla!
Üniversite son sınıftaydım, memleketlim bir gençle tanıştım!
Adı Nihat!

Birkaç kere yemeğe çıktık, sadece arkadaştık.
Derken okuldan mezun oldum!
Tokat’ta bir hastanede çalışıyorum.
Bir gün mesaideyim, telefon çalıyor!
Arayan Nihat!

Nihat: Nalan, iyi akşamlar,
Seninle önemli bir şey konuşmak istiyorum.
Akşam müsaitsen yemek yiyelim mi?
Nalan: Hayırdır, meraklandım!
Neden olmasın, bir işim yok.
Olur, tabi, 8 gibi hazır olurum.
Beni evden alırsın!

Nihat sözleştiğimiz gibi beni evimden aldı.
Yakında belediyenin bir lokali varmış!
Oraya gittik.
Bir yandan yemeğimizi yiyor,  bir yandan konuşuyoruz.
Nalan: Nihat, söyle bakalım şu önemli konu neymiş?
Merak ettim!

Nihat cebinden bir kutu çıkartıp, bana uzatıyor!
Kutuyu açıyorum, içinden tek taş pırlanta!
Kaşla göz arasında oldubitti durumu!
Nihat yüzüğü çıkartıp parmağıma takıverdi;
Sonrada ağzından baklayı çıkardı;
Nihat: “Benimle evlenir misin?”

Nalan: Çok şaşırdım doğrusu!
Birbirimizi o kadar iyi tanımıyoruz.
Ne desem bilmem ki?
İyice düşündün mü?

Nihat: Eskiler ne demiş;
Nikâhta keramet vardır!
İkimiz de her bakımdan uygun sayılırız.
Evlenelim derim!

Nalan: Tamam, madem ısrar ediyorsun!
Bende kabul ediyorum.
Sen varsan, ben de varım!

Fazla uzatmıyoruz.
3 ay içinde söz, nişan, nikâh hepsi tamam!
Evlendik.

Nihat endüstri mühendisiyim diyor;
Nedense çalışmıyor?
Yüksek lisans yapıyormuş!
Her gün evden çantasıyla çıkıyor.
Akşam çantasıyla dönüyor.

Hayrettir, akşamları da hiç ders çalışmaz?
Sonradan gerçeği öğrenecektim.
Meğerse evden çıkıp doğru iddia bayisine gidermiş!
Benden aldığı paralar da kumara!
Altılı, iddia kuponlarıyla günleri geçirmiş de, beni ayakta unuturmuş!

Bir gün işten izin aldım.
Nihat’ın okuyorum dediği okuldayım.
Doğru öğrenci işlerine!
Böyle bir öğrencimiz yok dediler!
Hak vereceğiniz gibi, iyice panikledim.
Akşamı zor ettim.

Hava yeni kararmıştı ki, Nihat zili çaldı!
Daha kapıdayken sorularımı sıralamaya başladım;
Nalan: Bugün okuduğun okuldaydım.
Hani yüksek lisans öğrencisiydin?
Beni niye kandırdın?
Neden yalan söyledin?

Nihat: Canım, haklısın ama istersen önce bir dinle.
Sonra kararını ver.
Esas neden üzülmeni istememem!

Açıklayayım;
Okulun son sınıfından derslerim vardı.
5 yıldır veremeyince kaydım silindi!
Ben de bu yalanı uydurdum.
Nihat mühendis bile değilmiş anlayacağınız…

Gerçekleri öğrenince İyice tepem attı!
Hemen boşanmak istediğimi söyledim!
Nihat boşanmak için 20.000 lira istedi.
Borç harç bulup parayı verdim!
Anlaşmalı olarak boşandık.
Bu olay beni çok etkiledi!

Ardından bir süre sinir krizleri geçirdim.
Hastanede tedavi bile gördüm!
Sonunda iyileştim! İşime geri döndüm.
Zaman çabuk ilerliyor!
Günler, haftalar, aylar böyle geçti.
Boşandığımı neredeyse unutmuştum!
Yeni bir hastanede iş başı yaptım.
Çalıştığım hastanede bir doktorla tanıştık;
Çıkıyoruz!
Çok iyi de anlaşıyoruz.
Adı Remzi.
İlişkimiz hızla ilerledi!


Derken bir gün Nalan hamile olduğunu öğrenir!
Konuyu Remzi’ ye açar;
Nalan: Canım hamileyim, bir çocuğumuz olacak!

Remzi: Canım çok sevindim,
Yalnız bir sorunum var.
Seni kaybetmekten korktuğumdan söyleyemedim.
Ben zaten evliyim, 2 de çocuğum var.
Tanıştığımızdan beri söyleyeceğim.
Bugün, yarın, derken zaman geçiverdi.
Beni terk edersin sandığımdan erteledim durdum.

Lütfen bana kızma!
Çocuğu doğurursan, seve, seve kabul ederim!
Her türlü ihtiyacını da karşılarım.

Nalan: Ağlayarak bağırmaya başlamışım.
Alçak, utanmaz, şimdi mi söylenir, evli olduğun!
Tümünüz aynısınız,
Hepinizden iğreniyorum.

Remzi: Lütfen, anlayışlı ol.
Yuvamı mı yıkayım?
Bunu isteyemezsin!

Nalan: Avazım çıkrığı kadar bağırıyordum;
Şimdi mi yuvan mı oldu?
ALLAH senin cezanı versin,
Emeklerim haram olsun,
Geberirsin inşallah.
O geceden sonra Remzi’ yi bir daha görmedim.
Telefon numaramı da değiştirdim,
Başka bir şehirde iş buldum ve oraya yerleştim.

Sonrasında Nalan hayatını tamamen değiştirir!
Kendine yeni bir hayat kurar!
Sonrasında P.B arkadaşlık sitesine ilan verir.
Can’la böylece tanışırlar…

Bunları Can’a anlatıp bitiren Nalan’ ın gözleri iyice dolmuştur.
Gidip yüzünü yıkayıp Can’ın yanıma gelir.
Başını Can omzuna yaslayıp, ellerini sımsıkı kavrar.
Sanki ellerinden Can kayıp gidecekmiş de engel olmak ister gibidir.

Nalan: Artık tüm hikâyeyi öğrendin sevgilim!
Ne yapacaksın?
Sende eski kocam gibi beni bırakacak mısın?
Can: Bunu yapmayacağım.
Senden tek isteğim, artık benden bir şey saklama!
Nalan’la öpüşüp barışıyoruz;
Arkasından tutku dolu bir sevişme geliyor…

Sonraki günler sanki bir balayı gibidir!
Nalan kendini affettirmek peşinde!
Ben de her şeyi öğrenmenin hafifliğindeyim!
Birkaç hafta böylece geçer.
Konser, sinema, tiyatro, alışveriş her şey çok güzeldir.
Yeniden başlamıştık.

Geçen gece Nalan’la bir filim seyrettik;
 “Yalanın İcadı
Yapımı:2009 - ABD,
Yönetmen: Ricky Gervais
Konu şöyledir:
“Herkes doğruyu konuşuyor.
Hiç kimsen yalan söylemiyor!
Yalanın ne demek olduğunu bilmeyen bir toplum düşünün;
Dolandırıcılık ve cinayetler yok!
Hırsızlık geçim kaynağı değil.

Bir gün, filmin esas karakteri bilmeden bir yalan söyler!
Hayatı değişir…
İçinden geçenleri direk olarak söyleyen bir toplum değişecektir.
Bir gün içlerinden biri yalan söylemenin sağlayacağı çıkarları keşfeder.
Eline geçen fırsatları kullanmaya başlar!

Şöyle bir düşündüm;
Filim konusuyla Nalan’la ilişkimiz paralel gibiydi!
Keşke bizde yalansız bir toplumda yaşasak!
Beraberce yalanın ne olduğunu bilmesek!
Ne yazık, tam tersi durumdayız!
Yalan/palavra/öfke sarmalındayız.
Neredeyse nefes alamadığımız bir dünya yaşadığımız!
Aradan mutlu, huzurlu, birkaç ay daha yaşadık!
Bir gün Nalan gene banyodaydı.
Telefon ısrarla çalıyor?
Arayan kim diye baktım?
Aşkım” rumuzlu biri arıyor.
Meraktan açıyorum!

Telefonda sert bir ses erkek sesi: Kimsin?
O an aklıma şeytani bir planı geldi!
Kendimi teyze oğlu diye tanıttım;
Can: Nalan banyoda, ben teyze oğlu Can, ne vardı?
Arayan ses:  Ben Kenan kardeşim.
Nalan acele beni arasın, çok önemli.
“Unutma yoksa karışmam” dedi.
Telefon kapandı.

Arayan numarayı yazdım.
Nalan’a da hiç bir şey söylemedim.
Arkasından arayan numarayı da telefondan sildim.
Hiçbir şey olmamış gibi rutin bir akşam geçirdik.

Ertesi gün oldu.
İlk işim telefonunu kaydettiğim Kenan’ı aramaktı.
Can: Merhaba beyefendi!
Dün akşam Nalan’ın telefonunda konuşmuştuk,
Ben teyze oğlu Can, görüşebilir miyiz?
Nalan hakkında!

Kenan: Nalan beni niye aramadı, söylemedin mi yoksa?
Ben: Nalan biraz sinirleri bozuk da!
O konuda görüşmek istiyorum.
Kenan: Olabilir tabii.
5 gibi, yazıhaneme gel görüşürüz.
Adresi yaz, kalem var mı?
Kadıköy, rıhtım caddesi………………………!

Akşama doğru, söylenen adreste Kenan’ı buluyorum!
Hemen konuya girdim.
Can: Özür dilerim, size yalan söyledim,
Ben Nalan’ın teyze oğlu falan değilim,
Biz Nalan’la birlikteyiz!
Evlenmeyi düşünüyoruz.

Kenan: Kardeşim sen kafayı mı kırdın?
O kadının eski semtinde yatmadığı erkek yoktur.
Bu yüzden semtini ve telefonunu değiştirdi!
Sokaktaki tüpçüyle, sucuyla bile yatmıştır.
Git pavyondan bir kadın al, daha namusludur!

Ayrıldığı kocası bahane!
O bütün erkeklerden intikam peşinde.
Bu konuda tedavi bile gördü.
Sen gene iyi haline rastladın…

Can: Ya öylemi? Diye kekeledim!
Başka bir şey de diyemedim.
Öğreneceğimi öğrenmiştim.
Konuşmayı kısa kestim.
Hiç yorum yapmadım.
Teşekkür edip kaçar adımlarla uzaklaştım.

Sonraki birkaç saat kafamı dağıtmaya çalıştım.
Sakinleşmek için yürüdüm, yürüdüm, yürüdüm.
Eve vardığımda akşamdı.
T.V açtım.
Çok geçmeden, zil çaldı.
Gelen Nalan’dı.
Hoş geldin canım diyerek öpüştük.
Lafı hiç uzatmayarak lafı Kenan’la yaptığım görüşmeye getirdim.

Can: Konuşmalıyız.
Eski arkadaşın Kenan’ın yanından geliyorum.
Hangi Kenan deme?
Hayatım diye kayıt etmişsin!

Nalan, gene ağlamaya başladı.
Nalan Ben şimdi ne söylesem, bana inanmazsın!
Gerçek şu ki; Kocamdan ayrılınca dengem bozuldu.
İyice dağıtmışım.
Hatta hastanede psikolojik tedavi gördüm.
Allah’tan çabuk iyileştim.

Sonrasında seninle tanıştım.
Senle beraberken hiçbir erkekle ilişkim olmadı.
İster inan, ister inanma?
İşte sana yemin!
Eskilerden kimseyi aramadım bile.

Seni canımdan çok sevdiğimi biliyorsun.
(Daha yüksek sesle ağlayarak sözlerine devam eder)
Seninle kadın olduğumu anladım.
Beni döv, öldür, küfret, ne yaparsan yap.
Ama beni terk etme;
Yalvarırım, sensiz yaşayamam, biliyorsun…


Ben: Yalan söylüyorsun, sana inanmıyorum,
Artık buraya kadar!
Her şey bitti, gidiyorum.
Ne halin varsa gör.
Yerimden kalktım, eşyalarımı toplamaya başladım.
Böyle deyince Nalan ağlayarak, elime ayağıma kapandı.
Çığlık atıyor, önüme geçip üstümü, başımı, yüzümü tırnaklıyordu.
Aldırmıyorum.

Öyle ki yüzüm, gözüm tırmık içinde kalmıştı!
Bir ara yere devirip sevişmek istese de, direndim.
Yetmiyor kendimi öldürürüm” diye tehdit ediyor,
Aldırmıyorum!

Sonunda valizimi toparlamayı başardım.
Yerde ağlayıp dövünen Nalan’ın ellerinden ayaklarımı zorla kurtardım.
Kapıdan çıktım, çıkış o çıkış…

Aradan yıllar geçti.
Yıllar sonra bir doktor arkadaşım aradı.
Tesadüfen Nalan’la tanışmış.
Evlenmiş, 2 çocuğu olmuştu.
İşinde ilerlemiş, özel bir hastanenin başhekimiydi.

Aklıma Mevlana’nın sözleri geldi;
“Düne ait ne varsa dünde kaldı cancağızım! Bugün yeni şeyler söylemek lazım”


...

Can: Evet, arkadaşlar
Nalan’la hikâyem burada bitti.
Ne diyorsunuz?
Yorumlarınızı alayım.

Serdar: Nalan, Remzi, Kenan hepsi sorunlu tipler!
Böyleleri, Öfke/yalan/palavra sarmalı içinde çırpınırlar.

Kemal: Özellikle Nalan gibi yalancılar acil durumlara daima hazır!
Böylelerinin, her duruma uygun ilginç ve orijinal düşünceleri vardır!
Bunda oldukça becerikliler!

Caner: Nalan kılı kırk yaran bir öfke kolik!
Böyleleri, beklenmedik bir soru veya durumla karşılaştığında afallamazlar.
Serdar: Tanıdığı erkeklere karşı duyduğu öfkeyi, yalanlarıyla örterler.

Kemal: Gelelim Remzi’ye, her palavracı gibi bilgiyi tutumlu kullanıyor.
Caner: Böyleleri, kendisine sorulan soruları yanıtlarken minimum bilgi verir.
Serdar: Böylece ayrıntılarla ilgili soru sorulmasını engellenir.

Serdar: Nihat, konuşurken doğrulanması mümkün olmayan yanıtlar veriyor.

Caner: Kendisiyle ilgili bilgileri gizlemekte oldukça usta!
Böyleleri, gerçekten hatırlamıyorum. Şu anda aklıma gelmiyor” vb. konuşurlar.

Kemal: Gerçekleri gizlemeyi o anda uydurulmuş bir yalana tercih ediyor.
Çünkü onaylama gereksinimi ortadan kalkıyor.

Caner: Remzi bir yalancı olarak, tüm sorulara hazırlıklı!
Kemal: Her soruya hazır bir yanıtı var.
Serdar: Tereddüde yer yok.
Caner: İnsanlar hızlı yanıtların doğru olduğuna inanır.

Kemal: Her yalancı gibi Nihat'ın da iyi bir hatip olduğu belli: 
Serdar: Konuşmaları oldukça etkili!
Caner: Sözcüklerle oynuyor, Nalan’ın kafasını karıştırıyor.
Kemal: Böylelerinin sorulara soru ile ilgisi olmayan yanıtları var.
Caner: Can’a ne sorduğunu bile unutturuyor.

Serdar: Her öfke kolik gibi Nalan’da duygularını gizlemiş.
Kemal:  Gerçek duygularını maskeliyor.
Caner: Çoğu kez tam tersi bir izlenim uyandırıyor.

Kemal: : Bir öfke kolikler olarak Nalan’ın özgüveni oldukça yüksek.
Serdar: Kendine aşırı güveniyor.
Kemal: Bu mücadeleyi yarı yarıya kazanmasını sağlıyor.
Caner: Erkekleri kandırma konusunda yetenekli.

Serdar: Bir öfke kolik olarak Nihat da yalan konusunda oldukça deneyimli.
Kemal: Daha önceden yalan söylemeye alışmış.
Caner: Korku ve suçluluk gibi duygularını örtbas edebiliyor.

Serdar: Palavracılıkta usta!
Kemal: Oysa deneyimsiz bir insan olsa, bu duygularını davranışlarına yansıtır!
Caner: Kendisini daha çabuk ele verir!

Caner: Bir yalancı olarak, Nalan adeta doğal performans sanatçısı!
Serdar: Ani değişikliklere çok kolay uyum sağlıyor.
Kemal: Çevredeki erkekleri kolayca kandırabilir.

Serdar: Bir palavracı olarak Nalan fiziksel olarak çekici! 
Caner: Çoğu öfke kolik gibi güzel ve zarif görünüyor.
Kemal: Nalan’ın haklı veya haksız olduğuna bakan yok.
Serdar: Nedense çirkin ve itici tiplerden daha dürüst olduğuna inanılıyor.

Kemal: Çoğu yalancı gibi Nihat'ın da ifade yeteneği çok gelişmiş! 
Caner: Kadınlar üzerinde iyi izlenim bırakıyor
Serdar: Böylece dikkatleri farklı yöne çekiyor.

Kemal: İnsanların düşüncelerine tecavüz edebiliyor.
Serdar: Kadınların yalanlarına kandığını görünce özgüveni artıyor.
Kemal: Belleği oldukça iyi!

Caner: Kulakları tutarsızlara çok açık!
Serdar: Yalan söylerken iyi bellek avantajını kullanıyor!
Kemal: Belleği ayrıntılar konusunda hata yapmamasını sağlıyor.


Devam edecek…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder