Mahşerin Dört Öfkelisi; Kemal, Can, Serdar,
Caner!
“Yalanın
İcadı" konusunu tartışıyor!
Can: Geçenlerde bir arkadaşlık sitesine takılıyorum.
Çoktan beri, cevap
alamadığım bir hanım var!
Nihayet telefon bırakmış,
adı Nalan.
Whatsapp’a ekliyorum.
Foto paylaştık.
Sıra konuşmaya geldi!
Can: İyi akşamlar, ben Can!
Nalan: Merhaba, Can, nasılsın?
Can: Nihayet konuşuyoruz!
Nalan: Sorunlarım vardı, şimdi iyiyim.
Can: Bunu kutlayalım, yemek yiyelim?
Nalan: Sürprizleri severim, kaçta, nerede?
Can: Taksim civarı
olabilir.
Can: Hoş kadınsın, seni beğendim.
Nalan: Sen de Yakışıklısın Allah için!
Onu soruyorsan elektrik aldım.
Can: Bir şey söyleyebilir miyim?
Yanlış anlama sakın!
Ben hareketli
biriyimdir!
Yakınlaşmayı severim?
Nalan: Sende çok acelecisin!
Korkma anlaşırız!
Yeter ki etkileşim
olsun.
Sevmeyi sevilmeyi kim istemez?
Can: Öyleyse içimden geçeni söyleyeyim;
Amacım net; Evlenmek!
Öyle uzun uzun flört
bana göre değil.
Her bakımdan anlaşalım
yeter.
Kısmetse bir yıl içinde
evlenmek isterim.
Nalan: Ben de öyle düşünüyorum.
Başına devlet kuşu kondu
da haberin yok!
Kıymetimi bil!
Can: Canım benim,
Arkadaşlarım hep çok
şanslı olduğumu söyler durur!
Artık bende inanıyorum.
Sana da uyarsa
buluşalım.
Taksim metro çıkışında olabilir.
Yarın akşam saat 8 iyi
mi?
Nalan: Okey canım. Görüşürüz. İyi geceler.
Can: İyi geceler tatlım…
Ertesi gece Nalan’la
buluştuk.
Dolmuşla Ortaköy’e
geçtik.
Nalan Bahçe şehir’ de yalnız
yaşıyor.
Aramızda güzel bir
elektrik oluştu.
Yakınlaştık.
Sonunda baklayı ağzımdan
çıkardım.
Can: Biliyorsun annemlerle oturuyorum.
Bu gece kardeşimde
kalacaklardı.
Bende seni davet
edecektim.
Onlarında kayınvalidesi
sürpriz yapıp gece yatısına gelmişler.
Kötü haber şu;
Seni misafir edemiyorum.
Rica etsem beni dolmuş
durağına bırakabilir misin?
Oradan dolmuşa binip eve
dönerim.
İnşallah haftaya
ayarlarsam, seni misafir ederim!
Nalan: Bak buna üzüldüm!
Gece yarısı seni
bırakmam.
Sen beni misafir
edemiyorsan, ben seni ederim.
Senin için sorun olur
mu?
Can: Canımsın!
Arabaya bindik!
Nalan direksiyonu bana
verdi!
O tarif ediyor, ben
sürüyorum.
Şiddetli sağanak
başladı.
Camlar buğulanmış göz
gözü görmüyor!
Eve varıyoruz.
Güvenlikli bir sitede
13. Katta oturuyor.
İçeri girip, koltuklara
kuruluyoruz.
Nalan: Canım ne ikram edeyim.
Can: Limonlu soda iyi olur,
bir tanem.
T.V açılıyor, soft bir
müzik çalarken duygularımız ateşleniyor.
Ne olduğunu anlamadan
önce sarmaş dolaş, sonra birlikte oluyoruz.
Nalan: Teşekkür ederim, aşkım çok güzeldi.
Yıllardır hayatıma
kimse girmedi.
Kısmet seninleymiş?
Can: Asıl ben teşekkür ediyorum, harikaydın.
Yarın sabah iş randevum
var.
Seni uyandırmak istemem.
Kapıyı çeker çıkarım.
İşim bitince
telefonlaşırız.
Nalan: Tamam canım, çok düşüncelisin, sen nasıl
istersen…
Aradan bir hafta geçti.
Nalan’la buluştuk.
Sahilde arabayla dolaşıyoruz.
Arabanın camları açık, rüzgâr
saçlarımızı okşuyor.
Radyoda cazz dinliyoruz!
Nalan’ın kulağına fısıldıyorum;
Can: Sana bir sürprizim var, tatlım!
Yeşilköy’e gidiyoruz.
Nalan gülümseyerek başını salladı.
İstikamet Çınar otel!
Can: Sürpriz! Hafta sonu paketi ayırttım.
Nalan: Aaaaaaaaaaa, gerçekten sürpriz oldu.
Sürprizlere bayılırım,
bilirsin.
Otele vardık.
Nalan’la kol kola
resepsiyondayız.
Hızla işlemler
yapılıyor.
Deniz manzaralı bir
odaya yerleştik.
Balkonda muhteşem bir
manzara!
Yıldızların altındayız.
Bu sefer balkonda
sevişiyoruz.
Sonrasında yatakta
sohbeti keyfi!
Ağzımdan baklayı
çıkarıyorum;
Can: Aşkitom, ben sana âşık oldum.
Liseli çocuklar gibiyim!
Yemeden içmeden
kesildim.
Benimle evlenir misin?
Nalan’ın gözleri doldu.
Aniden sarılmaz mı? Yüzümü,
gözümü, boynumu neremi buluyorsa öpücüklere boğuyordu!
Sonra da hıçkıra hıçkıra
ağlamaya başladı.
Nalan: Allah kahretsin!
Ben senden çok
istiyorum.
Sen nasıl dersen!
Bir ömür senle yaşamayı
çok istiyorum.
Nalan göğsünü omuzuma
yasladı.
Aniden kedileşti.
Uzunca bir süre
hareketsiz, konuşmadan koklaştık.
Anın tadını çıkarıyoruz.
Bir ara içimiz geçmiş!
Uyandığımda Nalan çantasını
yerleştiriyordu.
Uyandığımı görünce dudaklarıma
bir öpücük kondurdu.
Çantasından 1800€
çıkarıp bana uzattı!
Şaşırmıştım!
Nalan: Canım senden bir ricam var?
Birkaç günlüğüne benim
için saklar mısın?
Hiçbir şey sormadım.
Parayı cüzdanıma koydum.
Sonra sahile yürüyüşe
indik.
Gecelere aktık.
Sonunda 2 gece çabucak
bitiverdi.
Kara pazartesi geri
geldi.
Yeni bir iş günü!
Otelde kahvaltı yaptık.
Nalan beni durağa
bıraktı.
Ben de metrobusle eve
yollandım.
Eve vardığımda öğlen
olmuştu!
Yatağa kendimi zor
attım.
Uyuyakalmışım!
Uyandığımda ikindi
vaktiydi…
O aralar reklam
sektöründeyim, home ofis
çalışıyorum.
Ofiste çalışıyorum. Nalan aradı;
Nalan: Canım, akşam ne yapıyoruz?
Can: Akşam balkonda mangal yapalım mı?
Nalan: Tamam aşkitom.
Balkonda mangal partisi
iyi geldi.
Güldük, eğlendik,
şakalaştık, bolca da seviştik.
Sahilde sarmaş dolaş
yürüdük.
Balıkçı kahvesinde el
ele, göz göze çay içtik.
İnsan daha ne ister?
Sabah evden erken
çıktım. Nalan uyuyordu.
O gün iş görüşmem vardı!
Yolda aklıma çılgınca
bir tatil fikri geliverdi.
Ama sürpriz olmalı diye
mırıldandım!
Görüşmem bitti. Nalan’ı aradım.
Canım Cuma akşamı
Antalya’ ya tatile gidiyoruz?
Nalan: Delisin sen, ama olsun, ayarlarım.
Anı yaşamalı ” Carpe Diem”!
Aldığım cevaptan
heyecanlandım.
Çılgın geceleri hayal
ettim!
Ardından mırıldanıyorum;”
Her şey çok güzel olacak”
Yolumun üstünde bir
turizm acentesi var.
Oradan
rezervasyonu tamamlayıp, Nalan’ı arıyorum.
Can: Cuma akşamı 7 de hareket ediyoruz aşkitom!
Nalan çok seviniyor!
Doğru karar vermişim.
Keyfim yerinde.
Son yıllarda bu kadar
iyi hissetmedim!
Valizler hazırlandı,
alışverişe çıkıldı, mayoları yedeklendi.
Cuma akşamı çabucak
geldi.
Nalan’la el ele, göz göze
otobüsteyiz.
Antalya yoluna koyulduk.
Cumartesi öğlene doğru
oteldeyiz.
Yorgunluk falan demeyip
duşta sevişiyoruz!
Her yer, her şey güzel,
huzur da var içimizde.
Daha ne olsun?
Bu arada Nalan’ın
telefonu devamlı sessizde!
Üstelik sürekli
çantasında!
Dikkatimi çekiyor.
Şüpheleniyorum!
Bir ara Nalan duşa giriyor!
Telefonundan mesaj
titreşimi duyunca aniden irkildim;
WHATSAPP’DA okunmamış 67
mesaj var.
Üstelik tamamına yakını
erkek!
Bir tanesini okuyunca,
beynim döndü.
“Aşkım, tatlım, canım” kelimelerini gördüm!
Genede hiçbir şey olmamış gibi, tek kelime etmedim.
Sonraki günler
daha stresli geçti!
Biraz da endişeli!
Gene de sakin kaldım!
Belli etmedim.
Kanıt lazımdı!
Daha çok araştırmalıydım.
Kendime telkinlerde
bulundum durdum!
Derken tatil bitti,
İstanbul’a geri döndük.
Onu daha iyi tanımak
için Nalan’da kalıyorum…
Nalan’ın nöbette olduğu
bir geceydi!
Karşı komşumuz olan bir
doktor var.
Onunla konuşmaya karar
verdim.
Sedat Bey.
Gelip geçerken
merhabalaştığımız bir komşu!
Yalnız yaşıyor.
Nalan hakkında bildiklerini öğreneceğim.
Niyetim ciddi, evlenmeye
gidiyorum!
Ten uyumu çok iyi!
Ortak zevklerimiz çok!
Yalnız mesajlardan kafam
karıştı.
Bu duygularla Dr. Sedat’ın kapısını çaldım.
Sedat: Ooh Can bey, iyi akşamlar buyurun, bu ne
sürpriz?
Nalan hanım yok mu?
Can: Müsaitseniz bir konuda fikrinizi
almalıyım!
Sedat: Lütfen girin, rica ederim.
Can: Nalan’ı tanıyorsunuz, biz ciddi düşünüyoruz!
Yıllardır komşusunuz, ne
dersiniz?
Yürütebilir miyiz?
Sedat beyin cevabı beni şaşırtıyor!
Sedat: Sen iyi bir insansın!
Yerinde olsam iyice
araştırırdım.
Bana göre, Nalan evlenecek
bir kadın değil!
Bu sözler üzerimde soğuk
duş etkisi yaptı.
Ne diyeceğimi bilemedim.
Ağzımın tadını bozacak
bir sürü şey daha duymak istemedim!
Kaçar gibi, ayrıldım.
Teşekkür edip eve geri
döndüm.
Bilgisayarı açtım!
Nalan’ ın gmail hesaplarına
ulaşacağım!
Okunmamış 650 mesaj var!
Tamamına yakını
erkeklerden!
Her erkeğe bir reyting verilmiş;
Erkekler
yakışıklı, zengin, yatakta iyi, cimri, cömert gibi guruplara
ayrılmıştı!
1-5 arası puanlanmış.
Yeni bir şoka daha
giriyorum!
Ertesi akşam
konuyu Nalan’a açtım.
Can: Erkeklerden yüzlerce laubali mesaj
almışsın!
Ne iş?
Nalan başlıyor ağlamaya, hem ağlıyor, hem
anlatıyor;
Nalan: Canım, sana söyleyecektim, cesaret edemedim!
Lütfen beni affet, önce
dinle, sonra, sonra yargıla!
Üniversite son sınıftaydım,
memleketlim bir gençle tanıştım!
Adı Nihat!
Birkaç kere yemeğe
çıktık, sadece arkadaştık.
Derken okuldan mezun
oldum!
Tokat’ta bir hastanede çalışıyorum.
Bir gün mesaideyim,
telefon çalıyor!
Arayan Nihat!
Nihat: Nalan,
iyi akşamlar,
Seninle önemli bir şey
konuşmak istiyorum.
Akşam müsaitsen
yemek yiyelim mi?
Nalan: Hayırdır, meraklandım!
Neden olmasın, bir işim
yok.
Olur, tabi, 8 gibi hazır
olurum.
Beni evden alırsın!
Nihat sözleştiğimiz gibi beni evimden aldı.
Yakında belediyenin bir
lokali varmış!
Oraya gittik.
Bir yandan yemeğimizi
yiyor, bir yandan konuşuyoruz.
Nalan: Nihat,
söyle bakalım şu önemli konu neymiş?
Merak ettim!
Nihat cebinden bir kutu çıkartıp, bana uzatıyor!
Kutuyu açıyorum, içinden
tek taş pırlanta!
Kaşla göz arasında oldubitti
durumu!
Nihat yüzüğü çıkartıp parmağıma takıverdi;
Sonrada ağzından baklayı
çıkardı;
Nihat: “Benimle evlenir misin?”
Nalan: Çok şaşırdım doğrusu!
Birbirimizi o kadar iyi
tanımıyoruz.
Ne desem bilmem ki?
İyice düşündün mü?
Nihat: Eskiler ne demiş;
Nikâhta keramet vardır!
İkimiz de her bakımdan
uygun sayılırız.
Evlenelim derim!
Nalan: Tamam, madem ısrar ediyorsun!
Bende kabul ediyorum.
Sen varsan, ben de
varım!
Fazla uzatmıyoruz.
3 ay içinde söz, nişan,
nikâh hepsi tamam!
Evlendik.
Nihat endüstri mühendisiyim diyor;
Nedense çalışmıyor?
Yüksek lisans
yapıyormuş!
Her gün evden çantasıyla
çıkıyor.
Akşam çantasıyla
dönüyor.
Hayrettir, akşamları da
hiç ders çalışmaz?
Sonradan gerçeği
öğrenecektim.
Meğerse evden çıkıp
doğru iddia bayisine gidermiş!
Benden aldığı paralar da
kumara!
Altılı, iddia
kuponlarıyla günleri geçirmiş de, beni ayakta unuturmuş!
Bir gün işten izin
aldım.
Nihat’ın okuyorum dediği okuldayım.
Doğru öğrenci işlerine!
Böyle bir öğrencimiz yok
dediler!
Hak vereceğiniz gibi,
iyice panikledim.
Akşamı zor ettim.
Hava yeni kararmıştı ki,
Nihat zili çaldı!
Daha kapıdayken
sorularımı sıralamaya başladım;
Nalan: Bugün okuduğun
okuldaydım.
Hani yüksek lisans
öğrencisiydin?
Beni niye kandırdın?
Neden yalan söyledin?
Nihat: Canım, haklısın ama istersen önce bir
dinle.
Sonra kararını ver.
Esas neden üzülmeni
istememem!
Açıklayayım;
Okulun son sınıfından derslerim
vardı.
5 yıldır veremeyince
kaydım silindi!
Ben de bu yalanı
uydurdum.
Nihat mühendis bile değilmiş anlayacağınız…
Gerçekleri öğrenince İyice
tepem attı!
Hemen boşanmak
istediğimi söyledim!
Nihat boşanmak için 20.000 lira istedi.
Borç harç bulup parayı verdim!
Anlaşmalı olarak
boşandık.
Bu olay beni çok
etkiledi!
Ardından bir süre sinir
krizleri geçirdim.
Hastanede tedavi bile
gördüm!
Sonunda iyileştim! İşime
geri döndüm.
Zaman çabuk ilerliyor!
Günler, haftalar, aylar
böyle geçti.
Boşandığımı neredeyse
unutmuştum!
Yeni bir hastanede iş
başı yaptım.
Çalıştığım hastanede bir
doktorla tanıştık;
Çıkıyoruz!
Çok iyi de anlaşıyoruz.
Adı Remzi.
İlişkimiz hızla
ilerledi!
Derken bir gün Nalan hamile olduğunu öğrenir!
Konuyu Remzi’
ye açar;
Nalan: Canım hamileyim, bir
çocuğumuz olacak!
Remzi: Canım çok sevindim,
Yalnız bir sorunum var.
Seni kaybetmekten
korktuğumdan söyleyemedim.
Ben zaten evliyim, 2 de
çocuğum var.
Tanıştığımızdan beri
söyleyeceğim.
Bugün, yarın, derken
zaman geçiverdi.
Beni terk edersin sandığımdan
erteledim durdum.
Lütfen bana kızma!
Çocuğu doğurursan, seve,
seve kabul ederim!
Her türlü ihtiyacını da
karşılarım.
Nalan: Ağlayarak bağırmaya başlamışım.
Alçak, utanmaz, şimdi mi
söylenir, evli olduğun!
Tümünüz aynısınız,
Hepinizden iğreniyorum.
Remzi: Lütfen, anlayışlı ol.
Yuvamı mı yıkayım?
Bunu isteyemezsin!
Nalan: Avazım çıkrığı kadar bağırıyordum;
Şimdi mi yuvan mı oldu?
ALLAH senin cezanı versin,
Emeklerim haram olsun,
Geberirsin inşallah.
…
O geceden sonra Remzi’ yi bir daha görmedim.
Telefon numaramı da
değiştirdim,
Başka bir şehirde iş
buldum ve oraya yerleştim.
Sonrasında Nalan hayatını
tamamen değiştirir!
Kendine yeni bir hayat
kurar!
Sonrasında P.B
arkadaşlık sitesine ilan verir.
Can’la böylece tanışırlar…
Bunları Can’a anlatıp bitiren Nalan’ ın gözleri
iyice dolmuştur.
Gidip yüzünü yıkayıp Can’ın yanıma gelir.
Başını Can omzuna yaslayıp, ellerini sımsıkı
kavrar.
Sanki ellerinden Can kayıp gidecekmiş de engel olmak
ister gibidir.
Nalan: Artık tüm hikâyeyi öğrendin sevgilim!
Ne yapacaksın?
Sende eski kocam gibi
beni bırakacak mısın?
Can: Bunu yapmayacağım.
Senden tek isteğim,
artık benden bir şey saklama!
Nalan’la öpüşüp barışıyoruz;
Arkasından tutku dolu
bir sevişme geliyor…
Sonraki günler sanki bir
balayı gibidir!
Nalan kendini affettirmek peşinde!
Ben de her şeyi
öğrenmenin hafifliğindeyim!
Birkaç hafta böylece
geçer.
Konser, sinema, tiyatro,
alışveriş her şey çok güzeldir.
Yeniden başlamıştık.
Geçen
gece Nalan’la bir filim seyrettik;
“Yalanın
İcadı”
Konu şöyledir:
“Herkes doğruyu
konuşuyor.
Hiç kimsen yalan
söylemiyor!
Yalanın ne demek
olduğunu bilmeyen bir toplum düşünün;
Dolandırıcılık ve
cinayetler yok!
Hırsızlık geçim kaynağı
değil.
Bir gün, filmin esas
karakteri bilmeden bir yalan söyler!
Hayatı değişir…
İçinden geçenleri direk
olarak söyleyen bir toplum değişecektir.
Bir gün içlerinden biri yalan
söylemenin sağlayacağı çıkarları keşfeder.
Eline geçen fırsatları
kullanmaya başlar!
Şöyle bir düşündüm;
Filim
konusuyla Nalan’la ilişkimiz paralel gibiydi!
Keşke
bizde yalansız bir toplumda yaşasak!
Beraberce
yalanın ne olduğunu bilmesek!
Ne
yazık, tam tersi durumdayız!
Yalan/palavra/öfke sarmalındayız.
Neredeyse
nefes alamadığımız bir dünya yaşadığımız!
…
Aradan mutlu, huzurlu,
birkaç ay daha yaşadık!
Bir gün Nalan gene banyodaydı.
Telefon ısrarla çalıyor?
Arayan kim diye baktım?
“Aşkım” rumuzlu
biri arıyor.
Meraktan açıyorum!
Telefonda sert bir ses
erkek sesi: Kimsin?
O an aklıma şeytani bir
planı geldi!
Kendimi teyze oğlu diye tanıttım;
Can: Nalan
banyoda, ben teyze oğlu Can, ne
vardı?
Arayan ses: Ben Kenan
kardeşim.
Nalan acele beni arasın, çok önemli.
“Unutma yoksa karışmam”
dedi.
Telefon kapandı.
Arayan numarayı yazdım.
Nalan’a da hiç bir şey söylemedim.
Arkasından arayan
numarayı da telefondan sildim.
Hiçbir şey olmamış gibi
rutin bir akşam geçirdik.
Ertesi gün oldu.
İlk işim telefonunu
kaydettiğim Kenan’ı aramaktı.
Can: Merhaba beyefendi!
Dün akşam Nalan’ın
telefonunda konuşmuştuk,
Ben teyze oğlu Can,
görüşebilir miyiz?
Nalan hakkında!
Kenan: Nalan beni niye aramadı, söylemedin mi
yoksa?
Ben: Nalan biraz sinirleri bozuk da!
O konuda görüşmek
istiyorum.
Kenan: Olabilir tabii.
5 gibi, yazıhaneme gel
görüşürüz.
Adresi yaz, kalem var
mı?
Kadıköy, rıhtım
caddesi………………………!
Akşama doğru, söylenen
adreste Kenan’ı buluyorum!
Hemen konuya girdim.
Can: Özür dilerim, size yalan söyledim,
Ben Nalan’ın
teyze oğlu falan değilim,
Biz Nalan’la birlikteyiz!
Evlenmeyi düşünüyoruz.
Kenan: Kardeşim sen kafayı mı kırdın?
O kadının eski semtinde
yatmadığı erkek yoktur.
Bu yüzden semtini ve
telefonunu değiştirdi!
Sokaktaki tüpçüyle,
sucuyla bile yatmıştır.
Git pavyondan bir
kadın al, daha namusludur!
Ayrıldığı kocası bahane!
O bütün erkeklerden
intikam peşinde.
Bu konuda tedavi bile
gördü.
Sen gene iyi haline
rastladın…
Can: Ya öylemi? Diye kekeledim!
Başka bir şey de
diyemedim.
Öğreneceğimi
öğrenmiştim.
Konuşmayı kısa kestim.
Hiç yorum yapmadım.
Teşekkür edip kaçar adımlarla uzaklaştım.
Sonraki birkaç saat
kafamı dağıtmaya çalıştım.
Sakinleşmek için
yürüdüm, yürüdüm, yürüdüm.
Eve vardığımda akşamdı.
T.V açtım.
Çok geçmeden, zil çaldı.
Gelen Nalan’dı.
Hoş geldin canım diyerek
öpüştük.
Lafı hiç uzatmayarak
lafı Kenan’la yaptığım görüşmeye getirdim.
Can: Konuşmalıyız.
Eski arkadaşın Kenan’ın yanından geliyorum.
Hangi Kenan deme?
Hayatım diye kayıt etmişsin!
Nalan, gene ağlamaya başladı.
Nalan Ben şimdi ne söylesem, bana inanmazsın!
Gerçek şu ki; Kocamdan
ayrılınca dengem bozuldu.
İyice dağıtmışım.
Hatta hastanede
psikolojik tedavi gördüm.
Allah’tan çabuk iyileştim.
Sonrasında seninle
tanıştım.
Senle beraberken hiçbir
erkekle ilişkim olmadı.
İster inan, ister
inanma?
İşte sana yemin!
Eskilerden kimseyi
aramadım bile.
Seni canımdan çok
sevdiğimi biliyorsun.
(Daha yüksek sesle
ağlayarak sözlerine devam eder)
Seninle kadın olduğumu
anladım.
Beni döv, öldür, küfret,
ne yaparsan yap.
Ama beni terk etme;
Yalvarırım, sensiz yaşayamam, biliyorsun…
Ben: Yalan söylüyorsun, sana inanmıyorum,
Artık buraya kadar!
Her şey bitti,
gidiyorum.
Ne halin varsa gör.
Yerimden kalktım,
eşyalarımı toplamaya başladım.
Böyle deyince Nalan
ağlayarak, elime ayağıma kapandı.
Çığlık atıyor, önüme
geçip üstümü, başımı, yüzümü tırnaklıyordu.
Aldırmıyorum.
Öyle ki yüzüm, gözüm
tırmık içinde kalmıştı!
Bir ara yere devirip
sevişmek istese de, direndim.
Yetmiyor kendimi
öldürürüm” diye tehdit ediyor,
Aldırmıyorum!
Sonunda valizimi
toparlamayı başardım.
Yerde ağlayıp dövünen
Nalan’ın ellerinden ayaklarımı zorla kurtardım.
Kapıdan çıktım, çıkış o
çıkış…
Aradan yıllar geçti.
Yıllar sonra bir doktor
arkadaşım aradı.
Tesadüfen Nalan’la
tanışmış.
Evlenmiş, 2 çocuğu
olmuştu.
İşinde ilerlemiş, özel
bir hastanenin başhekimiydi.
Aklıma Mevlana’nın
sözleri geldi;
“Düne ait ne varsa dünde
kaldı cancağızım! Bugün yeni şeyler söylemek lazım”
...
Can: Evet, arkadaşlar
Nalan’la hikâyem burada bitti.
Ne diyorsunuz?
Yorumlarınızı alayım.
Serdar: Nalan, Remzi, Kenan hepsi sorunlu tipler!
Böyleleri,
Öfke/yalan/palavra sarmalı içinde çırpınırlar.
Kemal: Özellikle Nalan gibi yalancılar acil durumlara
daima hazır!
Böylelerinin, her duruma uygun ilginç ve orijinal düşünceleri
vardır!
Bunda oldukça becerikliler!
Caner: Nalan kılı kırk yaran bir öfke
kolik!
Böyleleri,
beklenmedik bir soru
veya durumla karşılaştığında afallamazlar.
Serdar: Tanıdığı erkeklere
karşı duyduğu öfkeyi, yalanlarıyla örterler.
Kemal: Gelelim Remzi’ye, her palavracı gibi bilgiyi tutumlu kullanıyor.
Caner: Böyleleri, kendisine sorulan soruları
yanıtlarken minimum bilgi verir.
Serdar: Böylece ayrıntılarla ilgili
soru sorulmasını engellenir.
Serdar:
Nihat, konuşurken doğrulanması mümkün olmayan yanıtlar
veriyor.
Caner: Kendisiyle
ilgili bilgileri gizlemekte oldukça usta!
Böyleleri,
gerçekten hatırlamıyorum. Şu anda aklıma gelmiyor
vb. konuşurlar.
Kemal: Gerçekleri
gizlemeyi o anda uydurulmuş bir yalana tercih ediyor.
Çünkü onaylama gereksinimi ortadan kalkıyor.
Caner: Remzi bir yalancı olarak, tüm
sorulara hazırlıklı!
Kemal: Her soruya hazır bir yanıtı
var.
Serdar: Tereddüde yer yok.
Caner: İnsanlar hızlı yanıtların doğru
olduğuna inanır.
Kemal: Her yalancı gibi Nihat'ın da iyi bir hatip
olduğu belli:
Serdar: Konuşmaları oldukça etkili!
Caner: Sözcüklerle oynuyor, Nalan’ın kafasını karıştırıyor.
Kemal: Böylelerinin
sorulara
soru ile ilgisi olmayan yanıtları var.
Caner: Can’a ne sorduğunu bile unutturuyor.
Serdar: Her öfke kolik gibi Nalan’da duygularını gizlemiş.
Kemal: Gerçek duygularını
maskeliyor.
Caner: Çoğu kez tam tersi bir izlenim
uyandırıyor.
Kemal:
: Bir öfke
kolikler olarak Nalan’ın özgüveni oldukça yüksek.
Serdar: Kendine aşırı güveniyor.
Kemal: Bu mücadeleyi yarı yarıya
kazanmasını sağlıyor.
Caner: Erkekleri kandırma
konusunda yetenekli.
Serdar: Bir öfke kolik olarak
Nihat da yalan konusunda oldukça deneyimli.
Kemal: Daha önceden yalan
söylemeye alışmış.
Caner: Korku ve suçluluk gibi
duygularını örtbas edebiliyor.
Serdar: Palavracılıkta usta!
Kemal: Oysa deneyimsiz bir
insan olsa, bu duygularını davranışlarına yansıtır!
Caner: Kendisini daha çabuk
ele verir!
Caner: Bir yalancı olarak, Nalan adeta doğal performans sanatçısı!
Serdar: Ani değişikliklere çok kolay
uyum sağlıyor.
Kemal: Çevredeki erkekleri kolayca
kandırabilir.
Serdar: Bir palavracı olarak Nalan fiziksel olarak çekici!
Caner: Çoğu öfke kolik gibi güzel
ve zarif görünüyor.
Kemal: Nalan’ın haklı veya
haksız olduğuna bakan yok.
Serdar: Nedense çirkin ve itici
tiplerden daha dürüst olduğuna inanılıyor.
Kemal: Çoğu yalancı gibi Nihat'ın da ifade
yeteneği çok gelişmiş!
Caner: Kadınlar üzerinde iyi izlenim
bırakıyor
Serdar: Böylece dikkatleri farklı yöne
çekiyor.
Kemal: İnsanların düşüncelerine
tecavüz edebiliyor.
Serdar: Kadınların yalanlarına
kandığını görünce özgüveni artıyor.
Kemal: Belleği oldukça iyi!
Caner: Kulakları tutarsızlara çok
açık!
Serdar: Yalan söylerken iyi bellek
avantajını kullanıyor!
Kemal: Belleği ayrıntılar konusunda
hata yapmamasını sağlıyor.
Devam edecek…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder